Üçüncü Sultan Selim'in saltanatý , Napolyon'un dünya egemenliði savaþlarýna denk gelir. Napolyon'un Ýstanbul Büyük Elçisi, çok deðer verdiði, bir asker/siyasetçiydi: General Sebastiani.
Fransýz elçi, Nizam-ý Cedid (Yeni Düzen) devrimini, tacý ve baþý pahasýna yürütmeye çalýþan, aydýn, sanatkar ruhlu Padiþah'la pek bir dosttu. O günlerde Ýngiltere'yle Rusya el ele vermiþ Osmanlý'ya karþý savaþa hazýrlanýyordu. Padiþah hem kaygýlý hem de pek dertliydi.
Sebastiani Padiþahý teselli etmek istedi:
"Siz Ýngiltere ve Rusya'dan ne çekiniyorsunuz? Sizin çok daha tehlikeli üç düþmanýnýz var: Onlarý dost yapabilirseniz , hiçbir düþman sizin karþýnýzda duramaz."
Padiþah þaþýrmýþtý:
"Kim bu üç düþman?"
"Söyleyeyim Üçü de "T" harfiyle baþlar. Önce Tembellik. Sonra Tevekkül, en sonunda da Teseyyüp (Adam Sendecilik) Kimi zaman da Ýnþallah, Maþallah...hele bir dur bakalým...sabah ola hayrola..Ýþte sizin gerçek düþmanlarýnýz efendimiz."
O dönemde, yani 1803 yýlýnda bu söylenenler gerçekti.
Peki ya günümüzde.
Pek de öyle deðil artýk.
Halkta Maþallah, Ýnþallah dil pelesenki olduðu için sýkça kullanýlsa da devlette hiç bir þey bu iki kelimeye terk edilmiþ deðil.
Yunanistan'ýn mahallenin arsýz çocuðu kimliðinde saða sola baþvurup Türkiye'nin çýkarlarýna zarar verme giriþimleri karþýsýnda devlet yeni kelimeler kullanýyor:
"Höst! Dur hele kaltaban!"
Bu kelimeleri Yunanistan iyi bilir.
Rahmetli Kemal Tahir'in demesiyle:
"Höst dürzü..tokat geliyor ki, Osmanlý'nýn has þaplaðý..ense kökünde ha patladý ha patlayacak...bas git, baþýmý belaya sokma!!"