Amerikan müesses nizamýnda kavga çok büyük.
Ben "ýsrarcýyým..."
ABD ile iliþkiler, Amerika'nýn mutlak üstünlüðü üzerinden okunduðu müddetçe bu gerçekliðe karþý körlük devam eder.
Ezberleri sistemin sarsýlmazlýðý üzerine þekillenmiþ olanlar olaya "ýsrarla" bu zaviyeden bakmaya devam edecektir.
Uluslararasý kredi derecelendirme kuruluþu Fitch'in Türkiye'nin kredi notunu yükseltmesinden hareketle, söz gelimi "Rusya ile köprüleri attýðýmýza" iliþkin yorum yapanlarýn Türkiye-ABD iliþkilerinde Amerika'nýn mutlak üstünlüðü konusunda örtük veya açýk keskin bir kanaate sahip olduklarýný düþünüyorum.
Üstelik bu yorumu yapanlarýn kendilerini anti emperyalist olarak tanýmlamalarý þayan-ý hayret.
Bu tipler, eskilerin deyimiyle "zýddýna inkýlap" ettikleri için, düþmanýn propagandasýný yaptýklarýnýn bile farkýna varamýyorlar.
Birincisi, ABD hýzla seçimlere gidiyor ve Türkiye'nin Biden yönetimi ile özellikle bölgesel konularda ciddi çatýþmalar yaþamýþken, son dönemeçte, Ukrayna konusunda Amerikan tezlerini koþulsuz desteklemesi nasýl mümkün olur. Ukrayna'nýn NATO üyeliði konusundaki açýklamalara raðmen bunu söylüyorum.
Ýkincisi Türk devletinin Amerikan sisteminin yekpare bir yapýya sahip olmadýðýný, bilakis müesses nizam içinde savaþýn gün geçtikçe þiddetlendiðini görecek ferasete sahip olduðu, dolayýsýyla þu ana kadar sürdürdüðü denge politikasýný bu zeminde de sahaya sürme ihtimali niye konuþulmuyor?
Bir de þunu söyleyelim...
Türkiye'nin Ukrayna-Rusya savaþý baþladýðý günden itibaren oluþturduðu dengenin bir çýrpýda daðýlacaðýný düþünmek safdilliktir.
Yine Türkiye ile "Amerika tarafýndan zayýflatýlan Avrupa" arasýnda da yeni bir denge oluþtuðunu görmemek, hafýzasýzlýktan baþka bir þey deðil.
Öte yandan Türkiye Suriye'nin kuzeyinde oluþturduðu denklemden vazgeçecek deðil herhalde.
Türkiye ile Amerika arasýndaki iliþki çoklu bir denklem üzerinden okunabilir ancak.
En büyük meselemiz gerçeklikle temasýmýz.
Amerika güçlü bir devlet elbette.
Güçlü bir ekonomiyle desteklenen askeri ve diplomatik bir güce sahip.
Algýlarý yönetme konusunda da eþsizdir.
Bilgiyi üretir, manipüle eder, çarpýtýr ve silaha dönüþtürür.
Ticari ve hükümet aðlarýný kullanarak dünyanýn büyük kýsmýnýn ana akým medyasýna nüfuz etti, diðer sesleri bastýrdý þimdiye kadar.
Bu vasfýyla düþmanlarýna üstün gelmesine ve dostlarýna(!) hükmetmesini de iyi bildi.
Fakat bunlarýn da ötesinde, emperyalizm teorileri çerçevesinde bakacak olursak, devlet ile finansal kapitalizmin oluþturduðu kozmopolitizm arasýndaki kurgu ABD müesses nizamýnýn alametifarikasýydý.
Bugün, bu kurgu bozuldu.
Ýçerideki kavganýn sebebi de bu.
Küresel finans elitleri ile Amerikan ulusçularý arasýndaki kavga savaþa doðru evriliyor.
Malum...
ABD hýzla seçime doðru gidiyor.
Bizim entelijansiya, üçüncü sýnýf düþünce kuruluþlarýnýn övgülerine kapýlýp ABD ile iliþkilerde dünkü alýþkanlýklarýndan kalma mantýkla bahar havasý estiredursunlar, seçimler yaklaþtýkça da çatýþmanýn, Amerikan müesses nizamýnýn yaþadýðý krizin büyüklüðü herkes tarafýndan görülüyor.
Artýk siyaset deyip geçemeyeceðimiz itiraflar da birbirini kovalýyor.
Hatta öyle ki...
Donald Trump'ýn eski danýþmaný, emekli Albay Douglas McGregor, Amerika Birleþik Devletleri'nin þu anki halinin Sovyetler Birliði'nin parçalanma dönemine benzediðini söylüyor.
McGregor'ýn "ABD milli gelirinde hükümet harcamalarýnýn payý yüzde 42'ye ulaþtý. Bu korkunç rakam, 1980'lerin sonunda Sovyetler Birliði'nin durumuna benziyor." sözleri krizin boyutunu net bir þekilde gösteriyor.
Türkiye-Amerika iliþkilerinin yeniden masaya yatýrýldýðý bir dönemde, Amerika'nýn mutlak üstünlüðüne inananlar sürece bir de bu açýdan baksýnlar derim.
Evet, ben Amerikan gözlüðünü kýrýp Türkiye'yi merkeze alarak olaylarý okumakta ýsrarcýyým.
Ramazan-ý þerifinizi tebrik ederim.