Çok trajik bir intihar vak'asý karþýsýnda, müslüman camianýn ve müslüman cemaatlerin oluþturduklarý eðitim ve hayýr kurumlarýnýn, öðrenci yurtlarýnýn saldýrý konusu olmasý, mâlûm kemalist- darbeci-laik taifenin her zamanki tavýrlarýndan olduðu için; onlardan alkýþ alsaydýk, asýl o zaman, 'Nerede bir yanlýþlýk yaptýk ki, bu taife bizi alkýþlýyor?' der ve kendimizi sorgulardýk. (Bu arada sosyal medyada, o taifeden birisi, ilginç bir teklifte bulunup, 'Eleþtirilerle vakit geçirmeyelim, biz de 'gerici'ler gibi, öðrenci evleri ve yurtlarý tesis edelim.' diye yazdýlar.)
*
Aðýr bir ruhî bunalým ve tükenmiþlik sonunda kendi dünya hayatýna son veren bir genç insan karþýsýnda, bazý kimselerin, intihar edene, hem de bizim inancýmýz adýna, aðýr hükümlerle saldýrmalarý karþýsýnda, bu gibi yaklaþýmlarýn doðru olmadýðýna da deðindiðim, 14 Ocak tarihli ve, 'Gördümki, âteþte, cýmbýzda yokmuþ, /Fikir çilesinden büyük iþkence..' baþlýklý yazým üzerine bazý eleþtiriler aldým.
O yazýda, '...22-23 yaþýnda bir gencimizin büyük iç buhranlar geçirip, 'intihar'ý çýkýþ yolu olarak görmek gibi bir noktaya geldiði (...) son derece sâkin, akýllý ve saygýlý bir tarzda þikayetlerini, çýkmazlarý ný/ açmazlarýný anlatmaya çalýþýrken, derûnunda korkunç kasýrgalar estiði anlaþýlýyordu. (...) Bu genç, Hayatý ve anne-babasýnýn inanç dünyasýný anlamadan reddetmek noktasýna gelmiþ, yapayalnýz bir hayat zindanýnda sýkýþmýþ, (...) o çemberi kýrýp çýkacak bir gücü bile kalmamýþ; çareyi, çekilmez zannettiði bu hayattan intikam almak istercesine, intiharda görmüþtü.(...) O fecî akýbet karþýsýnda da, yüreðim parçalandý.' demiþtim.
*
Ama, o genci 'kaatil..' diye suçlayan hýþýmlý yazarlarýn yaklaþýmlarýný da eleþtirmiþtim.. Çünkü kaldýramadýðý hayat yükü karþýsýnda tutunacak hiç bir dalý kalmamýþ bir insaný -ölümünden sonra da olsa- anlamaya çalýþmak yerine, onu 'kaatil' diye saldýrý hedefi yapmak, çok sert idi. Ben de bu satýrlarým dolayýsiyle eleþtirildim.
Eðer, yanlýþ yaptýðýmý görür veya iknâ edilirsem, kendimi sorgulamayý bir de ahlâkî bir gereklilik bilirim. Ama, ölmüþ ya da hayatta kalsa bile cinnet, ruhî bunalým geçirmiþ bir kimse hakkýnda, -o haller kesinleþirse-, yargýlama durur, cezaî hüküm açýklanmaz, dosya kapanýr.
Evet, 'intihar'ýn büyük günahlardan olduðuna dair birçok hadis-i nebevî 'rivayet'leri vardýr. Ama, bu hükümlerin günlük hayata aktarýlýþýnda, insanlarýn kalbini yaralamaksýzýn nasýl ortaya konulacaðýnýn bir mes'ele olduðu, bu son örnekte de görülmedi mi?
Bir örnek verelim..
Adnan Menderes'in büyük oðlu Yüksel, m.vekili iken, 1972'de; bir elinde Kur'an-ý Kerîm, bir elinde babasýnýn fotoðrafý, evinin mutfaðýnda havagazýný açýp intihar etmiþ ve o da ayný sert hükümlerle, 'günahkâr' olarak nitelenmiþti, bazýlarýnca.. Ama, onun ve babasýnýn hazin akýbetinden dolayý, o son yolculuðunda ülke çapýnda milyonlarýn gözyaþýyla uðurlanmýþtý.
