Türkiye'nin seçimine dair; İki tur arası, nefret bombardımanı

Yarın büyük gün. İlk kez bir seçimde ikinci tur deneyimi yaşayacağız. İki turlu seçim sisteminde ikinci seçimimizi yapıyoruz. Bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanımız 52.59, CHP'nin adayı Muharrem İnce 30.64, HDP adayı Selahattin Demirtaş 8.40, İyi Parti adayı Meral Akşener ise 7.29 oy almıştı. Dolayısıyla seçim birinci turda tamamlanmıştı. Çok adaylı olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan birinci turda açık ara seçimin galibi olmuştu.

Bu sefer İyi Parti ve HDP Kılıçdaroğlu'nun büyük destekçileri olarak seçim sonucuna en önemli tesiri yaptı diyebiliriz. Farklı adaylar yerine tek adayla seçime gittiler.

Yanlarına eli CHP'ye oy vermeye gitmeyen muhafazakâr seçmeni ikna etsin diye aldıkları dört küçüklerle birlikte -alt alta topla, yan yana topla- aldıkları oy yine de 2018 seçimlerindeki İnce-Akşener-Demirtaş'ın toplam oy oranına ulaşamadı. Buna bir başarı denir mi, bilemedim.

Muhalefetin masa başında yaptığı hesap sandıkta tutmasa da, Sinan Oğan faktörü seçimin ikinci tura kalmasını sağladı.

15 gün de geldi geçti. Yarın hep birlikte sandığa gideceğiz ve Türkiye'nin 13. Cumhurbaşkanını seçeceğiz.

Seçim gecesinden bugüne, Kılıçdaroğlu cephesinde yaşananlara bir bakalım.

İnandığınız CHP müstahakkınızı versin!

Kemal Kılıçdaroğlu ve muhalefet masasından başlayalım.

Daha sandıkların yüzde 30'u bile açılmamışken, 6'lı masanın Edi ile Büdü'sü görevi verilen İmamoğlu ve Yavaş ekran karşısına çıkıp kazandık dediler. Ancak Kılıçdaroğlu gibi bir "hesap uzamanı" yapar bu hesaplamayı!

İlk hatayı orada yaptılar. 2019 yerel seçimlerinde sandıkların yüzde 80'ine yakını sayılmışken Binali Yıldırım'ın "biz kazandık" açıklamasına demediğini bırakmayanlar (ki malum seçim sadece 18 bin oyla kaybedildi ve kötü yönetilmiş olması bir yana, İstanbul'da sandıkların tamamı yeniden sayılabilseydi çok muhtemel AK Parti adayı seçimin galibi olacaktı.) "aramızda kalsın başkan, biz kazandık" komedisiyle başlayan bir yanlışlar dizisine imza attı.

Hatalar birbirini kovaladı. Panikle nereye saldıracaklarını şaşırdılar.

Depremzedelerin ne günahı var?

"Depremzedelere yardımlarımız haram olsun, keşke hepiniz ölseydiniz" diyen bir kafanın CHP muhitlerinde yaygın olduğu algısını çeviremediler. Çevirmek galiba içlerinden bile gelmedi. Çünkü cidden kin tuttular. Depremzedeleri kaldıkları otelden kovalayan Tekirdağ Belediye Başkanı'yla ilgili ne soruşturma ne kınama, tek kelime dahi etmediler.

Böylece asrın felaketinde tek yürek olan Türkiye'nin gönlünden düştüler.

Başörtüsü nefreti hortladı

Kemal Kılıçdaroğlu ne kadar helalleşme dese de, yarattıkları iklim tam tersine tabanlarını yumruk sıkmaya, nefret diline itiyor. Birinci tur sonuçları bu kesimin ayarlarını o kadar bozdu ki, tıpkı 28 Şubat döneminde ve Gezi olayları sırasındaki gibi yeniden başörtülülere saldırmaya başlayanlar oldu. Kaybetmenin hıncını başörtülülerden çıkarmaya yeltenen, dükkanına geleni bile kovan bir zihniyet baş gösterdi.

Özerklik isteyene de ülkücüye de mavi boncuk

Bak buna bir başarı diyebiliriz! Aynı anda hem ülkücü taklidi yapıp, hem de kayyumları iptal edeceğini, yerel yönetim özerklik şartını getireceğini söyleyebilmek ve bu tutarsızlığı taşıyabilmek...

Sonuca az kaldı. Çalışıp çalışmadığını göreceğiz. Ama Ümit Özdağ gibi Türk siyasetindeki en ırkçı, en dışlayıcı ve hatta faşist temsili olarak niteleyebileceğiniz aktör ile ayrılıkçı terör örgütü PKK'nın sevk ve idaresinde olan bir partinin aynı anda kendisini desteklemesini sağlamak bir başarıdır. Ne pahasına sorusunun cevabını bilmiyoruz; biz milletimizin vereceği cevabı bekliyoruz.

Son anda Ümit Özdağ'ın masaya çağırılması, Kılıçdaroğlu'nun herkese makam mevki dağıtma taktiğinin iyice suyu çıktı, algısı oluşturduğundan ve siyasetin en kıymetli sermayesi olan sahicilik ve tutarlılık ilkelerini yerle yeksan ettiğinden, kanımca Kılıçdaroğlu'nun lehine değil tam tersine aleyhine olmuştur.

Diyeceklerim budur.

Seçim sonucunun milletimize hayırlar getirmesini temenni ederim.