Mustafa Sabri Beşer
Mustafa Sabri Beşer
Tüm Yazıları

Yeter ki iktidar düşsün!

Bir toplumun aklı olan aydınların, entelektüellerin düşünceleri, söyledikleri ve yaptıkları doğal olarak çok önemlidir. Bu düşünce, söz ve davranışlarla toplum şekillenir, kendine çeki düzen verir. Bu kimselerin kitapları okunur, söyledikleri güven verir ve referans kabul edilir.

Benzer şeyler siyasetçiler için de geçerlidir. Siyasetçilerin de bilgili, toplum değerlerine saygılı, milli ve manevi kültürle yoğrulmuş, güven telkin eden isimler olduğu varsayılır.

Oktay Sinanoğlu, Türkiye'nin yetiştirdiği ender bilim insanlarından biri. Hayatı başarılarla dolu olan Sinanoğlu, kendisine özel kanunla Türkiye Cumhuriyeti Profesörü unvanı verilmiş ilk ve tek ilim insanıdır.

Hayatının büyük bir bölümü yurtdışında geçen ve İngilizceyi ana dili gibi konuşan Sinanoğlu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ne konferans vermesi için davet edilir. Malumunuz, ODTÜ'nün öğretim dili İngilizcedir. Sinanoğlu, konferansta konuşmasını yapmaya başlar ancak Türkçe konuşmaktadır. Ön sıralardan müdahale edilerek "Efendim burası ODTÜ. Lütfen konuşmanızı İngilizce yapınız." denir. Sinanoğlu'nun verdiği cevap adeta bir vecizedir: "Ben bu konuşmayı Türkçe yapabilmek için yıllarca İngilizce eğitim aldım."

Sinanoğlu, milli duruşuyla, Türkçe konusundaki hassasiyetiyle bilinen bir isim. Ana dilinden hiçbir zaman taviz vermemiş her zaman Türkçe konuşmaya, Türkçe kelimeler kullanmaya özen göstermiş ve milli duruşuyla saygınlık kazanmıştır.

Sinanoğlu'nun bu tavrı toplum olarak durmamız gereken noktayı çok güzel anlatmaktadır.

İlber Ortaylı, son zamanların en çok rağbet edilen entelektüellerinden. Her konferansı hatta her videosu büyük ilgi görüyor. Ortaylı, son konuşmalarından birisinde yurtdışına gitmek isteyen gençlere ateş püskürerek şunları söyledi: "Her şeyden evvel bir şeye dikkat edeceğiz. Buradan kaçarım, giderim, orada yaşarım... Yaşayamazsın, kimse seni beklemiyor. Beklenen mülteci guruplarından değilsiniz. Es kaza gittin, neresinde oturursun o cemiyetin, belli olmaz. Gördünüz adamın halini. Dr. Öz, bir numaralı cerrah. Pennsylvania'dan aday oldu, karşısına sarsağın birini koydular, ona rey verdiler. Her şeyin doğru dürüst hesabını kitabını yapın. Biz size dışarıya çıkmayın demiyoruz. Çıkın, oturun, okuyun, öğrenin ama gelin. Ama belli ki yer küreye fazla gelirsiniz. Burası babanızın memleketi, bunu da unutmayın. Adam olan baba evini terk edip, ahır yapsınlar diye dışarı çıkmaz."

Ortaylı'nın özellikle "Adam olan baba evini terk edip, ahır yapsınlar diye dışarı çıkmaz." sözü gençlerin kulağına küpe olacak cinsten.

Gel gör ki entelektüellerimiz böyle söylerken politikacılarımız arasında bunun tam tersini yapanlar var.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sanki memlekette insan yokmuş gibi, sanki Türkiye'de akıl danışılacak kimse kalmamış gibi, kendi insanına, kendi değerine güvenmeyip gitti Amerika'dan bir danışman buldu. Türkiye gerçeklerinden habersiz, bu toplumun değerlerini anlayamayacak, hele ki Türkçe'nin T'sini bilmeyen bir insandan medet ummak ancak acziyetin göstergesidir.

Zaten danışmanı da Kılıçdaroğlu'na ilk darbesini en önemli anında vurdu. CHP için çok önemli bir toplantıya gelmeye bile tenezzül etmeyen yabancı danışman, telekonferansla katıldığı konuşmasını İngilizce yaptı.

Eminim o salonda bulunanların yüzde doksan dokuzu yabancı danışmanın ne dediğini anlamamıştır.

Bir siyasetçinin kendi topraklarında, kendi kültürü, inancı ve değerleri doğrultusunda bir siyaset icra etmesi; toprak bütünlüğümüze düşmanlık yapanlara karşı şahsiyetli duruşun göstergesidir. Siyasette, kendi değerlerinden yoksun pragmatist bir yaklaşım biçimiyse toplumsal özgürlüğü düşmanın fikrine ve eline teslim etmektir.

Nitekim, Oktay Sinanoğlu'nun bir TV programında CHP için yaptığı tarihsel ispatlar günümüze referans niteliğindedir: "1945'te İsmet İnönü Türkiye'nin her şeyini gizli ikili anlaşmalarla Amerikan vahşilerine gözünü kırpmadan teslim etmiştir. Gönüllü olarak her şeyi Amerikan danışmanlarının eline vererek kendi memleketini tamamıyla köleleştirmiş ve haysiyetsiz bir ülke haline getirmiştir."

Necip Fazıl'ın söyledikleri ise çok daha ağır: "CHP bir parti değil, Türk'e dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir! Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürmek için vatanı düşürmeye bile razıdır!"

Bizim ülke olarak; kendimizden olan, bizi anlayan, bizimle ağlayan, bizimle gülen insanlara ihtiyacımız var.

Bu memleketin binlerce kilometre öteden yapılacak nasihatlere karnı tok!