‘Türkiye Yüzyılı'na yüzyıllık hatalardan kurtularak girmek!

Arada çok ciddi bir sıklet farkı var. Bu sadece kapasite ile ilgili değil. Bir tarafta siyasi becerisi, tecrübesi itibariyle yüksek kapasiteli bir iktidar diğer tarafta iktidar vizyonundan koptukça iş görme kapasitesi ve becerisi düşen bir muhalefet var; evet.

Ama sorun bundan ibaret değil.

Öyle olsa sizin akıl edemediğinizi eden birileri bulur eksiğinizi tamamlarsınız.

En azından ekonomiyi çözecek diye bulduğunuz kişi, ithal biri olmaz.

Birileri size "Türkiye sosyolojisine hitap etmeye çalışıyorsunuz, bu tuttuğunuz yol yol değil" der ve siz de kulak verirsiniz.

Bu küçük, küçücük bir örnek.

Bence ortada iyi niyetle ilgili bir sorun var. Bu kadar basit aslında.

Yanlış iliklenen düğme tam da burada. O düğme doğru iliklenmedikçe arkası da doğru gelmiyor. Ara sıra doğru şeyler yapsanız da o ilk yanlış bütün doğruları yok ediyor.

Sanılmasın ki siyasete özcü bir yerden bakıyorum. Yapısal sorunlar var, evet ama yapısal sorunlar da giderilebilir.

Bazen kapatır açarsınız, kendinizi feshedersiniz.

Bedel ödemek gerekir. Ama çok isterseniz başarırsınız.

Bugün başlasanız beş yıl sonrasına birçok sorunu elimine etmiş olursunuz.

Kendinize ayakları Türkiye'ye basan, dışarıdan Türkiye'ye değil Türkiye'den dışarıya bakan bir vizyon çizebilirsiniz.

Düşünün; Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olduğunda o ilk düğmeyi doğru ilikleseydi?

İlikleyemezdi! Çünkü zaten onu o koltuğa getiren irade yanlış iliklenen ilk düğmeydi.

Siyasetin erdemi adına tek satır olumlu cümlenin kurulamayacağı bir kumpasla başa geldi. Aradan geçen 10 yılı aşkın sürede, Türkiye'ye bedel ödetmek pahasına düzinelerce yanlış yapıldı. Bunun doğal sonucu olarak da Kılıçdaroğlu girdiği her seçimi kaybetti.

Kaybede kaybede parti içi iktidarını pekiştirdi.

Her seçimin kaybedeni olarak parti içinde iktidarını pekiştirebilmesi ona "sakin güç" ünü kazandırdı.

Sonuçta CHP'nin tüm yapısal sorunları, siyasi bagajı vs.'nin de ötesinde Kılıçdaroğlu CHP'sinde de -tıpkı daha öncekilerdeki gibi- asıl eksik olan iyi niyet. Felsefi anlamda ya da bildiğin dümdüz, günlük kullandığımız anlamda iyi niyet.... İlk düğme, evden çıkarken çekilen besmele gibi yani.

Sadece Kılıçdaroğlu değil, tarihe başarısız bir siyasi mühendislik girişimi olarak geçecek olan 6'lı masanın diğer sakinleri de aynı noksanla malul.

Siyasette rekabet meşrudur. Kopmalar, parçalanmalar hepsi mümkün, hepsi mubah.

Ama mesela size tevdi edilmiş bir görevi hakkıyla yerine getireceğiniz yerde, o görevi size verenin dişiyle, tırnağıyla, elektrik direklerine bayrak asarak inşa ettiği siyasi yapıya çökmeye çalışır ve partinin aldığı oyu da kendi oyunuz zannederseniz, bu sizi hırsı aklının önüne geçen biri yapar. İyi niyet bunun neresinde.

Siyasi başarısızlık sadece beceriksizlikle ilgili değildir yani, iyi niyetle, yani hakkı incitmemekle ilgilidir.

Açık sözlülük, mertlik yoksa iyi niyet de yoktur.

Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu arasında yaşanan gerilim de aynı eksikliğin neticesi. Çünkü masanın kuruluşunda taş taş üstüne koymak, ülke adına, millet adına bir siyaset üretmek yok. Tek gündemi, tek ortak hedefi yıkmak olan bir masa...

Türkiye muarızlarının ümit bağladığı bir masa olmak zaten yeterinde kötü

bir ün.

2022'yi geride bıraktık. Cumhurbaşkanı Erdoğan senenin son günü bugüne kadar Türkiye için yaptıklarını paylaşmaya ayırdı.

"Aşk ile çalışan yorulmaz" şiarıyla geçirilen 20 iktidar yılı.

İşte bu yüzden 20 yılın ardından bir iktidar yorgunluğundan ya da yıpranmadan değil de Türkiye Yüzyılı'ndan söz edebiliyoruz.

İşte bu yüzden muhalefet cenahında da asla kapatılamayan bir seviye farkı görüyoruz. 6 parti 2 illegal örgüt güçlerini birleştirdikleri halde ne Erdoğan'ın ne de partisinin bileğini bükebiliyor. Çünkü yola yapmak değil yıkmak için çıkmışlar.

Temel sorun ne kapasite ne beceri. Temel sorun iyi niyet. İlk düğme yanlış iliklenmişse, yapılan doğru işler bile artı sonuç vermiyor. Ama iyi niyetle yola çıktıysanız, bayrak için, vatan için, ezan için, halk için, hak siyaset yapıyorsanız başka...

Elbette hatalarınız olacak. Bazen utanacaksınız. Utandırılacaksınız. Ağır bedeller ödediğiniz de olacak. Ama kaybetseniz de kazanacaksınız. Yaptığınız yanlışlar yolun bir yerinde doğruya evrilecek; Allah var gam yok diyebilenlerdeyseniz şayet.

2023'ün Türkiye Yüzyılı'nın başlangıcı olduğuna kalben inanıyorum.