Ermenistan'ın resmi beyanların bakılırsa, uluslararası kamuoyunu özellikle Şuşa Beyannamesi ile "Türkiye-Azerbaycan arasında imzalanan yeni ortak devlet konseptine kapı açıldı" tezi seslendirmektedir. Ermenistan'ın halen barış anlaşması için zaman kazanma gayretini, esasında cesareti biraz da AGİT'in Minsk Grubu eş başkanı devletlerinden aldığı açıktır.
Mesela Azerbaycan Hükümeti Bakü'deki tüm devletlerin büyükelçileri ile birlikte Şuşa'ya ziyaret gerçekleştirdi. Herkes vardı, sadece eş başkan devletlerin elçilerinden başka! Kimlerdir bunlar? ABD, Fransa ve Rusya...
Evet, ABD bir taraftan Ermenistan'ın da bulunduğu Güney Kafkasya'da etnik kriz bölgelerini istemiyor, diğer yandan ise bu krizin çözen mekanizmanın mimarı olarak devrede olma arzusunda. Devrede Rusya ve Türkiye vardır. ABD için bu tablonun Türkiye-Rusya ilişkileri için uygun zemin oluşmasını da arzu etmiyor. Fransa neden devrede? Çünkü Ermenistan'ın taraftarıdır ve bölgesel faktör olarak devrede olma niyetinde. Tabii esas derdi Türkiye olduğu için bu krizin çözüme ulaşmasını istemiyor. Çünkü bu durum, Türkiye'nin kriz çözücü olarak meydana çıkması anlamını taşıyor. Başka taraftan ise Rusya-Türkiye ortak çalışma ortamı oluşuyor. Rusya peki neden sefirini Şuşa'ya göndermedi. Normalde barış anlaşması için bastıran taraf olarak meydanda da değil miydi?
Evet, bir taraftan Ermenistan'ın "Rusya bizi sattı" tezini çürütüyor, ABD'nin tek başına itiraz eden taraf olarak meydanda olmasını istemiyor, diğer taraftan Ermenistan'ın tezi olan Şuşa beyannamesi ile Türkiye-Azerbaycan arasında tıpkı Rusya ve Belarus gibi ortak devlet modeline kapı açılmasından rahatsızdır. Ermenistan; Batı dünyası ve Rusya'yı bu tezle şimdilik konsolide edebiliyor. Bu ortak devlet anlayışı devreye girerse, bölgesel denge şekil ve formatını değişiyor. Ermenistan şimdilik bu tezle gerilimin çapını genişletebilmiş durumdadır. Peki, bu beyanname bizi ortak devlete götürür mü?
Azerbaycan'daki 5. Kol faaliyetlerine bakılırsa, bu durumdan sadece Ermenistan rahatsız değildir. Batı medyasındaki analizler ve Rusya'daki makalelerden anlaşılıyor ki, bu konuda en sert düşmanlar bile yan yana gelir ve ortak hareket edebilecekler.
Azerbaycan-Türkiye arasındaki ilişkilerin kalıcı ve etkili olması için ortak eylemler şarttır. AB gibi ittifak anlayışı Rusya-Belarus gibi ortak stratejiler yeni dönemin olmazsa olmazlarındandır. Dolayısı ile burada garip durum veya tez söz konusu değildir. Evet, meseleye biraz da İran tarafından bakılırsa, Azerbaycan ve Türkiye aleyhtarı, sözde muhalif internet medya kahramanlarının esas alevlendiren fetvanın İran üzerinden cereyan ettiğini de, yine satır arası tezlerden anlayabiliyoruz. Yani bu fikir aleyhtarı güçler, sadece gözüken Minsk grubu eş başkanları değildir. Hem de onlardır. Gözükenler kadar gözükmeyen fitne ocaklarını da göz ardı etmemekte yarar vardır. Bu günlerde edindiğim bilgiler içerisinde bir de şunlar var. Avrupa ülkelerine muhacir olarak giden Azerbaycanlılar için oturum belgesini zorlaştırma söz konusudur. Önceleri sadece Azerbaycan iktidarına hakaret etmek, oturum belgesi almaları için yeterliymiş. Şimdi ise durum biraz değişmiş. Özellikle Azerbaycanlı muhacir gruplar için Türkiye ve Erdoğan aleyhinde paylaşımlar yapmak satır arası şartlardanmış. Buna dair söylentiler, muhacir muhalifler arasında bayağı dolaşan söylentilerdir. İşin bir başka boyutu da şudur. İran destekli Azerbaycan muhalif grupları için, Avrupa ülkelerinde zemin oluşumu kolaylaştırılmıştır. İlginç değil mi? Aynı Avrupa'da, hem de İran rejimi muhalifleri de vardır. Ama hem de İran'ın desteklediği Azerbaycan, Irak, Afganistan, Tacikistan kökenli muhalifler de söz konusudur. Nasılda "tavşana kaç tazıya tut" mantığı işliyor, değil mi?
Bölgenin geleceği, buna benzer oyunlara daha nice uzun yıllar sahne olacaktır hiç kuşkusuz. Rusya, Türkiye, İran faktörü ve artı olarak ABD, İngiltere, Fransa bölgesel siyasi süreç için hep devrede olacaktır. Nasıl şekilleneceği ise, bir kaç aktörün gelecek inşasında ki tavrı ile belirlenecek. Bunların içinde Türkiye-Azerbaycan ittifakı ortaklığı ise, esas güç merkezi olarak hep sürecin merkezinde olacaktır. İsmi ortak devlet olsa da olmasa da, bu "belirleyici güç merkezi" hep geleceği belirleyen olacaktır inşallah...