İYİ Parti'nin çıkmazı Akşener mi?

İyi Partili Yavuz Ağıralioğlu'nun geçtiğimiz hafta Meclis'te yaptığı basın açıklamasının muhtevası, Cumhur İttifakının uzunca süredir dile getirdiği gerçeklerin ikrarı niteliğindeydi. Özetle 6'lı masanın HDP ile ilişkisini içine sindiremediğini ifade etti Yavuz Bey. 6'lı masanın Akşener'e ve İyi Parti'ye pusu kurduğunu söyledi. "Ne pahasına olursa olsun" gibi bir yaklaşımla hareket edilemeyeceğini dile getirdi. Devlete 'katil', TSK'ya 'işgalci' diyenlerin PKK'ya sessiz kaldığını haykırdı. HDP'nin Türk demokrasisinin şantajına dönüştüğünü, bölücülüğün Cumhurbaşkanlığı pazarlığı olamayacağını ifade etti. Mevcut durumu daha nasıl anlatabilirdi? Gerçeği daha çıplak nasıl ifade edebilirdi, bilemiyorum.

Bu tespitlerden sonra İyi Parti'nin o masada değil oturmak, masanın yöresinden bile geçmemesi beklenir. Lakin İyi Parti öyle bir kıskaca alınmış ki eli mahkûm HDP'nin masadaki ağırlığı altında ezilecek. Meral hanım suratını ekşitse de, düştüğü durumu zül saysa da, masada oturmaya devam edecek.

Yavuz Bey ise mezkûr ifadelerinden sonra milletvekilliği için başvuru yapmayacağını beyan etti.

Gerçi bunlar onun yeni öğrendiği gerçekler değildi. Dolayısıyla bugüne kadar nasıl geldiyse bugünden sonra da "Ben itirazlarımı yaptım, bizde parti içi demokrasi var" deyip bir yerde firene basabilir.

Aday olmayacağını söylemesine rağmen partisinden ayrılmaması ve parti teşkilatında kendisi gibi düşünen çok kişi olduğunu söylemesi, Akşener'e karşı bir muhalefet cephesi mi açılıyor yorumlarına sebep oldu.

İyi Parti'de kendini Kılıçdaroğlu'nun HDP dayatmasına mecbur hisseden bir tek Meral Akşener mi?

Öyle olmasa bile belli ki İyi Parti içten içe kaynıyor. "Ne pahasına olursa olsuncular" ile "Bölücülüğün Cumhurbaşkanlığı pazarlığına konu olamayacağını" söyleyenler arasındaki mesafe, eleştiri ve itiraz tonundan çıkıp hesaplaşmaya noktasına varacak mı? Bakıp göreceğiz.

Masanın kazananı HDP

Bu arada şunu da kayda geçirelim; 6'lı masaya PKK'nın gölgesinin düşmüş olmasını tek sorun eden İyi Parti. Saadet Partisi Kılıçdaroğlu'nu "mücahit" ilan ettikten sonra Temel beye "Allah selamet versin" demek dışında bir sözümüz yok. Masanın en heveslisi o.

Ayasofya Camiini yeniden müze yapacaklarının sinyalini dahi ona verdirdiler.

Hendek terörünü bizzat yaşamış eski Başbakan Davutoğlu'nun genişliğine de artık şaşırmıyoruz.

Ali Babacan ise "2010'lardan itibaren AK Parti ile gönül bağının kopmuş olduğunu" söyleyip 2019'a kadar partide muvazzaf kalmayı içine sindirmiş biri.

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı adaylığında imzası varken kapalı kapılar ardında Abdullah Gül için çalışmış. Samimiyetine, demokratik şeffaflığına en son itibar edilecek kişi bana kalırsa.

Adnan Menderes'in kemiklerini sızlatan DP Genel Başkanı'nın masa kalabalık gözüksün dışında bir etkisi var mı bilmiyorum.

Muhalefet masasının sağ kanattaki ortaklarına cumhurbaşkanı yardımcılığı ve bakanlık payesiyle yetinin denirken, HDP ve sol kanat asıl kazanan olmaya aday. HDP'nin bakanlık talep edeceği gündeme getiriliyor. Oysa hiç öyle bir dertleri yok. TSK'nın sınır ötesi operasyonları PKK'nın korkulu rüyası. Artık kendi silah ve istihbaratımızla sınır ötesi operasyonlar yapıyoruz. Bu, o kadar can yakıyor ki HDP'nin 6'lı masadan istediği şey, TSK'nın sınır ötesi operasyonlara son vermesi ve Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinden çekilmek suretiyle PYD'ye alan açılması.

Dönelim en başa; Yavuz Ağıralioğlu'nun ne pahasına olursa olsun diyemeyiz dediği noktaya.

Ne pahası dediği şey bu işte.

14 Mayıs'ta sadece bir Cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz.

Türkiye'yi seçeceğiz.

Türkiye'ye oy vereceğiz.