Ýran'da 11 Þubat 1979,(Hicrî-Þemsî takvime göre 22 Behmen 1357) tarihinde Þehinþahlýk rejiminin bütünüyle çökmesiyle sonuçlanan ve Ýslâmî ilkeler ve þiarlarla ve 150 bini bulduðu belirtilen kurbanlar verilerek, büyük acýlarla gerçekleþen ve uzun bir mücadele tarihi de olan 'Hareket-i Ýnqýlâb-ý Ýslâmî'ye ve sosyo-politik açýdan büyük çapta zafere eriþtiði günün 43. yýldönümü dolayýsýyla, Cuma günkü yazýda özetle temasla; ('Sonrasý n'olmuþtur ve nereye varýlmýþtýr' konusuna da, sonraki yazýda kýsaca deðinelim, inþaallah...) denilmiþti.
O halde, o konuda biraz daha sohbet edelim...
Ancaak, önce biraz tarihî geçmiþe bakalým. (Baba-oðul) Rýzâ Han ve Muhammed Rýzâ'nýn 57 yýl süren Pehlevî Hanedâný yönetimine karþý bir çok kez itirazlar ve baþkaldýrý olmuþtu, ama, netice alýnamamýþtý.
*
Pehlevî Hanedâný'ndan önce de, 150 yýl kadar süren -Türkiye'de yanlýþ olarak Kaçar diye telâffuz olunan-Qacâr / Qacâriyye ve onlardan önce 280 yýl kadar saltanat süren Safeviyye Hânedâný'na karþý da nice isyânlar olmuþtu.
Hele de, Ýran'da Þah'larýn yetkilerinin kural ve þartlara baðlanýp sýnýrlandýrýlmasý demek olan Meþrûtiyet Hareketi, Osmanlý'daki 1908- 2. Meþrutiyet'ten önce; o dönemin en büyük ulemâsýndan sayýlan Þeyh Fazlullah Nurî'nin, 'Biz Meþrûtiyet deðil, Meþrûiyyet /þeriat yönetimi istiyoruz.' dediði için, 'Halk düþmaný' ilân edilip, 1906'da, Meþrutiyetçiler'ce kurulan bir halk mahkemesinde 2 saatlik bir yargýlama sonunda, on binlerin þaþkýn bakýþlarý arasýnda, hem de ipini, Meþrûtiyet Hareketi'nin ermeni liderlerinden Yeprem Khan'ýn çekerek idâm olunduðu sahneler.
Ve Birinci Dünya Savaþý'nýn sonunda, 600 yýllýk Osmanlý Hanedâný'nýn, Rusya'da 300 yýllýk Romanof Hanedâný'nýn, Avusturya- Macaristan Ýmparatorluðu'nda Habsburg Hanedâný'nýn tasfiyesinden sonra, Qacâr Hânedâný da tarihe karýþýyor ve okuma-yazmasý da olmayan ve amma sert disipliniyle dikkati çeken Rýza Khan isimli bir çavuþ, Ýngiliz emperyalizmi eliyle önce Savunma Bakaný yapýlýyor, sonra da darbe yaptýrýlýp, Þah ilân ettiriliyordu.
*
Osmanlý'nýn sonrasýnda Türkiye'de uygulamaya konulan 'kanlý laik gardrob devrimleri'nin bir kýsmýný Rýza Khan da Ýran'da uygulamaya ve tesettür yasaðý, þapka devrimi gibi zorbalýklarý sahneye koymaya kalkýþmýþ ve sadece Meþhed'de Gevherþâd Mescidi'nde meydana gelen 'þapka isyaný'na katýlan cemaatten 750 kadarý, askerlerce mescid içinde katledilmiþti. 'Harf Devrimi' de yapýlýp latin alfabesine de geçilmek istenmiþ, ama, Müslüman halkýn ve ulemânýn direniþiyle baþarýlý olunamamýþtý.
