Geçenlerde yoðun geçen bir günün ardýndan, akþam saatlerinde metroyla eve dönüyordum. Yorgundum. Her zamanki gibi oturacak yer yoktu. Zaten çok yorgun olmasam, boþ bir yer bulma beklentim de olmuyor genellikle. Bir iki durak sonra iniyorum neticede. Rahat inmek için kapýya yakýn duruyordum. Bir ara kulaðýma bir garip konuþma iliþti. Tuhaf bir þey duymuþ gibi irkildim önce. Sonra sesin geldiði tarafa göz ucuyla baktým. Ortaokula gittiklerini tahmin ettiðim bir grup öðrenci aralarýnda konuþuyorlardý. Diðer insanlarý rahatsýz etmemeye özen gösterdikleri de belli oluyordu. Yavaþ konuþuyorlardý. Ýçlerinden birinin "Peygamberimiz" dediðini duydum. Dikkat kesildim. Ardýndan "sallallahu aleyhi ve'ssellem" diye de ekledi... Bu tür ifadelerin yabancýsý olmadýðý belliydi. Diðerleri de can kulaðýyla dinliyorlardý. Ýmam-Hatipli veya Kur'an kursu öðrencilerine benzemiyorlardý (ya da ben benzetemedim). Kulaklarýma inanamadým. Çok uzak bir diyarda tanýdýk bir ses duymuþ, yýllardýr ortalýkta gözükmeyen, hasretiyle yanýp tutuþtuðu bir sevdiðini görmüþ gibi bir duygu kapladý içimi. Her birine sarýlýp alýnlarýndan öpmek istedim. Ýneceðim duraða gelmiþtim. "Allah'ým, neydi bu duyduðum, rüya mý gördüm?" der gibi indim. Sonra "neden böyle bir duyguya kapýldým ki, neticede burasý Müslüman bir memleket deðil mi?" diye kendi kendime söylendim.
Yýllardýr, otobüslerde, metroda öðrenci gruplarýna denk gelirim. Etraflarýndaki insanlara aldýrýþ etmeden, onlar yokmuþ gibi yüksek sesle konuþurlar. En müeddep halleri bile insaný utandýracak cinsten olur genellikle. Konuþmalarýnýn önemli kýsmýný oluþturan küfürler, argo sözler, bel altý ifadeler gelecek nesillere dair bütün umutlarý kýracak türden olur. Kýzlý erkekli bu gruplarý fark ettiðim anda, seslerini duymamak için elimden geldiðince uzaklaþýrým. Ancak çoðu zaman, çaresiz, maruz kalýrým bu tür konuþmalara. Her seferinde "inþallah futboldan konuþurlar" diye geçiririm içimden. Çünkü bu tür konuþmalarý nispeten müeddep oluyor. Ama onlarýn da aralarýna mutlaka insanýn kulak memelerini kýzartacak cinsten küfürler yerleþtirirler. Yine de diðerlerine göre ehven sayýlýr öðrenci kümelerinin futbol muhabbeti. Meðer konuþmalarýnýn akýþý içinde peygamberimizin adýný geçiren ve ardýndan salavat getiren öðrencilerin konuþmalarýný yadýrgamamýn sebebi, yýllardýr maruz kaldýðým bu tür manzaralarmýþ.
Bir kere daha böyle bir duyguyu yaþadýðýmý hatýrlýyorum. Geçen yüzyýlýn seksenli yýllarýnýn baþlarýydý. Mersin'e gitmiþtim, okul harçlýðýmý çýkarmak üzere bir iþte çalýþýyordum. Darbe yönetiminin baþörtüsüne savaþ açtýðý yýllardý. Bir gün iþten çýkýp, adresini bildiðim bir dostumla buluþmak için Tarsus'a gitmiþtim. Arkadaþýmýn verdiði adresi sora sora þehrin ana caddesinde ilerliyordum. Mevsim yaz ve Tarsus yanýyordu. Birden caddenin karþý tarafýnda gözüme bir haným efendi iliþti. Tesettürlüydü. O kesatta donup kalmýþtým. Gözlerime inanamamýþtým. Kýz kardeþimi, annemi görmüþüm gibi bir sevinç bürümüþtü kalbimi ve uzun süre durup bakmýþtým. Sonra arkadaþýmýn yanýna gidip bu olayý anlatmýþtým. Arkadaþým, "sen her þeyin sonu diye düþündüðün en karanlýk süreçlerde, Allah mutlaka bir ýþýk gönderir de o karanlýðý yarýp geçer" demiþti.
O güzelim öðrenciler, en umutsuz zamanlarýn bile içinde bir umut barýndýrdýðýný gösterdiler, yaþattýlar. Hem de Filistin'de, Gazze'de masumlarýn, mazlumlarýn soykýrýmlara uðratýldýklarý böyle karanlýk, böyle umut kýrýcý bir süreçte.
Oturdum, dua ettim. "Allah'ým! Mertliðin, yiðitliðin, insanlýðýn, Müslümanlýðýn ortadan kaybolduðu, karanlýðýn, zulmün, caniliðin kol gezdiði bu zamanda, Gazzeli çocuklara umut, bize de sevinç olacak bir ýþýk bahþet" dedim.