Süleymaniye Camii'nden notlar...

Süleymaniye Camii'nin, Hazire tarafýna açýlan kapýsýndaki mermer eþiðe baktýðýmda, donakaldým...

Asýrlardýr üzerine basýlarak, adeta içine doðru oyuklaþtýrýlmýþ bu taþtan eþik önünde, neler geldi geçti gözlerimden... Sanki asýrlarý, o bir buçuk metrelik kadar var/ yok, o kapýdan kalbime akýttýlar... Kimler geldi kimler geçti bu kapýdan, huu...

Aklýma Türkmen Derviþi Yunus Emre hazretlerinin, Þeyhi Taptuk Emre'nin kapýsýna yatmasý hikayesi geliyor... Yunus, gönlü daraldýðý bir gece Tekke'sinden ayrýlmýþ ama daha sonrasýnda feci bir hicap, nedamet ve gayretle geri dönmüþtür. Gözleri ama olan Þeyhinin eþiðine yatarak beklemeye karar verir, derken Taptuk Emre tam kapý eþiðinden ayaðýný atacakken adýmlarý, eþikte yatan Yunus'a takýlýr. 'Kim bu eþikte yatan' diye sorduðunda, 'Yunus' diyenlere, 'Bizim Yunus mu?' diye sorar sormaz, Yunus yattýðý eþikten aðlayarak kalkar ve pirinin ellerine sarýlýr... Piri'nin ondan 'Bizim Yunus' diyerek bahsetmesi, dünyalarý yaðmalatacak deðerdedir onun nazarýnda... 'Ballar balýný buldum, bu caným yaðma olsun' diyecek kadar sevdiðimiz bir þey var mý hayatta?

Süleymaniye Camiinin üzerine basýlmaktan eðrilmiþ eþiklerinde bu aþkýn nidalarýný iþittik biz... Yunus, ancak çiðnenirse bilineceðini, tanýnacaðýný sezmiþti. Huu... O günden beri cümle aþýklar bilir ki, aþk kapýsýnýn eþiðinde boynunu eðik kýlmak vaciptir vesselam...

....................................................

Süleymaniye Camii, bizim gençliðimizin þahididir, okulumuzun ve kütüphanemizin baktýðý bu büyük mabed, Ýstanbul'un Müslüman oluþuna dair en önemli mührüdür... Dýþ avluyu çevreleyen duvarlarýn pencerelerinden bakýldýðýnda; yemyeþil çayýrlarý, aðaçlarý, özellikle öðlen vakitlerinde çýn çýn parlayan bembeyaz mermer dokusuyla, bir akvaryuma benzer Süleymaniye. Kendine has bir alemi vardýr. Eþiðinden geçtiðiniz gibi, dünya dýþarýda kalýr ve onun asýrlýk hakikatlerle dolu apaydýnlýk alemine dahil oluverirsiniz.

Sanki bir cennet düþünü seyredersiniz o pencerelerden baktýðýnýzda. Aminler, denizler misali taþar ve yüzünüze kadar gelir serinliði, Allahým bize merhamet et, bizi ateþten koruyacak serinlikler ver... Huu...

Her pencerede bir hacet sýrrý yok mudur? O pencereler ki ister açýk olsun isterse kapalý, her hallerinde talep ederler. Göðe açýlmýþ duaya durmuþ avuçlar misali, pencereler de hep isterler, hep isterler, onlar da hacetin sýrrý gizlidir. Sessizdir pencereler, sessizdir mýrýltýlarla dile gelen dilekler, sessizdir aminler, annelerin aminleri, çocuklarýn aminleri, hepsinde sessizlik, hepsinde vakar, hepsinde alçakgönüllülük, hepsinde hasret, hepsinde ümit...

Kalp de insanýn penceresi olsa gerek... Onunla bakýyoruz ufka ve sevmenin bilincine ancak onunla erebiliyoruz. Allah için sevmek kadar müteal bir merhamet örtüsü daha var mý dünyada?

Büyükler; 'Ýki tür kurtuluþ vardýr' diyorlar kitaplarýnda, 'doðrular için doðruluk yolu, bir de günahkarlar vardýr, onlara da piþmanlýk ve merhamet yolu' diyorlar... Kalplerimiz olmasaydý nasýl piþman olurduk ki biz? Nasýl aðlayabilirdik nedametle, kalbimizdeki ýþýk penceresi olmadan?

Allahým, zamanýn bu kudretli rüzgarlarý arasýnda savrulup dururken, merhametine binlerce kere muhtacýz huu..