Ýsviçreli entelektüel Marcel André Boisard "(Batý tarafýndan) ... ortaya konulan -bugünkü- sistem, bölgesel çýkarlarý önce yaymak, sonra korumak ve en nihayet müktesep haklar olarak empoze etmek amacýyla ihdas edilmiþti."
"Çünkü" diye devam ediyor Batý Dayatmacýlýðý ve Ýslam Kitabýnda Bosard...
"... müstemlekeci Avrupa -yani Batý-, kendisini insanlýðýn kaderini elinde tutan yegane güç olarak görüyor ve bu yüzden de diðer medeniyetlerin deðer ve prensiplerini incelemeye bile gerek görmeden reddediyordu."
Ne yaparsanýz yapýn bu düzenin içinde ikincil konumdasýnýz yani.
Batýnýn insan tanýmýnýn da tesis ettiði hukukun da temelinde bu çarpýk anlayýþ var.
Uluslararasý hukuka atýf yapýyoruz ya...
Her fýrsatta dile getirdiðimiz gibi...
Kapitalist paylaþým adýna tesis edilen sisteme uluslararasý hukuk diyorlar.
Yani uluslararasý hukukun da özünü batýnýn "sömürme hakký"nýn adalet ve insan haklarý söylemleriyle garanti altýna alýnmasý süreci oluþturuyor.
Lümpenliðini sürdürmek, tüketim alýþkanlýðýný deðiþtirmemek için laiklik söylemlerine sýðýnan bizim komprador artýklarýna inat...
Vicdanýn temayüz ederek insan seline dönüþtüðü batý sokaklarýna raðmen bu hakikat deðiþmiyor.
Çünkü orada hükümetler, devletler, kopan kýyameti bile kirli teorileri ile meþrulaþtýrabiliyorlar.
Çünkü o diyar, "eklasya'nýn", yani bir kurum olarak 'Kilise'nin ürettiði mevzuatlarla yýðýnlarý kontrol etmekte mahirdir.
Onun için diyorum... Geliþmeleri izlerken bu felsefi arka plan üzerinde düþünmek lazým.
Bugünün kirli stratejisini çözümlemek ve müesses nizamýn kendini yenilemek için kurguladýðý oyunu görmek için...
Zihni ve siyasi teyakkuz halini asla kaybetmemeliyiz.
Hele hele içerideki laikçi lümpenlere bakýp, Türkiye'mizin yalnýz ve soylu mücadelesine omuz vermemezlik etmemeliyiz.
Biraz içimizi acýtacak...
Teyakkuz için sorgulama kaçýnýlmazdýr.
Adýný koyalým...
"Ýslam dünyasý" diye baþlayan cümlelerin altý boþ.
Hele hele ayný adla oluþturulan kurumlar...
Ýþte geçen gün toplanan ve aldýðý kararlarla kaçýncý kez insanlarý sükutu hayale uðratan Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý...
Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn ýsrarla "Ýsrail'in iþlediði savaþ ve insanlýk suçlarýnýn hesabýnýn hukuk önünde sorulmasý için de gayret göstermeliyiz." vurgusuna karþýn...
Özellikle Fas, Bahreyn Birleþik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin itiraz ettikleri maddeler, sadece Ýsrail'in zulmüne þemsiye oldu.
Nitekim, Netanyahu buradan güç alarak...
"Arap liderlere söylüyorum, eðer çýkarlarýnýzý korumak istiyorsanýz, tek bir þey yapmak zorundasýnýz: Sessiz kalýn" diyerek Arap ülkelerini aþaðýladý.
Bu sözlere karþý bir ses çýktý mý?
Arap liderleri çýkarlarý için nerede susulmasý gerektiðini iyi bilirler.
Herkes biliyor ki, Ortadoðu'da Netanyahu dönemi bitiyor.
Haaretz gazetesine göre Ýsrail içinde Netanyahuya güven yüzde dörtlere kadar gerilemiþ.
Dolayýsýyla Ýsrail'in devlet politikasý olan þiddet, katliam da onun sýrtýna kaldý þimdiden.
Bir hukukçu dostumla görüþtüm...
Netanyahu ile ilgili söylemler üzerinden olasýlýklarý konuþtuk.
Fransýz Avukat Gilles Devers'in oluþturduðu Avukat ordusu her geçen gün büyüyor.
Sokaklar çok hareketli, savaþa karþý gösteri yapan insanlarý sokaklar almýyor artýk.
Dolayýsýyla dedi avukat dostum, bugüne kadar Netanyahu'nun sýrtýný sývazlayan devletlerin, hükümetlerin tavýrlarýný deðiþtirmesi kuvvetle muhtemel.
Kaldý ki, sistem, rýza üretmek için Netanyahu gibi "aþýrýlýkçýyý" yargýlama, en azýndan bütün günahý sýrtýný yükleme fýrsatýný kaçýrmaz.
Eðer bu ihtimal gerçekleþirse...
Bizim köle ruhlu laik lümpenler de...
Tarafsýzlýk söylemleriyle þiddeti besleyen Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý ve Arap Birliði gibi yapýlar da...
Kendilerine verilen paylarýyla iktidarlarýný sürdürecekler...
Tarihin kenarýnda yaþamaya devam edecekler...