Türk Devletleri Birliği ve Türkiye'nin muradı

Uzun yıllardır Türk Birliği fikri vardır. Buna emek sarf eden siyaset ve devlet adamları olmuştur.

Rahmetli Turgut Özal Türkiye'nin siyasi tarihinde bu ulvi fikrin eyleme dönüşmesi için adımları korkmadan attı. Hayatı pahasına başa geldiği yönünde halen Türkistan ve Kafkasya coğrafyasında yorumlar söylenmektedir.

Başkan Erdoğan iktidarı döneminde Türk Birliği fikri daha fazla eylemlerle desteklendi.

Tabii Türkiye'nin iç siyaseti, uluslararası ölçekte başına getirilenler, önünü kesme eylemleri hiç durmadı. Buna rağmen alt yapı ilmek ilmek işlendi. Ve Türk Devletleri Teşkilatı'na dönüşen yeni fikir ve eylem önceki yıllardan farklı olarak daha fazla dikkat çekti. Gündem oluşturdu. Tabii bunun nedenleri vardır. Türkiye eski Türkiye değil söylemi uzun zamandır yorumlarımızda yer buluyor. Vesayet odakları ile mücadele eden Erdoğan profilli devlet başkanı faktörü sadece içeride değil dışarıda da ezberler bozuyor.

Türk Birliği fikrinin de bugün bu kadar uzun vadeli hesaplarla ihya ve inşa süreci de bu ezber bozan durumlardandır.

Türkmenistan'da gerçekleştirilen 15. Ekonomik İşbirliği Zirvesi'ne bakılırsa içeriğe ve geçmişine Türkiye'nin nasıl bir ustalıkla süreç yönettiğini anlayabiliyorsun.

Başkan Erdoğan tüm İslam coğrafyası için örnek teşkil eden eylemleri ile coğrafyanın devlet adamlarının vizyonunu etkilemektedir.

Türkiye güçlendikçe ve ezber bozan tutumu ile yeni projeler ürettikçe Türk Dünyası Devletleri'nin de artık cesurca eylemlere gecmesine zemin oluşturdu.

Ekonomik işbirliği bu ulvi fikirlerin temelinin dayanıklı olmasını temin edecek önemli konudur.

Ortak tarih, ortak dil, kan bağı din bağı bizim gelecek kaderimizi etkileyecek başlıklardır. Lakin Türkiye'nin artık bunu eyleme dönüştürmesi biraz da dünyadaki konjonktürün de açtığı fırsattır.

Krizler fırsata dönüştürebilir tabii ki. Türkiye bu konuda en akıllı adımların mimarı olarak da karşımızda. Erdoğan her krizin içerisinden yeni fırsatı yakalayabilen zeki bir liderdir hiç kuşkusuz.

Türkmenistan'da İran, Pakistan devlet başkanlarının da özellikle Türkiye-Azerbaycan ittifakından meydana çıkan Kafkasya'daki yeni sürece bakış açısı da yeni siyasi tarihin yorumlanması gereken parantezidir.

Iran'ın Zengezur koridoruna bakış açısının Türkiye ve Azerbaycan'ın diplomatik çalışmaları ile olumlu dile dönüşmesi yeni konjonktürün rengini içeriğini de bize izah ediyor. Türkiye faktörü, güçlü Türkiye faktörü, bağımsız politikalar üreten Türkiye faktörü ve elbette Erdoğan faktörü.

Evet, hepsi içeriktir, hepsi yeni durumu pekiştiren içeriktir.

Tarafsızlık politikaları ile bilinen Türkmenistan'ın bile Başkan Erdoğan'ın Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci değil üye olarak katılmasına teklifine olumlu yaklaşımı bize dünyadaki siyaset anlayışının ve yeni konjonktürün çerçevesini gösteriyor.

Türkiye bu çerçevenin mimarı olarak karşımızda.

Başkan Erdoğan 21. yüzyıl Türkiye asrı olacak demiştir. Evet, haklı şu anda karşımızda yeni dünya sisteminde Türkiye'yi vazgeçilmez kılmaya gayret eden ve bunu başaran devlet adamı var.

Türkiye ister Türk devletleri Birliği ister İslam ülkeleri ittifakı isterse tüm mazlum coğrafya ile ortak hareket etme hedefleri ile yeni dünyanın en güçlü oluşumunu oluşturmakta.

Dünya artık eski reflekslerle yönetilemiyor.

Türk dünyası bir ötesi İslam dünyası daha da ötesi dünyada yeni söz söylemeye iddialı Türkiye ile kaderini birleştirmek isteyen her dostla ezilmeden, sindirilmeden dünyaya yeni adil söz söylemeyi, daha Adil Dünya kurmayı murad ediyor. Bu murad kaderini Türkiye ile birleştiren herkesin kurtuluşudur.