Toplumsal cinsiyet teorisi; toplumun kültürel yapýsý içinde belirli rol ve görevler yükleyerek, insanlarý; erkek ve kadýn olarak, eþitsizlik temelinde yapýlandýrdýðýndan bahseder. Toplumsal bir eleþtiri olarak ilk bakýþta haklý gözükecek bir söylem... Ülkemizde bile kýz çocuklarýnýn okullaþmasý, meslek sahibi olmasý konusunda halen devam eden çalýþmalarý da aklýmýza getirirsek, kadýn ile erkek arasýnda toplumsal ve ekonomik eþitsizlikler, evet var. Bunun sebepleri hakkýnda hep birlikte zihin yorabiliriz, yormalýyýz da... Ama bu eþitsizliðin 'kökü kazýnmasý gereken' kültürel, geleneksel, dini inanýþlarýmýzýn kadýn ve erkek tanýmlarýyla ilgili olduðunu söyleyip kesip atarsak en baþta kolaycýlýk yapmýþ oluruz. Þiddetin sebepleriyle yüzleþmedikten ve mücadele etmedikten sonra, geriye coþkulu söylevler ve gösteri yürüyüþlerimiz kalýr. Þiddet; Alkol baðýmlýlýðý, iþsizlik, ekonomik sorunlar, uyuþturucu, kumar, toplumsal yozlaþma gibi sarmallarý yadsýyarak, yok sayarak tükenmez...
Tolumsal cinsiyet eþitliði söylemi, toplumun ve kültürün insanlarý kadýn ve erkek olarak ayýrmasýna karþýdýr. Oysa, insanlarý kadýn ya da erkek olarak belirleyen, kültürel çevre deðildir, doðadýr, hilkattir, fýtrattýr dediðinizdeyse, nerdeyse ýrkçýlýk kadar feci bir suç iþlemiþ olursunuz. Toplumsal cinsiyet teorisini ilk okuduðum günden bu yana benim için en ciddi paradoksu da budur zaten; kültürel iddia olmasý hasebiyle cinsiyet reddedilirken, yine bir baþka kültürel iddia olan; 'kalýplaþmýþ rol modellere itirazý' koyuyor... Daha açýkçasý; doðaya model koymasýn diyenler, doðanýn yerine geçerek kendileri model koyuyorlar... 'Erkek çocuklar mavi, kýz çocuklar pembe giysin' fikrini yýkmak için 'erkek çocuða pembe, kýz çocuða mavi' diyorlar. Tabii buradan 'beden özgürlüðüne, bedenim benimdir'e giden bir yol çýkýyor, oradan beden endüstrisine açýlan geniþ bir kapý ise tekinsiz bir baþka alacakaranlýk...
Bugünlerde yeniden tartýþma konusu olan Ýstanbul Sözleþmesine göre; þiddet ve ayrýmcýlýk toplumsal cinsiyet temelli bir olgudur ve toplumsal cinsiyet eþitliðinin saðlanmasý, sözleþmenin aile içi þiddeti ortadan kaldýrmaya yönelik en temel iddiasýdýr.
Toplumsal cinsiyet ve toplumsal cinsiyete has kalýplaþmýþ rol modelleri, sözleþme boyunca tekrar ederek eleþtirilirken, aslýnda en esaslý tenkit 'erkek' olmakla ilgilidir. Þiddet; toplumun erkek adýný verdiði ve bedensel, ekonomik, hukuksal anlamda güç verdiði kiþiden kaynaklanmaktadýr. Öyleyse güçlü bir yapý-bozum tekniðiyle, eþitsizliklerin ve þiddetin kaynaðý olan erkeði yok edersek, kadýn veya erkek olmaya has geçmiþ tüm bilinci- hatýrayý silersek, kadýn veya erkek olmayan, istediði zaman istediði rolü üstlenen, yeni ve güçlü insan modeline ulaþýrýz, anlatýsýna gidilmektedir...
Ýstanbul Sözleþmesi'nin konuþulmaya baþlandýðý 2011'lerde kadýný güçlendirme ve kadýna yönelik þiddeti engelleme gibi hedefleri, pozitif amaçlarla desteklemiþtik. Geçen yýllar içinde 'toplumsal cinsiyet eþitliði'ne dair yapýlan teorik ve pratik çalýþmalarý gördükçe, okudukça, tartýþtýkça: Toplumsal cinsiyet eþitliði söylemindeki doðal karþýtý (fýtrata aykýrý), deneysel, ideolojik ve dolayýsýyla zorlayýcý, ütopik, endüstriyel, sonu insansýzlaþtýrmaya varacak uçurumlarý farkettik...
Toplumsal cinsiyet eþitsizliðinin bizleri sarýp kuþattýðý fikrinin önemli sonuçlarý var; aileye güvensizlik, aile kurmaktan çekinme, sorumluluktan kaçýnma gibi demoralize sonuçlar bunlar. Kadýn ile erkeðin sürekli çatýþtýðý, rekabet içinde koþtuðu, sürekli hesap kitap içinde, güvensizlik esaslý bir iliþkiyi kim ister?
Dolayýsýyla toplumsal cinsiyet eþitliði teorisyenlerinin aslýnda aileyi hedef aldýðýný da görmek gerekiyor. Çünkü onlara göre aile, þiddet kaynaðý, kan çanaðý bir yer...
Bu bakýþ açýsýna karþý çýkmasý, aileci tezlerle þerh düþmesi gerekenler en baþta mütedeyyin kesim veya siyaseten söyleyecek olursak muhafazakar camia olmasý gerekmiyor mu?