Pazar günü Habertürk’te yayýnladýðý makalesiyle Murat Bardakçý bey yine belgeleri konuþturdu ve Ayasofya meselesine de Gazi’nin din hakkýnda ki düþüncesine de ýþýk tuttu.
Daha öncede yazdýðým gibi Ayasofya’nýn Gazinin bilgisi haricinde müze yapýldýðý iddiasý gülünçtür. Bardakçý da ‘onun zamanýnda memlekette ondan habersiz sinek bile uçamazdý, sinek!’ diyerek bu hakikati hatýrlatmýþ.
Fakat Gazi’nin ta 1923 senesinde müze yapma düþüncesi taþýdýðýný Bardakçý’nýn yazýsýndan öðrendik.
Gazi’nin agnostik olduðunu ve meselelere dini hassasiyeti önceleyerek bakmadýðýný biliyoruz. Bardakçý yayýnladýðý belgede Gazi’nin, “Benim bir dinim yok, bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasýný arzu ediyorum” ifadesine yer vererek gerçeði olduðu gibi nakletmiþ.
Dönemindeki küresel sorunlarý bilen ve dengeleri gözeten, bu baðlamda Sadabad Paktý’ndan Balkan Paktý’na kadar bir dizi tedbirler alan Gazi’nin Ayasofya konusunda, “Ayasofya’yý cami olarak muhafaza etmemiz Katolik Kilisesi’ni hakikaten incittiði takdirde orayý müze hâline getirebilir veya ebediyyen kapatabiliriz” þeklinde düþüncesini doðru bulmamakla birlikte, dini düþüncesini bildiðimiz için yadýrgamayýz.
Öyle veya böyle Ayasofya o günün yönetimi tarafýndan idari bir tasarrufla müzeye çevrilmiþtir.
Fikir hürriyetinin kýsmen tanýndýðý dönemlerde kanaat önderleri Ayasofya’nýn ibadete açýlmasýný hararetle gündeme getirmiþler, çok partili döneme geçildiði günden bu yana da bu konu hem siyasetçilerin hem de muhafazakar/dindar kanaat önderlerinin sürekli gündeminde olmuþtur.
Bugün gelinen noktada kerhen de olsa CHP dâhil neredeyse bütün siyasi partiler açýlmasýný talep etmektedirler. Kamuoyu araþtýrmalarý da toplumun açýlmasýný desteklediðini -%73- göstermektedir.
Hulasa müze yapýldýðý dönemi tartýþmak yerine bugün milletin beklentisini görmek daha mantýklýdýr.
KILIÇ HAKKI
Önceki yazýmda ‘Ayasofya meselesi egemenlik meselesidir’ diye yazdým. Evet, Ayasofya Camii’nin ibadete açýlmasý Türkiye’nin ve Ýstanbul’un Müslüman Türklerin yurdu olduðunu gösteren bir egemenlik simgedir.
Ýbadete açýlmamasý müze olarak kalmasý bu egemenliði gölgeler.
Ayasofya devletin malý deðildir özel mülktür. Fatih Sultan Mehmed Han’ýn mülküdür ve cami olarak vakfetmiþtir. Vakýflar kanunu gereðince vakýf þartlarýna göre yönetilir.
Öte yandan cami olarak kalmasýný ‘Kýlýç Hakký’ diye savunmak Ýslami açýdan zayýf bir argümandýr.
Çünkü Ýslam Hukuku, savaþlarda mabetlere, din adamlarýna, kadýnlara çocuklara, ihtiyarlara dokunmamayý esas almýþtýr.
Müslüman Türkler fethettikleri þehirlerdeki sadece en büyük mabedi egemenliðin simgesi olsun diye camie çevirmiþlerdir. Buna kýlýç hakký deniyor. Bu dini bir gerekçe olmayýp uluslararasý bir gelenektir. Diðer milletler için de -Kurtuba Camii’nin katedrale tahvili gibi- tersi söz konusudur.
Dikkat çekmek istediðim nokta, Ayasofya’nýn camie tahvilinin Ýslami gerekçesi ve meþruiyeti kýlýç hakkýndan ziyade özel mülkiyettir.
Ayasofya, Bizans imparatorunun özel mülküydü. Fetih ile bu mülkiyet Sultan Fatih’e geçmiþtir. Fatih de özel mülkünü cami olarak vakfetmiþtir. Dolayýsýyla Ayasofya’nýn cami olmasý kýlýç hakkýnýn ötesinde her zaman için geçerli hukuki bir gerekçe olan özel mülkiyete dayanmaktadýr.
Yöneticiler deðiþse de özel mülkiyete dokunulmaz!
BATININ TEPKÝSÝ
Birileri ibadete açýlmasý halinde batýnýn tepkisini endiþeyle gündeme getiriyorlar.
Oysa býrakýn Ayasofya’yý bütün camileri kilise yapsak batý yine memnun olmayacaktýr. Batý’nýn Türkiye’ye bakýþý þaþýdýr.
Türkiye’nin özgür iradesiyle atacaðý bütün adýmlara karþý çýkmýþtýr.
Kýbrýs, Libya, Suriye, Doðu Akdeniz ve benzer konularda ne tehditler savurdular ama Türkiye kazandý!
Çünkü Türkiye artýk 1930’larýn Türkiye’si deðil!
Kimse azýnlýklara hak tanýnmýyor da diyemez. Bulgar ve Akdamar Kiliseleri restore edilip açýldý, Süryani Kilisesi’nin temeli atýldý. Midyat’taki Mor Samuel Kilisesi, Mardin Taþköy’de Mor Þaliton ve Mor Dimet kiliseleri bu iktidar döneminde açýldýlar.
Ayasofya Camii de bu iktidar döneminde ibadete açýlacaktýr inþallah!