“Dünya deðiþiyor”, “yeni dünya düzeni” vesaire gibi tanýmlarýn tam merkezindeyiz. Lakin geldiðimiz noktada, dünyada nasýl bir siyaset anlayýþýnýn devrede olduðunu da görmekteyiz. Deðiþen çok þey var, doðru! Lakin bu kadar kanýn, haksýzlýðýn, sömürgeciliðin içinde, bataklýktaki nilüfer çiçeði gibi umudu tertemiz ayakta tutan Türkiye’nin ürettiði ahlaklý siyasete de þahitlik etmekteyiz.
Baþkan Erdoðan; adeta meþhur ressam Osman Hamdi Bey’in ünlü eserindeki “kaplumbaða terbiyecisi” gibi, siyaset adýna meydanda olanlara, muhatabý dünya liderleri de dahil olmak üzere, ahlaklý siyaset eðiticisi konumunda þu anda.
Bu nedenle, Türkiye þimdi gittiði her yerde “Türkiye burada kalsýn” diyor. Düþünebiliyor musunuz, baþka ülkeler olsa bile, gittiðin yerde sana “kal ne olur gitme” deniliyor. Daha geçenlerde Türk Silahlý Kuvvetlerinin Azerbaycan’da ortak tatbikatý sýrasýnda insanlarýn aðzýndan çýkan esas cümle, bu cümle idi.
“Kal TÜRKÝYE...”
Siyasi literatürde bu kelime kadar anlamlý içeriði dolu ve mana yükü olan baþka cümle duydunuz mu? Yok çünkü, baþka Türkiye yok!
Macron tarzý, Fransýz siyaset aklýnýn Lübnan’daki patlama sonrasý, sevinçli sevinçli oraya güya taziye pozu yerine dünyanýn baþka þeylere ihtiyacý vardýr, bu da açýktýr.
Ve bakýn bu kadar saldýrýlar, özellikle ekonomik kalkýnmamýzýn fiili varlýðýna raðmen, operasyon üzerine operasyon havasýna raðmen, halen geliþmesini ve kalkýnmasýný aksatmayan bir yönetim anlayýþýný da öðretmekte Erdoðan!
Eee tabii ki bundan bahtiyar olanlar kadar mutsuz olanlarýn da telaþý, telaþýn verdiði arsýz adýmlarýn ve tavýrlarýn da þahidiyiz!
Ahlaklý siyasetin merkezi olmak, giderek Türkiye’yi dünyanýn merkezi haline getirmekte farkýndaysanýz.
Merkezi güç olmak için elbette ekonomik, askeri güç olma, þartsýz durumdur! Lakin bir gücü kalýcý hale getiren sadece ekonomik ve askeri dayatma, bazen aciz kalabiliyor. Merkezinde insan olmayan tüm üretilen siyasetin sonu hüsrandýr. Nitekim ki, sömürgeci akýl ile dünyanýn artýk yönetilemediðini görmekteyiz!
Baþkan Erdoðan sayesinde Türkiye bu þahlanýþ dönemini yaþamaktadýr. Bu akýl, üretilen bu yönetim modeli, Türkiye’yi dünyanýn merkezi haline getirdi.
Þimdi bakýn, ikide bir “diktatör” teraneleri ile algý yönetimini yapanlarýn halklarý bile “keþke bizim de böyle bir liderimiz olsaydý” diyebiliyor. Ama ne hikmetse, bizim kendi içimizdeki bazýlarýnýn hasedi ve kini dinmemekte! Ben anlýyorum; haset bu kadar çýtayý yükseðe çeken bir adama yetiþememe, hayallerini bile takip etmekte yorulanlarýn bu tavrý, anlaþýlandýr esasýnda. Lakin bu þahsi beceriksizliklerini, ülkenin kalkýnmasýna taþ olarak engel gibi yola koymak neyin nesidir? Bunun ismi haset deðil artýk, ihanettir! Halkýna, milletine, devletine, inandýðýn ne varsa ona...
Oysa kiþiler fanidir. Deðil mi? “Her gelen bakar gider” denilen bu dünyada, geriye eserler kalacaktýr. Nitekim bizden evvel ki nesillerden de, bize eser býrakanlarý seve seve kalbimizde tahta oturttuk.
Ýþte ahlaklý siyasetin merkezi haline gelen Türkiye’nin; hem kendisine, hem de tüm dünyaya yeni söz söyleyecek çapý, durmadan geniþlemektedir.
Böyle bir Türkiye, dünyaya ve insanoðluna devadýr.