‘Uyanma' adına yapılan hipnotizma seanslarına aldanacaklar var mı?

Osmanlı'da, Ayasofya'ya hoca olarak ilim ve fazilette üstün olduğu kabul edilen kimselerin tâyin olunması gibi bir usûl veya gelenek vardı. Ama, 'Bekrî Mustafa Ayasofya'ya imam oldu..' diye bir deyim de vardı. Bu, bir yerde işlerin iyi gitmediğinin anlatılması için, Osmanlı'nın son dönemlerinde geliştirilmiş, bir deyim..

'Bekrî Mustafa' ayyaşlığıyla meşhur birisi.. Çok sarhoş -ayyâş olan başka Mustafa'lar için de üstü kapalı olarak bu 'Bekrî'lik yakıştırılır olmuş.. Alemdâr Mustafa Paşa, Mustafa Reşid Paşa, vs..

*

Adamın birisi ölüm yatağında iken, kendisini ziyarete gelenlere, 'Ben o tarafa gidince, dünya ahvalini sorarlar.. Ben ne diyeyim?' diye sormuş..

Zamanın istikametinin nereye gittiğini bilen birisi, 'Sorduklarında, 'Bekrî Mustafa Ayasofya'ya imam oldu!'; de, onlar bu dünyanın halini anlarlar..' demiş..

*

'Dünya İslâmî Uyanış Kurultayı' diye bir uluslararası toplantı yapılmış İran'ın başkenti Tahran'da.. Türkiye'den, binde birlik oy potansiyeli bile olmayan bir parti lideri ve de eski bir 'maoist/marksist' kişi de davet olunmuş.. O kişi, Türkiye'deki resmî ideolojinin 'ikonlaştırılmış bir ismini, resmini, büst veya heykelini bir korkuluk gibi kullanarak 40 yılı aşkın zamandır, Müslüman halkın üzerine 'mürteciler' diye saldıran kişidir de..

Şimdi hidayete ermişçesine öyle bir toplantıya davet olunmuş.. Suriye'de Baas ideolojisinin son bayraktarı olan Beşşar Esed'in destekçiliğinde bir araya gelenlerin, şimdi hem de, 'İslamî Uyanış' adı altında bir komik tiyatro oyunu sergilemeleri karşısında söyleyecek söz bulmak zor..

Kim yapmış bu toplantıyı?

İran matbuatına pek yansımamış, ya da yansıtılmamış.. Sadece 40 sene öncelerde, Tahran'a geldiğinde Sovyet Rusya'nın o zamanki lideri Leonid Brejnev'i öven bir Kafkas Müslümanları başmüftüsü sıfatlı bir kişi vardı.. Aynı kişi şimdi ve hâlâ da , Azerbaycan Müslümanlarının tepe noktasında bulunuyor. Tahran'da yapılan söz konusu - ve de sözde- 'İslâmî Uyanış Konferansı' isimli toplantıda, birilerini hipnotize etmeye yönelik bir konuşma yapmış, bu kez de başkasını övmek ve başkalarını da ahmak yerine koymak gibi bir taktikle, 8-9 ay öncelerde cereyan eden Karabağ Savaşı'ndaki zaferin, İran'daki en yüksek rütbede bulunan zâtın fetvâsıyla gerçekleştirildiğine dair bir konuşma yapmış..

Allah'a şükür ki, bu şükür.... isimli kişinin 'avanak avcılığı'na inanan kimse yoktur, Azerbaycan'da.. Çünkü, Karabağ Savaşı günlerinde hangi ülkelerin nasıl davrandığına dair, sadece İran Meclisi'nde yapılan tartışmaları hatırlayanlar bile bu kişinin iddialarının dayanaksızlığını anlarlar.

*

Ama , İran'da uluslararası nitelikli bir toplantının yapılabilmesi, resmî makamlardan izin alınmadan ve maddî külfetini devletin kabullenmediği öyle bir toplantının yapılması mümkün değil..

*

Elbette, her ülkede, bir takım sosyo-politik veya stratejik toplantılar yapılabilir. Ama, 'Dünya İslâmî Uyanış Kurultayı' isimli bir toplantıya, bir maoist marksistin davet olunması, İ. Dümbüllü gibi bir ismin davet edilmesi kadar ilgisiz ve hattâ, Müslümanları rencide eden bir tavırdır. Kaldı ki, öyle bir toplantıya İ. Dümbüllü davet edilseydi, belki de ilk olarak ciddileşir; 'Yerimizi ve haddimizi bu kadar da bilmez değiliz!' diye reddederdi. Bizdeki maoist/marksist ve şimdilerde daha bir sırılsıklam kamalist ve bir zamanlar da 'apoist' olan kişi haddini bilmekte, o kadar bile bir hassasiyet göstermemesi, herhalde ve ancak, son zamanlarda muhafazakâr kesimlere gülücükler ve serenatlar söyleyen KK isimli bir parti liderine öykünmeye başladığıyla izah edilebilir.

Emperyal odaklarla mücadele etmek iddiasındaki bir rejimin, o isimde öyle bir toplantıyı, tertiplemiş olmasının nasıl izah etmeli?

Ama, yine de konunun sevinilecek bir tarafı da bulunup; 'kimlerin, kimlerle ve İslâmî Uyanış Kurultayı' yapmak iddiasıyla bir araya gelebildiğinin de, 'İslâmî bir uyanış'a vesile olacağı açısından hayırlı görülebilir.

*

'Fonlama' iddiaları sanki yeni bir şeymiş gibi..

Bugünlerde çoğu kimsenin ağzında bir 'fonlama' lafı..

Efendim, başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, birçok emperyal güç odakları, bazı ülkelerin medya vs. kuruluşlarını kendi maslahatlarına uygun olarak malî bakımdan besliyorlarmış..

Bu konu üzerinde, yeni bir durum imiş gibi öyle bir duruluyor ki; asıl şaşılacak olan durum bu..

Daha geçen ay, bir ünlü TV sunucusunun, bir yakın arkadaşını, kendisinin üstü kapalı olarak benzer bir dış destekle beslendiği iddiasıyla suçlaması karşısında, suçlanan kişinin, nasıl dehşetli bir tepki verdiğini, ve amma bir gün sonra da, 'Yanlış anlama oldu..' diye konunun ört-bas ediliverdiğini hatırlamak istemeyenler, bu 'fonlama' hikâyelerine, yeni bir şey imiş gibi hayretler içinde bakmaya devam edebilirler.

25 sene öncelerde, CIA'ın eski şeflerinden birisi, açıkça, dünyanın çeşitli ülkelerindeki hattâ müstehcen ve hattâ cinsî sapıklık konularındaki yayınları mâlî bakımdan kendilerinin devreye soktuklarını itiraf etmişti.. 1930'lu yılların başında Türkiye'den kimin ve niçin 'Dünya Güzeli' seçildiğine ve onu seçenlerin, Müslüman bir halkın İslâmî değerlerine balta vuranların inkilaplarının ödüllendirilmesi için o seçimi yaptıklarına dair laflarını, burada tekrara gerek bile yok..

*