Distopik bir bilim kurgu filmini anýmsattý deðil mi yazýmýn baþlýðý?
Geçen gün, 60 yaþ üstü olduðu belli çok kibar bir amcanýn yolunu kesip onu korkutan gençleri gördüðümde, hayýr, bunun film olmadýðýný anladým. O þeref yoksunu zibidiler, kendilerine belediye görevlisi izlenimi vererek amcayý korkuturlarken, bu yaþta niçin dýþarýda gezdiðini sorguluyorlardý, kendisine para cezasý keseceklerine dair sözler sarfediyorlardý. Amca kibarca hastaneye gittiðini, dönüþte otobüse binemediðini, otobüsün kendisini almadýðýný, yüzü ve ruhu paramparça olmuþ bir þaþkýnlýk içinde anlatýyordu. Tane tane... O anda yaþlýlara otobüs yasaðýnýn ne kadar soyutlayýcý, kýrýcý, incitici, moral bozucu ve sert bir karar olduðunu fark ettim.
Elbette biliyorum, yaþlýlarý virüsten koruma hassasiyetimiz, onlarýn saðlýðýný korumak içindir. Onlarý dýþlamak, yük olarak görmek, fazlalýk olarak hissetmek için atýlmýyor bu tedbir adýmlarý... Biz ‘’insan insanýn kurdudur’’ diye zihniyetin çocuklarý deðiliz. Bizim dünyamýzda ‘’güçlü olan zayýf olaný ezer’’ ilkesi de çalýþmaz... Ýnsanýn insanla dayanýþma içinde olduðu, insanýn insana merhamet ettiði, saygý ihtiva eden baðlýlýklarla hayat süren bir sosyolojimiz var... Bunu kaybetmememiz gerekiyor, þu zor günlerde sýnavdan geçen de bu hasletlerimiz...
Caný gönülden evet deyiverdiðimiz ve toplum saðlýðý gereði de alýnmasý gereken bazý tedbirler, yaþlýlarýmýzýn dünyasýný büyük gacýrtýlarla sarsýyor, hatta yýkýyor. Belediyelerin yeterli açýklamalar, sesleniþler yapýlmadan oturma banklarýný sökerek iþe baþlamalarý böyleydi mesela. Hayatýndaki en büyük sosyal faaliyeti, günlük gazetesini aldýktan sonra o banklarda oturmak olan emekli amcalarý düþündüm... Hatta kendimi düþündüm, üç yýl evvelki hastalýk ve tedavi sürecimi... Hasta olduðunuzda, genç olsanýz bile, yollar o kadar uzar o kadar uzar ki, dayanacak bir duvar, nefesleneceðiniz bir bank arar bedeniniz...
Saðlýk Bakanýmýzdan Allah razý olsun, o kadar ikna edici ve kibar bir söylem geliþtirdi ki bu konuda. Ama yoðun iþlerinin arasýnda bu konuþmalarý yapmayý da kendisinden beklemek belli ki haksýzlýk... Keþke bu tedbirlerin niçin alýnmasý gerektiði bir güzel anlatýlsa, hatta kamuoyunca makbul kiþiler, adeta kamu spotu þeklinde, alýnmasý gereken radikal tedbirleri, alýnmazdan evvel anlatsalar... Anlatsalar da bir sabah banklarýn çatýr çutur söküldüðü haberiyle kalkmasak o daracýk evlerimizin içine...
Yaþlýlarda mikrop ya da hastalýk olduðu için onlarý sokaklardan soyutlamýyoruz. Onlarý çok sevdiðimiz için korumaya alýyoruz. Ve geçici bir süre. Ýnþallah herþey düzelecek...
Dünü olmayan yarýný olmaz, yaþlýlarýmýz bizim toplumsal belleðimiz ve birikimimizdir. Bugünkü varlýðýmýzý onlara borçluyuz. Bir medeniyete, redd-i miras refleksiyle sahip çýkamazsýnýz. Yaþlýlarý ve düne dair emeði hiçe saydýðýnýzda, derin bir egozimle keskin bir geleceksizlik saplantýsýna dalarsýnýz. Köksüzlüktür bu.
Virüs salgýnýný evlerine kaçarak atlatmaya çalýþýyor insanlýk. Ev günlerimizde kendimizi meþgul edeceðimiz þeyler çok sýnýrlý. Günlük yaþantýmýzýn büyük bir kýsmý, televizyon önünde geçiyor. Hem de ailecek! Televizyonlara dikkatle baktýðýnýzda ne görüyorsunuz Allahaþkýna?