*
Bir okuyucunun, bir rûhiyatçý imiþcesine gönderdiði mesaj da ilginçti..
Þöyle diyordu, özetle: 'Sizin neslinizden birisinin, bizim yeni nesillerin meselelerini anlamaya çalýþan bir dikkat ve rikkatle, kalb hassasiyetiyle bakmasý dolayýsiyle teþekkürler..
O gencin dile getirdiði þikayetlerin yersiz olmadýðý unutulmamalý, ama, bunun için elbette mücadele etmek varken, sadece 'intihar'ýn düþünülmesi, adetâ bir 'tükenmiþlik sendromu..' ya da, 'öðretilmiþ bir çaresizlik' örneði sergilenmesi, trajik bir yöntem.. Herhalde, bu yöntem sadece insanlar deðil, diðer canlýlarca da benimsenmiyor; belki, 'fil ve akreplerin çaresizliði' hikayesi ayrý..
'Fil'ler hortumlarýyla bir aðacýn gövdesini sarýp sökebiliyorlar.. Bu gücü yok etmek için, yavru iken, yere iyice çakýlmýþ demir kazýklarla eðitiliyorlar ve onlarý söküp atamadýklarýný gören 'fil', ileride, aðaçlarý söküp atamýyacaðýný da öðrenmiþ oluyor. Ýntihar da böyle bir þey..
Akrebinki ise, daha da acý.. Akrep bir alev dairesinin ortasýna býrakýlýnca.. Çýkýþ yolu bulamýyor ve sonunda da, kuyruðundaki zehirli iðnesiyle kendisini sokup intihar ediyormuþ..'
Mücadele etmek, zorluklara sabretmek ve direnmek öðretilmeyince.. 'Tükenen insan', çareyi, hayata, intihar yoluyla karþý koymak gibi, en ters tarafýndan karþýlýk vermekte görüyor..'
*
Müslüman ise, Allah'tan, Yaratýcý'sýndan baþka hiçbir güç önünde eðilmemeyi öðrenen ve yaþayan insandýr.
*
Ýki NOT:
1- Sadece Ýslâm'da deðil, vahy-i ilâhîye dayanmakla birlikte, bugün Yahudilik/Musevîlik veya Hristiyanlýk gibi isimler almýþ dinlerde de, ilk insanlar olan Havva ile Âdem' (latin dillerinde, Eva ve Adam) için, bir þarkýcý kadýn, onlarý câhillikle niteleyen saygýsýz bir cümle kurmuþ, þarkýsýnda..
Edebsizlik etmiþ.. Ayný lafý, özel yöntemlerle, putlaþtýrýlmýþ birileri için de söylesin bakalým..
Vahy-i ilahî metinlerinde, evet, 'insanýn câhil ve zâlim olduðu' da geçer. Esasen, Âdem de ilâhî irþad ikaza raðmen, Ýblis'in sözüne kandýðý için Cennet'ten kovulmamýþ mýydý?
Ama, Hz. Âdem'in dünyada, ilk insan ve ilk Peygamber olduðuna bakýldýðýnda, Þeytan'ýn iðvalarýndan, aldatýþlarýndan korunduðu da, mü'minler için açýktýr.
*
2- KK Bey'in 'Peygamber soyundan geldiði, seyyid olduðu' iddiasý, yeniden gündemde..
Doðrudur.. Peygamber soyundandýr; çünkü o da Âdemoðlu'dur ve Âdem de yeryüzünde ilk insan ve de insan soyunun ilk peygamberiydi; Hz. Âdem idi.. Yani, bütün insanlar da Peygamber torunu, bütün insanlar seyyid; kan baðýyla, biolojik torunlar olmak yetiyorsa elbette.. Ama, Þeytan'ýn baðlýlarý da Âdemoðlu..
*