*Sâlih Karaçam , Mustafa Karanfil ve Cemal Aydýn isimli okuyucular benzer konularý dile getirmiþler.. Bu okuyucularýn görüþleriyle ayný çizgide buluþtuðumuz için, ortak bir görüþ olarak belirtelim ki: Ýsveç'te baþlayýp Hollanda'da tekrarlanan ve oradan da Danimarka'ya sýçrayan 'Kur'an-ý Kerîm yakmak' þeklindeki ilkel ve alçakça eylemler elbette ki her Müslümaný dilhûn eylemiþtir, gönlünü kanatmýþtýr. Ama, 'Müslümanlarýn duygularýna tercüman olmak' iddiasýyla, 'Müslüman' kimlikli birilerinin de Ýsveç Ýçiþleri Bakanlýðý'na baþvurarak, baþkent Stokholm'daki Yahudi mâbedi / Sinagogu önünde 'Tevrat yakma eylemi'nde bulunacaklarýný bildirmesi, 'kötü bir örneði esas aldýklarý' yanlýþýný ortaya çýkarmýþtýr.
Gerçi, onlar niyetlerinin, 'Ýsveç makamlarýnýn Kur'ân'a karþý saygýsýzlýk ve duyarsýzlýklarýný baþka konularda göstermeyeceklerini' ve 'ifade özgürlüðü' konusunda nasýl bir çifte standart anlayýþýna sahib olduklarýný sergilemek için bu eyleme kalkýþtýklarýný ileri sürebilirler. Ama, öyle bile olsa, o çarpýklýðý sergilemek adýna, bazý Müslümanlarýn zihinlerinde böyle bir karþýlýk vermek isteðinin uyanmasý kabul edilemez. Çünkü, bizim mücadelemizin ölçüsünü bizim inancýmýz belirler; düþmanlarýmýzýn , hasýmlarýmýzýn alçaklýklarý deðil.. Ýsveç makamlarý, Tevrat yakma isteðine, doðru bir kararla karþý çýkmýþtýr; ama, ayný hassasiyeti, 'Kur'an yakma' eylemi sýrasýnda göstermeme çarpýk mantýk sahibi olduklarýný net olarak sergilemeleri düþündürücüdür. Üstelik de, Avrupa deyince, hele de Ýskandinav ülkelerinin ne kadar medenî olduklarýný anlata-anlata bitiremeyen bizdeki yabancý hayraný kiþi veya çevrelerin tutarsýzlýklarý da ortaya çýkmýþtýr. Bu arada, bir veya birkaç kiþi öyle bir alçaklýk sergileyince, o davranýþ bütün topluma mal edilememeli, denilebilir.. Ama, o toplumlarýn, benimsemedikleri bir takým davranýþlar karþýsýnda, sür'atle ve nasýl tepkiler verdiði bilindiðine göre, bu konuda 1-2 gazete yazýsý dýþýnda bir tepkinin o toplumlarda yükseltilmemiþ olmasý yeteri kadar öðreticidir.
Ama, tekrar edelim, 'Kötü örnek, örnek alýnamaz..' Biz, mücadele örneklerimizi , usûllerimizi, karþýtlarýmýzdan, hasýmlarýmýzdan veya düþmanlarýmýzdan deðil, kendi inanç ölçülerimizden alýrýz.
Sýrf o çarpýklýðý sergilemek için, bir Müslümanýn, Tevrat, Zebur veya Ýncil'i yakmak veya o Kitaplarýn geldiði ilâhî peygamberlere çirkin sözler söylemesi, Müslüman olarak mümkün deðildir.. Yani, bu konu Müslümanýn ferdî tercihi ve ihtiram duygusuna baðlý deðil, inancýmýzýn gereðidir.
Kur'an'ýn sarih/ ap-açýk hükmü gereðince; asýl ölçümüz, 'Lekum dinukum veliyedîn..' (Sizin dininiz size, benim dinim bana...) þeklindeki âyet hükmünden kaynaklanýr.
*Selahaddin Yýldýzoðlu yazýyor: Siyonist Yahudiler Filistin'de kan dökerken.. Kimsenin sesi çýkmýyor.. Bir sinagogda 27 Ocak Cuma akþamý meydana gelen bir saldýrýda 8 Yahudi öldürülünce... Baþta Amerikan makamlarý olmak üzere, mâlum dünya, Siyonist Ýsrail ile dert ortaklýklarýný ânýnda sergilediler. Elbette 'Oohh olsun..' demiyoruz.
