Türkiye milli güvenliğini tehdit eden terör örgütlerine karşı askeri harekatlarına ara vermeden devam ediyor.
Suriye'nin kuzeyinde terör örgütleri eliyle oluşturulmak istenen koridor üç askerî harekât ile dağıtıldı.
Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı harekatları terör örgütlerine karşı yapılmış başarılı operasyonlardır.
Küresel güçler bu operasyonlara karşı çıkmışlarsa da Türkiye kimseden izin almamış operasyonları başarıyla tamamlamıştır.
Hatta sonuncusu olan Barış Pınarı harekâtı öncesi ABD Başkanı küstah bir mektup ile Türkiye'yi tehdit etmiş, Türkiye bu küstah mektuba cevabını operasyonu başlatarak vermiş, ABD üst düzey yöneticiler koşa koşa Türkiye'ye gelerek operasyonun durdurulması istikametinde görüşmeler yapmıştı.
Türkiye 140 kmlik mesafeden sonra yapılan anlaşma ile harekâtı durdurmuştu.
Ancak karşı taraf yapılan anlaşmaya riayet etmedi. Güney sınırımızdaki terör unsurlarını temizlemedi. Aksine terör örgütleri saldırılarını sürdürdü. Bir taraftan da bölgenin demografik yapısını değiştirme istikametinde icraatlar yapmaya başladı.
Bunun üzerine Türkiye, Mümbiç Telrıfat bölgesine her an askerî harekât yapabileceğini ilan etti.
Nabız yokladı.
O gün bugün bu askerî harekât konuşulur oldu.
Ukrayna savaşıyla başı belada olan Rusya, Türkiye'yi anlayışla karşılayacağı mesajı verdi.
Terör örgütlerini tüm imkanlarıyla destekleyen ABD, bölgede istikrar varmış gibi bu harekâtın istikrarı bozacağını açıkladı.
Rusya'nın çekildiği bölgelere yerleşmeye çalışan İran da ABD gibi tavır aldı.
Son bir hafta içinde ABD, Rusya, Almanya ve BAE televizyonlarında bu konuları tartıştık.
ABD ve Rusya adına konuşanlar, PKK'nın Suriye kolu olan PYD/YPG'yi terör örgütü olarak görmediklerini söylüyorlar. Onlar PYD/YPG de demiyorlar. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) diyorlar. Örgütün adını değiştirerek meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar.
Ayrıca Türkiye'nin Kürtlerle savaştığını söyleyerek algı oluşturmaya gayret ediyorlar.
Son katıldığım programda Türkiye'nin Kürtlerle savaşmadığını, terör örgütleriyle mücadele ettiğini, terör örgütünün isminin değiştirilmesinin hakikati değiştirmeyeceğini tane tane anlattım.
SDG'nin Suriye ordusunun bir parçası olabileceği ihtimalinden bahseden bir katılımcıya da SDG'nin bir terör örgütü olduğunu Adana Mutabakatı gereği Suriye rejiminin bu örgütle mücadele etmesi gerektiğini hatırlattım.
Terör örgütlerinin ve bu örgütlere doğrudan ya da dolaylı destek verenlerin etekleri tutuşmuş gözüküyor.
Onların yanı sıra Türk siyasi muhalefetinin de askerî harekât iç politikaya alet edilecek diyerek eleştirmesi düşündürücü.
İşin en ilginç yanı SDG'nin DEAŞ ile mücadele ettiği iddiası ve İran'ın ABD ile aynı kaygıları taşıyor olmasıdır!
İran Türkiye'nin askerî harekâtına neden karşı çıkıyor?
Çünkü Türkiye'nin nüfuzu artacak, İran'ın bölgedeki ağırlığı azalacak, Türk ordusuyla karşı karşıya gelme ihtimali doğacak, İran'ın askeri varlığının meşruiyeti zayıflayacak, ortağı Rusya ile karşı karşıya gelebilecek!
Peki ABD neden karşı çıkıyor?
Çünkü Türkiye'nin askerî harekâtı ABD siyasetini zayıflatacak, DEAŞ gerekçesi elinde patlayacak, bölgedeki rolü azalacak, Türkiye NATO'da istediğini alabilecek, orta doğudaki oyun alanı daralacak.
Sorulan soru şu: Türkiye Tahran ve Washington'un itirazı üzerine operasyondan vaz geçer mi?
Barış Pınarı öncesi de ABD tehdit etmişti, vaz geçildi mi?
Başkan Erdoğan 1 Mart 2022 tarihinde dedi ki: "Türkiye artık siyasi, ekonomik teknolojik istihbari alt yapısıyla kendi politikalarının üretecek uygulayacak seviyeye gelmiş bir devlettir."
Gerisini SDG ve onu destekleyenler düşünsün.