*
Bu kanlý zorbalýklar elbette Müslüman halkla Pehlevî Hanedâný arasýnda kalýn duvarlar örmüþtü. Bu uygulamalar Muhammed Rýza zamanýnda da daha þiddetli devam etmiþti.
Esasen, Þia inancýnda, Hz. Ali'nin þehîd edilmesinden sonraki bütün hükûmetleri gayrimeþrû biliniyor, ulemâ, halk'a, meþrû olmayan hükûmetlere gönüllü olarak itaatin haram olduðunu telkýn ediyorlardý.
*
Esasen, Ýran'da, Þiî Müslüman halkýn ve ulemâ'nýn hele de son 100 yýlda verilen mücadeleler sonunda deneyeceði ve halkýn katýlacaðý baþka bir metod kalmamýþtý. Ýþte Ýmam Khomeynî ve talebeleri, silahsýz bir mücadeleyi ve direniþ davetini tek geçer yol olarak görmüþlerdi. Ve bütün duvarlara 'Biz Ýslâm Cumhûriyeti istiyoruz.' diye yazdýrmýþlardý.
Ýþte o kesin kararlý ve dönüþü olmayan mücadele sonunda Þah kaçmak zorunda kalmýþ, o dönemin suçlularý aðýr þekillerde cezalandýrýlmýþlardý. Ama, gerek Ýmam Khomeynî ve gerekse diðer ulemâ kesimi, 'devlet idaresi nedir' bilmiyorlardý. Öte taraftan marksist gruplar ise, uluslararasý desteklere sahib idiler.
Halkýn milyonlar halinde, Khomeynî'yi bir kurtarýcý olarak görmesi karþýsýnda, içerdeki marksist ve diðer laik gruplar korkunç suikasdlere, en ünlü inkýlabçý liderleri terör eylemlerine ve de 'Arabçý, Türkçü, Kürdçü, Farsçý, Belûccu...' ýrkî ayaklanmalara çare olarak tutunmuþlardý. Ama, bütün bunlar bertaraf edilince. Irak Baas rejiminin baþýnda bulunan Saddam Huseyn, 22 Eylûl 1980 günü, 8 yýl sürecek olan ve iki taraftan en az 1 milyon insaný yutan korkunç bir savaþý baþlatmýþtý.
*
8 yýllýk savaþ bitince de... Emperial güçler ve onlarýn içerdeki uzantýlarýnca 'Ýslâm adýna baþarýlý bir uygulamanýn ortaya konulamamasý için her yol' denendi.
Ýran'da, 'Ýslâm adýna gerçekleþen Ýnkýlab'ýn, sadece Þia Müslümanlarýnca kabul edilebileceði' veya yeni rejimin, 'Ýslâm Cumhuriyeti ismi taþýsa bile, sadece Ýran coðrafyasýna mahsus, Ýranize bir hareket' olarak kalmasý için, yýðýnla ideolojik nazariyeler söz konusu edildi.. Ve inkýlab kadrolarý içinde böyle düþünenler de zamanla etkili oldular, yazýk ki. Bugün, bu iki tuzak da dünya Müslümanlarýnýn birliðine engel olarak esefle temaþa edilmektedir.
*
Bunca çetin mücadelelerden sonra gelinen nokta, elbette çok rahatlýkla kabul edilecek bir tablo yoktur. Ama, Ýran þartlarýnda daha iyisi de zâten olamazdý ve bugün, Müslüman halkýn inancýyla, izzet ve þerefiyle mütenasib daha iyi bir baþka rejimin gelmesi ihtimali olmayýp, mevcud yapýnýn ýslah edilmesinden baþka bir çare de görülmemektedir.
Sözün sonunda, herþeyi sadece emperial ve þeytanî güçlerle izah edenler hep olmuþtur, ama, merhûm Sezaî Karakoç gibi, 'Kaderin üstünde bir kader vardýr, / Geceyi onaran bir mimar vardýr.' diyelim.
*