Vesayeti bitiren sisteme itiraz ediyorlar!

CHP'nin tek başına ülkeye hükmetmeye başladığı günden başkanlık sistemine geçtiğimiz güne kadar vesayet sistemi hâkimdi.

Vesayet sistemi, ya doğrudan iktidar ya da bürokrasi yoluyla sürdürüldü.

Mecliste uzun müzakereler sonunda milletin değerleriyle uyumlu halde yasalaşan 1924 anayasasının ayarlarını tek parti iktidarı bozarak milletin değerleriyle savaşan bir yönetim anlayışı/tarzı inşa etti.

Bu yönetim tarzı ve fikriyatı milleti danışılacak olgunlukta görmediği için hiçbir köklü değişimi millete sorma ihtiyacı hissetmedi.

Baykal'ın isabetli teşhisiyle 'eğer millete sorulsaydı hiçbir devrim gerçekleşmezdi.'

Tek parti dönemi dayatmacı bir yöntemle toplumu öz değerlerinden uzaklaştırma projesini sürdürdü.

Çağdaşlaşma kılıfıyla dayattıkları bu projeye itiraz eden kim varsa, irtica ile yaftalandı ve bir şekilde susturuldu.

İşin asıl can alıcı kısmı ise CHP millet eliyle iktidardan düşürüldü ama zihniyeti bürokraside başkanlık sistemine geçtiğimiz güne kadar hüküm sürdü.

CHP'liler 'yetmiş yıldır iktidarda değiliz' diyorlar ama aslında düşünceleri başkanlık sistemine geçinceye kadar bir çok alanda hâkimdi.

Oligarşik adacıklar halinde etkin olan ve 'devlet benim' diyen bu zihniyet, seçimle iş başına gelen iktidarlara parmak sallamaktan bazen de düşürmekten imtina etmedi.

Çünkü bu devletin gerçek sahipleri onlardı ve milletin ve de seçtiklerinin bir önemi yoktu!!!

Bugün bile Türkiye'deki değişimi göremeyen CHP'lilerin söylemlerine bakarsanız aynı kibirli dili kullandıkları görülür. Cumhurbaşkanına 'sen kimsin?' diye seslenen dil o üstenci ve kibirli dildir.

Başkanlık sistemini saray diyerek tek adam diyerek sürekli aşağılayan ve parlamenter sistem özlemiyle yanıp tutuşan siyasetçilerin asıl karın ağrıları da artık zihniyetlerinin esamisinin okunmaması, düdüklerinin ötmemesi ve eski vesayet sistemine duydukları özlemdir.

Emekli büyükelçilerin, emekli amirallerin ve eski CHP milletvekillerinin yüzlerce imzalı bildirilerinin özü CHP vesayet sisteminin son bulmuş olmasına duydukları öfkenin dışa yansımasıdır. Ayasofya baş imamı hakkındaki algı operasyonları da aslında vesayet sistemi özleminden başka bir şey değildir. Öfke imama değil Ayasofya'nın cami olarak ibadete açılmasınadır!

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle bir başka ifadeyle başkanlık sistemiyle Türkiye, milletin iradesinden başka bir vesayet kabul etmeyen yeni bir sisteme kavuşmuştur. Devletimiz Başkan Erdoğan'ın önderliğindeki icraatlar sayesinde dünyanın güçlü devletleriyle aynı düzeye çıkma başarısını göstermiştir.

Türkiye artık eski Türkiye değildir.

Sistem yeni olduğu için elbette ki eksikleri vardır. Bunun farkında olan Başkan Erdoğan eksiklikleri telafi edecek çalışmalar yapıldığını söylüyor. Ayrıca Cumhur İttifakının diğer ortağı MHP lideri Bahçeli de sistemin kökleşmesi için desteğini sürdüreceğini ilan ediyor.

Sistemi eleştiren ama Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem adını verdikleri ne menem bir şey olduğu bilinmeyen ve de bir türlü açıklanamayan muhalefeti anlıyoruz.

Kendileri olmasalar da fikirlerinin iktidarda olduğu vesayet günlerini özlüyorlar.

Onları herkes anlıyor tamam da, bir dönem AK Parti saflarında siyaset yapmış ve ulaşabilecekleri en yüksek mevkilere ulaşmış siyasetçilerin, sırf Erdoğan'a duydukları nefret sebebiyle vesayetçilerle birlikte hareket ediyorlar/edecekleri görüntüsü vermeleri gerçekten düşündürücü değil mi?

Düşündürücü!

Mesele vatan millet ve dâvâ ise, herkes nerede hata ettiklerini ve nasıl düzelteceklerini düşünmeli!

Dünya hesabı 2023 seçimlerinde belli olur.

Ukba hesabı ise çok çetindir, hazır olanlara ne mutlu!