1973 yýlýnda Stockholm'de silahlý soyguncular bir bankayý basarlar ve banka memurlarýný 6 gün boyunca rehin tutarlar.
Bu süreçte rehineler canlarýný kurtarmak için soygunculara karþý sempatik davranýrlar. Soyguncular da rehinelere iyi davranýr ve aralarýnda iyi bir diyalog oluþur. Polisin bankaya müdahale edeceðini fark eden rehineler, soyguncularý uyarýrlar. Öyle ki rehineler olay sonrasýnda yakalanan soyguncular aleyhine ifade vermekten kaçýndýklarý gibi, soyguncularýn avukatlýk ve savunma giderlerini karþýlamak için aralarýnda para toplarlar. Hatta bankadaki kadýn bir memur soyguncunun birine aþýk olur ve hapisten çýkmasýný bekler. Bu hikâye "Stokholm Sendromu" diye psikoloji literatürüne geçer.
1986 yýlýnýn 28 Þubat günü Ýsveç Baþbakaný Olof Palme öldürüldü. Olof Palme, Avrupa'da sosyal demokratlar arasýnda hatýrý sayýlýr bir politikacýydý. Soðuk Savaþýn devam ettiði günlerde silahlanmaya karþýydý. Hem ABD'yi hem de SSCB'yi eleþtiren vicdanlý bir sesti.
Ankara'nýn talebini dikkate almýþ ve PKK'yý terör örgütü listesine almýþtý. PKK ise öldürülecekler listesine Baþbakan Olof Palme'yi yerleþtirmiþti.
28 Þubat Cuma akþamý eþi Lisbet'le sinemaya gitmeye karar verdi. Akþam eve geldikten sonra korumalarýný gönderdi ve 21.00'de baþlayacak filme karýsýyla beraber gitti. Film çýkýþýnda evlerine doðru yürüyen çifte arkadan yaklaþan saldýrgan ateþ etti. Baþbakan orada ölürken karýsý Lisbet kurtulmuþtu.
Cinayetin savcýsý PKK'nýn üstüne gitmeye baþlamýþtý ancak örgütün irtibat merkezi olan kitabevinde bir kanýt bulunamadý. Daha sonra da görevinden istifa etti.
Olaydan yaklaþýk 2 yýl sonra Ýsveç polisi madde baðýmlýsý ve sabýkalý Christer Pettersson'u gözaltýna aldý. Bu ilginç sanýk mahkemeden müebbet ceza aldý ancak bir müddet sonra delil yetersizliðinden serbest býrakýldý. 2004 yýlýnda tedavi için gittiði hastaneden çýkarken birden yere düþtü ve beyin kanamasý geçirdi.
Ýsveç halký fail-i meçhul bu suikastten sonra onlarca farklý iddiayla karþýlaþtý. Ýsveç'in dünya silah ticaretindeki payý artýk bilinir olmuþtu. Ülke skandal iddialarla çalkalandý. Hindistan'a silah satan þirketin rüþvet verdiði skandalý, silah lobilerinin sistem içindeki nüfuzu, ýrkçý gruplarýn Palme'ye öfkesi içerideki baþlýklardý.
Baþbakan Palme, Sovyetler'in Prag'ý iþgaline karþý çýkmýþ, ABD'nin Vietnam'ý bombalamasýna ise Nazi benzetmesi yapmýþtý.
Nihayetinde fatura olayýn görgü tanýklarýndan sigortacý Stig Engstrom'a kesildi. Baþ þüpheli Engstom 2000 yýlýnda intihar etmiþti. Ancak davayý kapatmak ve toplumsal travmayý sona erdirmek için Lisbet'in ölümünü beklediler adeta. Lisbet Palme 2018 yýlýnda vefat etti. 2020 yýlýnda ise yýllar önce intihar etmiþ Stig Engstom'u katil ilan ettiler ve dosyayý kapattýlar.
PKK medyasý ve marjinal sol medya bu habere pek sevindi. Sanki hiç masum katletmemiþler gibi maskelerini taktýlar ve günlerce Palme cinayetinin þüphelisi olmaktan kurtulduklarýný yazdýlar.
Olof Palme öldükten sonra PKK Ýsveç'te daha çok örgütlendi. Avrupa'da örgütün istasyonu oldu. Örgüte finans saðlayan dernekler, yayýncýlýk faaliyetleri, eðlence mekanlarý, uyuþturucu trafiði...
Türk askeri ise yaptýðý operasyonlarda teröristlerin üzerlerinde Ýsveç yapýmý silah ve teçhizat tespit etti.
Yýllarca Stokholm'de, Malmö'de, Upsala'da her yerde hazýr pankartlarýyla Türkiye karþýtý görüntüler verdiler.
Son yýllarda PKK/FETÖ militanlarýnýn istirahat karargahlarýndan biri haline gelen Ýsveç'in bugünlerde alacaðý karar hayati derecede önemli.
Ýsveçliler Olof Palme cinayetinin en mühim þüphelisi PKK'ya kucak açarak yeniden bir Stokholm Sendromu yaþadýlar. Ýsveç'e PKK'yý ve son zamanlarda FETÖ'yü yerleþtiren asýl gücün farkýndayýz elbette. Ancak þimdi durum baþka. NATO'ya sýðýnmak yahut Rusya'ya teslim olmak arasýnda bir tercih zamaný.
Þimdi karar verirken ya bu baþlarýna bela olan sendromdan kurtulacaklar ya da Türkiye gibi bir müttefike artýk iki yüzlü davranmayacaklar.
Tercih Ýsveç'in. Hangisi daha zevkli.