Bazý okuyucular, ‘Keþke iktidar tarafýnda olmasanýz..’ diye yazýyorlar mesajlarýnda.. Ýstenir ki, bir tarafým olmasýn..
Bu da bir temennidir. Hakaret veya övgü olmadýðý müddetçe, her görüþü can kulaðýyla dinler, deðerlendirmesini yaparým þahsen..
Hele bazýlarý da, ‘aydýn olmak muhalif olmayý gerektirir..’ diyorlar ki, kiþinin kendisini ‘aydýn’ diye nitelemesi kadar komik bir laf yoktur.
Ayrýca, birilerinin ‘muhalif’ olmak hakký ne kadar varsa, baþkasýnýn da o ‘muhaliflere muhalif olmak’ hakkýnýn olmasý gayet tabiî görülmelidir ve hayatta tarafsýz olmak, robotlaþmaktýr.
Bu gibi eleþtiri ve temennilere cevabýmý hemen daima, þu minvalde vermeye çalýþýyorum:
‘Þahsen, beþer planýnda hiç bir 'þahýs'çý deðilim ve olmadým, elhamdulillah.. Sadece, ülke içi mevcud sosyal þartlar açýsýndan deðil, dünyanýn içinde bulunduðu durum açýsýndan da sýnýrlý imkânlara raðmen; kalbinde Allah’ýn dinine hizmet etmek derdi taþýdýklarýna inandýðým kiþi ve kadrolara kalbî destek veririm.
Bu, hatasýz, kusursuz bir lider tipi oluþturmak deðildir. Kaldý ki, bugün ülke yönetiminin en üst dereceli sorumlusu þahsiyet de, 'Hatalar vardýr, bundan sonra da yapabiliriz; kusursuz insan tipi oluþturmayýnýz. Ama, iyi niyetimizden þüphe ediliyorsa, onun hesabý ayrý!' demiþtir, defalarca..
Elbette, niceleri gibi benim de kendimce yanlýþlar gördüðüm hususlar vardýr ama, bunlarý dile getirmenin yolu, sadece yazmak sanýlmamalýdýr. Ama, objektiflik adýna, Ebû Cehl siperine geçip taraf olduðum dünyaya top atýþý yapýyor duruma düþmek istemem.
Ýktidarla ilgili bazý eleþtirilerini geçenlerde medya aracýlýðýyla dile getiren bir kadîm dostla sohbet ediyorduk.. Sonunda, Vallahi, ben onun yerinde olsam, onun karþýlaþtýðý çetin meselelerin yüzde 1’iyle karþýlaþtýðýmda bile, onun 100 misli yanlýþlar yapardým’ demiþti.
Bu kadar olsun, kadirþinas olunmalý herhalde..
Son 20 seneye yakýn zamandýr, iktidarýn tek bir kadronun elinde olmasýnýn en sevimsiz tarafý, herhalde, ondan önceki dönemlerin hatýrlanmaz ve sosyal hayatta karþýlaþýlan olumsuzluklarýn tamamýnýn iktidarýn zarar hânesine yazýlmýþ olmasýdýr.
Tekrarlýyayým ki, yazdýklarým, doðru olduðuna inandýklarýmdýr ve de, Allah huzurunda hesabýný verebileceklerimi yazmak dikkatini unutmuyorum.
Buna raðmen, nasýl ki, kimseye, ‘Benim gibi düþünmelisiniz!’ demek hakkým yok ise; baþkalarýnýn da kendileri gibi düþünmeyenleri, kendi istedikleri þekilde düþünmeye-yazmaya dâvet etmek hakký yoktur.’
Hayatta ‘taraf’ý olmayan, rüzgârlarýn önünde sürükleniyor demektir. Nemrud’lara karþý, ‘Hz. Ýbrahîm’in tarafý’nda olanlara ne mutlu!
Ve.. Birkaç konuya daha deðinelim:
1- Prof. Nur Vergin’in vefatý, cenazesinin neredeyse ortada kalmasý açýsýndan, düþündürücüydü.
Prof. Nur Vergin, bir sosyolog idi. 28 Þubat 1997 Askerî Darbe Zorbalýðý dönemindeki tv. tartýþmalarýnda ilginç görüþleriyle dikkatimi çekmiþti. Sanki, katý laik- kemalistuygulamalardan rahatsýz gibiydi.
Bu vesileyle bir tv. programýnda anlattýklarýndan hatýrýmda kalan bir örneði zikredeyim.
Nur Haným bir apartman dairesi satýn almýþtýr. Annesi, ‘Yeni evimizin hayýrlar getirmesi için, Kur’an okutalým, komþulara da ikramda bulunalým’ der.
Komþularýný da dâvet eder, ama, laik bir semtte oturmaktadýr. Komþularý, bir profesörün böyle ‘anti-laik’ bir tarafýnýn olmasýný yadýrgarlar. Pek kimse de gelmez. Ama, onlar, ayný binadan daire alan bir gayrimüslimin tertib ettiði dua merasimine katýlýrlar.
Bu ince noktayý görmüþ olan Nur Vergin hanýmýn cenazesinde o cenahtan pek kimse bulunmadý. Ama, yapa-yalnýz kalmadý. Çünkü, o dönemi yaþayanlardan birisi olan C.Baþkaný Tayyib Bey, Merkez Efendi Camii’nde kýlýnan cenaze namazýnda hazýr bulundu, nicelerimiz adýna da...
2- Yavuz Bahadýroðlu’nun vefatýna gelince...
Yavuz Bey’i kitablarýndan, gýyaben tanýyordum. Genç nesiller için, ‘tarihî romanlar’ yazýyordu. Romanlarýnda sadece his ve heyecan deðil, bir inanç temeli de kendisini hissettiriyordu.
Yavuz Bey, özellikle son 15-20 yýl boyunca da, yazýlarýnda ve tv. programlarýnda, yakýn tarihe bakýþýný, resmî tarihin çerçevesi dýþýnda daha net olarak ortaya koymaya baþlamýþtý.
Dünyada artýk, Kuzey Kore’den baþka yerde örneði kalmayan bir ilkellikle, kanunla korunan ‘resmî ideoloji ikonu’etrafýndaki deðerlendirmeleri, Yavuz Bey’i, ‘taife-i laicus’un boy hedeflerinden birisi haline getirmiþti.
Nitekim vefatý, o cenahta alenî bir sevinçle karþýlanýp, ‘Filanýn azýlý düþmaný öldü’ gibi manþetler atýldý. Halbuki, ölen, kiþinin bedenidir; zihniyeti deðil..
Bahadýroðlu’nun Eyyûb Sultan’daki cenaze namazýna C. Baþkaný Tayyib Bey’in katýlmasý, ‘ikonperest’leri daha bir küplere bindirdi.
Yavuz Bahadýroðlu’na da rahmetler niyaz ediyorum.
3- ‘COVÝD-19 Salgýný’na karþý baþlatýlan aþýlama kampanyasýna karþý propagandalar sadece saçma deðil, bir sosyal tehlikedir de.. Çünkü, bu aþýlar Dünya Saðlýk Teþkilatý ve ilgili devletlerin ilmî kurullarýnca kontrol ediliyor.
Aþý, yüzde 100 önleyici olmayabilir. Ama, ‘aþý’lar üzerinde farazî korkular üretilmesinin mantýkî zemininin ne kadar saðlýklý olduðu üzerinde durulmalýdýr.
Yine de, bu gibi aþý karþýtlarýnýn bu virüsle tanýþmasý temenni edilmez.