Terör ve ''İslamın yeniden yapılandırılması'' tezi...

Viyana’da 6 ayrı yerde terör saldırısı gerçekleştirildi, ölümler ve yaralanmalar var. Bilinç sahibi olan herkes gibi, terörü lanetliyoruz, terörün ortadan kaldırıması için uluslar arası işbirliğine ihtiyaç olduğu açık.

Lakin güçlü ülkelerin terörü ‘’bileşik savaş’’ yöntemleri içinde kullanışlı bir unsur olarak kullandıkları da bir başka gerçek. Ekonomik çökertme, algı operasyonu, medya atakları, biyolojik kaos ve terörle harmanlanan hibrit savaşları yöneten güçlü ülkeler de, acaba terörle mücadelenin içinde yer alabilecekler mi? Emin değiliz...

Fransa’daki karikatür krizi; hatırlayacaksınız, binaların üzerine yansıtılarak tedavüle sokulan, tek amacı Müslümanları rencide etmek olan şey, kuşkusuz tek başına iç siyaset olarak değerlendirilemezdi... Ardından İslam’ın dünyanın her yerinde kriz yaşadığını, şayet Fransa Cumhuriyeti’nin bir parçası olmayı istiyorsa, İslam’ın yeniden yapılandırılması gerektiğini söylemişti Macron...

Avrupa’daki protestanlaşma, Hristiyanlığın dünya üzerinde ciddi manada etkisizleşmesi sonucunu getirdiği için, dine dair işler nostalji veya seremonilerden ibaret. Oysa İslam, protestanlaşma gibi seküler bir darbe almadığından – yeniden yapılandırılma dediği şey tam da bu – halihazırda dünyevi yaşamı etkileyen, hayatı tanzim eden ve insanlara yön veren, etkin bir din. İslam, yaşayan bir din ve insanlığı hidayete çağıran son Rahmani tebliğ...

İslam ülkelerinin mağlubiyeti ve fakirliği üzerinden söylem geliştiren Bernard Lewis’in çözümleyemediği şey de bu; evet Müslümanlar Batı karşısındaki yenilgilerini belki 200 yıldır düşünüyorlar; ‘’nerede hata yaptık’’ sorusu Sened-i İttifak’tan beri soruluyor...

Peki ya mesela Fransa’nın kan ve gözyaşıyla yazdığı sömürge tarihine bakınca, bunu gerçekten bir ‘’galibiyet’’ olarak söylemek ne kadar insani? ABD’nin Hiroşima Ve Nagazaki’de yüzbinlerce insanın ölümüne sebep olduğu ‘’başarısı’’ da asla insani değil...Batı’da kolonyal genişleme hatta Amerika kıtasının keşfi dahil, ‘’coğrafi keşif’’ adı altında soykırım ve talandan ibaret değil mi? Batı’nın büyük galibiyetleri, büyük buluşları, büyük keşifleri vahşetten, insanlığa karşı işlenmiş büyük suçlardan, hunharca saldırmaktan, yağamalamaktan ibaret... Bu koşullarda, İslam medeniyetinin Batı’nın insanlık dışı ilerlemelerini, güya galibiyetini ve güya başarılarını tekrarlayamayacağı gayet açıktır... Bizimkisi geri kalmak değildir, insan kalmaktır...

***

Terör olaylarını genelde İslam ile, son zamanlardaysa Türkiye ile irtibatlandırmaya çalışan bir iletişim ağı var. FETÖ’nün, İslamofobik çevrelerin, evanjelistlerin sırt sırta vererek kurdukları bu komplo, Viyana’daki son terör olaylarında da kendini gösterdi... Müslümanlara zarar vermekten başka bir işe yaramayan, Batı’nın çok kullanışlı son icadı; DAEŞ yine vazifelendirildi... Suçu müslümanların ve İslam’ın üzerine atmak istiyorlar...

ABD’nin Türkiye’deki elçilik binalarını güvenlik gerekçesiyle kapatması, Almanya’daki cami baskını, Fransa’nın aralıksız saldırıları bir arada düşünüldüğünde, bir yemek pişirildiği, gayet aşikar... Dikkatli ve uyanık olmak zorundayız...

Ama bazen işte küçük bir şeyler oluyor, küçük bir insani kıpırtı ve koskocaman veri tabanı yerle bir oluveriyor... Recep Tayyip Gültekin ve Mikail Özen isimli iki Türk genç, şiddet olaylarının arasında, koşup, yaralanan Avusturyalı polisin ve bir kaç sivilin hayatını kurtarıyorlar, hayatın adı oluyorlar...

İslamın yeniden yapılandırılmasından bahsedenler, önce insanlıklarına geri dönsünler. Terk ettikleri insanlıklarına... Kalplerini, ruhlarını, onurlarını arasınlar... Yitirdikleri insanlığın derdine düşsünler!