Ama, Filistin'de her gün çocuk ve kadýnlar da dahil, birkaç Müslüman katledilirken tek kelime çýkmýyor. Yeni Zelanda'da 52 Müslüman bir mescitte katledildiðinde dünyadan bir tepki gördük mü?
-- Bu konuda þu kadarýný belirtelim ki, Ýslam'ýn düþmanlarý, kendi aralarýnda da düþmanlýklarý olsa bile, Müslümanlar ve Ýslam karþýsýnda birleþiveriyorlar. Yoksa, Hristiyan toplumlarýnýn tamamýnýn ortak kültüründe Yahudiler 'lanetli' olarak anýlýrlar. Ve o toplumlar, yaþadýklarý veya karþýlaþtýklarý her türlü olumsuzluklarý, asýrlarca hep Yahudilerden bilmiþlerdir ve Yahudileri kendi toplumlarýnýn habis unsurlarý olarak görmüþlerdir. Onun içindir ki, Hristiyan þehirlerinde Yahudiler 'getto' dedikleri ve etrafý sýrlarla ve kalýn demir kapýlarla çevrili bir iç-kale durumunda olan mahallerde yaþadýlar, bu durum halen de kýsmen devam ediyor.
Bu açýdan, Osmanlý Devleti'nin, Birinci Dünya Savaþý'nda aðýr þekilde yenilmesinden sonra, asýrlarca Osmanlý hâkimiyetinde olan bütün Müslüman coðrafyalarý parça parça edildi ve Filistin'de sadece Siyonist Yahudileri deðil, bütün Yahudileri toplamak düþüncesi daha bir aðýrlýk kazandý ve 2 bin yýldýr devletsiz, ordusuz, vatansýz olarak yaþayan Yahudiler için Ýsrail adýnda bir devlet kurulmasý, Yahudilerden daha çok, Hristiyan toplumlar için bir 'cankurtaran yeleði' gibi görüldü..
Hatýrlayalým, 16 Aralýk 2022 günü, Amerika ve Avrupa medyalarý ve bu arada, 'Times of Israel' bir konuya dikkat çekiyor ve 'Ýsrail ve Filistin topraklarýndaki gergin durumu izlemekle görevli üst dereceli bir Birleþmiþ Milletler diplomatýný, oradaki çatýþmayla ilgili yaptýðý paylaþýmlardan dolayý, ateþ püskürüyorlardý. Çünkü, Francesca Albanese isimli ve Ýtalyan asýllý BM diplomatý, Ýsrail rejimini ve ona destek veren güç odaklarýný suçlarken, 'Biri Yahudi lobisinin boyun eðdirdiði, diðeri Holokost'un suçluluk duygusuyla boyun eðdirilen Amerika ve Avrupa kenarda kalýyor ve ellerindeki tek imkanla kendilerini savunan mazlumlarý -Filistinlileri- kýnamaya devam ediyor' diyen ve 'Ýsrail'in açgözlülüðüne dikkati çeken' bir rapor vermiþti.
Sanýrým, o diplomatýn, diplomatik sýnýrlar içindeki ifadeleri de konuyu ilginç þekilde ortaya koymuþtu.
*
Azerbaycan'la Ýran'ýn arasýný düzeltmeye çalýþmanýn zamaný..
*Ankara'dan Râmiz Altýncý, Trabzon'dan A. Sütçü ve Almanya'dan M. Uyanýk isimli okuyucular diyorlar ki: Azerbaycan'ýn Ýran Elçiliði'nde 27 Ocak sabahý meydana gelen terör saldýrýsý konusunda sizden de bir yazý bekledik.. Bu konuda yapýlan ve Azerbaycan'a sahib çýkalým derken Ýran'ý da düþman gibi göstermeye çalýþan bazý resmî yorumcular ve hattâ bazý akademisyenlerin yaptýklarý yorumlarý nasýl karþýlýyorsunuz?
--Doðrusu, o saldýrý sahneler ilk olarak gösterildiðinde macera filmleri seyrediyormuþum gibi bir duyguya kapýldým.. Elçiliðin bir personeli, lüks arabasýyla gelip, elçilik önünde arabadan inip elçiliðe girmeye hazýrlanýyor. Polis kulübesindeki güvenlik nöbetçisi / henüz ne olduðunu bile anlamamýþ veya anladýðý halde, þaþkýn, kala-kalmýþ gibi bir sahne sergiliyor..
