Yeniden Refah, Saadet Partisi'yle birleşiyor mu?

MNP ile başlayan Milli Görüş'ün 5. temsilcisi Saadet Partisi, tartışmalı bir isim olan Temel Karamollaoğlu döneminde, kendi tabanını da şaşırtan bir savrulma yaşadı ve varlık sebebi olarak mücadele etmesi gereken CHP'nin hizmetine girdi.

Başörtüsünün okullarda serbest bırakılmasını engellemek için Anayasa Mahkemesi'ne giden Kılıçdaroğlu'nun adaylığı SP Genel Merkezi'nde ilan edildi. Hatta yıllardır kullandıkları "Mücahit Erbakan" sloganı da, "Mücahit Kılıçdaroğlu"na dönüştü!

Temel Bey, bu hıyaneti savunmak için "Erbakan yaşasaydı, CHP ile birlikte olurdu" diyecek kadar ileri gitti ama Milli Görüş'ü, CHP'nin koltuk değneği haline getirmelerini "Erbakan da CHP ile koalisyon kurdu" gerekçesiyle savunmaya kalkmak, Erbakan'a hakarettir.

Cami yapılmasına bile karşı çıkar hale getirilmiş bir parti elbette Milli Görüş'ü ve Erbakan'ı temsil edemezdi. Nitekim partinin en radikal üyeleri bile camiye gidemez hale gelmişti! Bu rahatsızlık, 2018 yılı sonunda yeni bir parti doğurdu.

Siyasetle ilgisi olmayan Fatih Erbakan'ın genel başkan yapılmasından ve adından da anlaşılacağı gibi "Yeniden Refah Partisi"nin ana argümanı, "Milli Görüş çizgisinin 'asıl' temsilcisi biziz" iddiasıdır. Bu "asıl" vurgusu için "Hakiki Saadet" benzeri bir ismin değil de, "Refah"ın seçilmesi de bu iddiayı güçlendirme amaçlıdır. Çünkü Milli Görüş hareketinin fonksiyon kazandığı dönem, "CHP zihniyeti" ile mücadele ettiği "Refah" dönemidir.

Nitekim bu vurgu başarılı oldu ve "Yeni temsilci Yeniden Refah Partisi'dir" algısı, Milli Görüş'ün "kurumsal" devamı olan Saadet Partisi'ni taca çıkardı. Bu algı, 2023 Seçimlerinde sandığa da yansıdı. Zira YRP, AK Parti ile birlikte hareket ederek hem Meclis'e girdi hem de "iddialı bir parti" algısı oluşturdu.

YENİDEN REFAH'A BU SABOTAJI KİM YAPTI?

Bu başarı, "AK Parti'nin yerine biz geçebiliriz" düşüncesini doğurdu! Böyle bir hedef belirlemeleri elbette eleştirilemez. Kaldı ki, AK Parti'nin de, yerli ve muhafazakâr; ciddi bir rakibe çok ihtiyacı olduğu görülüyor.

YRP, siyasi yürüyüşünü anlamlandıracak büyük bir hedef belirledi ama oraya gidiş için en doğru güzergahı seçme konusunda aynı başarıyı gösteremedi. Zira, AK Parti'ye düşman olurlarsa daha çabuk yerini alabilecekleri yanılgısına düştüler. Hatta, tabandan gelen "Yerel Seçimlerde de AK Parti ile işbirliği yapın" baskısından kurtulmak için "Anlaşmayalım" anlamına gelen şartlar ileri sürdüler ve "AK Parti şartlarımızı kabul etmedi" dediler.

Oysa 2023'teki başarıyı, AK Parti ile aynı tarafta durarak kazanmışlardı. Objektif bir okuma yapabilselerdi, gönlünü fethetmek istedikleri AK Parti tabanının, AK Parti'nin savunduğu değerlere "hasım" bir çizgiyi değil; bu değerleri yozlaştırmayan; iktidar nimetlerine takılarak gayesinden sapmayan bir irade aradığını görebilirlerdi.

Bu enfeksiyonlu stratejiyi kim telkin etti bilmiyoruz. Ancak, ismi FETÖ ile anılan Suat Kılıç'ın bu yöndeki çabasına ve bu gidişattan rahatsız olduğu için istifa eden İstanbul Milletvekili Suat Pamukçu'nun "Partiyi FETÖ yönlendiriyor" mealindeki açıklamasına bakılırsa, bunun organik bir süreç olmadığı anlaşılıyor.

Bizzat Fatih Erbakan'dan Manisa İl Sorumlusu Burhan Yıldırım'a kadar bütün yöneticiler, YRP'nin kazanması için değil; AK Parti'nin kaybetmesi için çalıştıklarını açıkça ifade etmektedir. İflasın başladığı yer de tam olarak burasıdır. Kimin bulaştırdığını bilemediğimiz bu "Erdoğan düşmanlığı" illetinin, YRP'yi de, muhalefetin yıllardır kaybetmesine sebep olan "kaybettirme siyaseti" çukuruna düşüreceğini anlayamamaları tam bir siyasî körlüktür!

YRP ayrıca, kuruluş misyonunu yerle bir eden bir "çelişki" sergilemektedir! Zira CHP'ye; damardan destek veren bir parti, asla Milli Görüş'ü savunamaz! Değişmeyen misyonu İslâm düşmanlığı olan CHP'ye çalışarak AK Parti'ye kaybettirmek, kendi bindikleri dalı kesmek ve eleştirdikleri Saadet Partisi'nin üstüne düşmektir!

SP gibi davaya ihanetle de kalmayıp "baba katili" ile aynı safta buluşan Fatih Erbakan, bu vebalin altından nasıl kalkar bilmiyoruz ama siyasi faturayı tahmin edebiliyoruz. Saadet Partisi'ni, değişen partilerin değişmeyen genel merkez binasından; "Milli Görüş'ü temsil etmiyor" gerekçesiyle çıkarmışlardı. Bu gidişle kendilerinin de bu binayı boşaltması gerekeceğinden, zaten siyaseten birleştikleri Saadet Partisi'ne katılabilirler.