Saldýrgan, elinde sýradan bir tabancayla deðil, uzun namlulu bir silâhla, (kalaþnikof imiþ), içeriye dalýyor, kaçýþanlara kurþun sýkýyor, 1 güvenlik âmir öldürülüyor, diðerleri yaralý..ve saldýrgan yakalanýyor.
Ama, Türkiye medyasýnda durum deðerlendirilirken, öyle yorumlar yapýldý ki, âdeta Azerbaycan elçiliðine o saldýrýyý Ýran yaptýrmýþ gibi.. Veya, Azerbaycan dost, ve amma, Ýran düþman imiþ gibi..
Hattâ, bazýlarý konunun mezhebî yönlerine de deðindiler, izah etmeden.. Ve bazýlarý zannetti ki, Azerbaycan Sünnî de, Ýran Þiî..
Halbuki, öyle deðil, Azerbaycan'ýn yüzde 80'ini aþan bir kýsmýnýn da Þii olduðu biliniyor.. Unutmayalým ki, 1990 'da, Gorbaçev Sovyet Rusyasý'nýn tanklarý Bakü'ye girip, 130'a yakýn insaný katlettiði zaman, Türkiye'de Sovyet Rusya'yý protesto eden dev gösteriler yapýlýrken, -o sýralarda bir ameliyat için Amerika'da olan- Cumhurbaþkaný Turgut Özal bu gösterilerle, Sovyet Rusya'nýn tahrik edileceði endiþesiyle, olsa gerek, 'Bize ne Azerbaycan'dan.. Hem, onlar þiî, biz sünnî.. Ve hiç bir zaman bizimle birlikte de olmamýþlardý..' dememiþ miydi?
Evet, henüz 33 sene önce..
Þimdi, henüz mahiyeti anlaþýlmamýþ bir saldýrýdan dolayý, Azerbaycan'da bile daha temkinli ifadeler kullanýlýrken, yaný baþýmýzdaki Ýran'dan bir 'düþman' imiþ gibi yorumlarla söz etmenin mânasý ne?
Bu gibi saldýrýlar Türkiye'de de olmadý mý? Ýstanbul Sarýyer'deki Amerikan Baþkonsolosluðu'na saldýrýlmamýþ mýydý? Rusya büyükelçisi Andrei Karlov da Ankara'da, 19 Þubat 2016 tarihinde, üstelik bir polis tarafýndan, hem de resmen hazýr bulunduðu bir tören sýrasýnda arkasýndan sýkýlan kurþunla vurulup öldürülmedi mi?
Bu gibi saldýrýlar her ülkede ve o ülkelerin iç veya dýþ siyasetlerini etkilemek için tezgâhlanabilir..
Tamam, asýrlarca Ýran'ýn elinde olan ve 195 sene öncelerde 1828'deki 'Türkmençay Andlaþmasý'yla, Rusya'ya kaptýrýlan Azerbaycan ve Kafkaslar'da, araya bir de 75 yýllýk komünist dönem girdikten sonra, Aras'ýn iki tarafýndaki Azerbaycan topraklarý ve halklarý arasýnda bir takým gerilimler yaþandýðý biliniyor.
Türkiye'nin de, özellikle Irak, Suriye, Libya, Mýsýr, Balkanlar'daki birçok konuda, 100 yýl öncesindeki 500 yýllýk bir beraberliðin pürüzleri, acýlarý, sancýlarý, duygularý elbette var.. Ama, konu henüz iyice aydýnlanmamýþken, resmî veya gayriresmî yorumcularýn medya organlarýnda ve ekranlarda yarým aðýz iddialarýyla, tek yanlý suçlamalar yapmasý normal mi? Ki, iki ülkenin arasýnda düþmanlýk oluþturabilecek yorumlar uzuun uzuuun yapýlabiliyor.
Halbuki, Türkiye, Rusya- Ukrayna arasýndaki savaþý söndürmek için uðraþýrken, Azerbaycan ve Ýran arasýnda da gerilimleri giderecek bir siyaset geliþtirmek durumundadýr.
Unutulmasýn, bin dost az, bir düþman ise, fazladýr.
*