Hayat, devamlý bir mücadele üzerine kurulmuþtur. Her mücadelenin baþýnda zafer ümitleri ve sonunda ise, zafer kadar yenilgiyle karþýlaþmanýn da kaçýnýlmaz olduðu bir bitiþ vardýr. Esasen Kur'an-ý Mubîn'de de, (Âl-i Ýmrân, 140'ýn meâlinde...) 'Biz zafer ve yenilgi günlerini insanlar arasýnda dolaþtýrýr-dururuz...' iþareti vardýr.
Ancak bazý öyle unutulmaz zaferler ve yenilgiler vardýr ki, onlarýn üzerine yeni dünyalar kurulur.
Bizde zafer günleri için anma törenleri yapýlýr, nutuklar çekilir, toplum coþturulmaya çalýþýlýr ama maðlubiyetler daha çok, birilerini kötülemek için hatýrlanýr.
Ve amma kendi dýþýmýzdaki savaþlarýn bizim kaderimizi de etkileyen neticelerine pek bakmayýz.
Meselâ, yarýn 5 Ekim 1973'te, Enver Sedat Mýsýrý'nýn Ýsrail rejimine âniden saldýrýp korkunç bir yenilgiye uðrattýðý, (ve Yahudilerin Yom Kippur, Müslümanlarýn ise Ramazan Savaþý' diye isimlendirdiði) savaþýn 50. Yýl dönümüdür. Elbette, yarýn ayný zamanda, 5 Ekim 1973 Zaferi'nin kutlanmasý için yapýlan büyük tören sýrasýnda Enver Sedat'ýn, 5 Ekim 1981 günü bir teðmen olan Hâlid el-Ýslambulî tarafýndan katledilmesinin de 42. Yýl dönümü...
Ama bu savaþ ve hadiselerin de bir evveliyatý vardý... Onu da hatýrlamak gerekiyor...
Siyonist Ýsrail rejimi, Haziran-1967'de beklenmedik bir anda Mýsýr, Suriye ve Ürdün'e saldýrmýþ ve 6 gün içinde, Mýsýr'ýn bütün Sina yarýmadasýyla, Ürdün'den de, Ürdün Nehri'nin batý yakasýný ve Suriye'nin su ve buðday ambarý kabul olunan Cûlan (Golan) yüksekliklerini ele geçirmiþ ve sadece Mýsýr rejimi bile, 30 binden fazla kayýp vermiþti.
Sonra, 'ateþkes' imzalanmýþ ama barýþ anlaþmasý imzalanmamýþtý... Nâsýr, o yeni aðýr yenilginin psikolojisiyle bir daha halkýnýn karþýsýna çýkamamýþ ve 1970 yýlýnda vefat etmiþ ve yerine Enver Sedat geçmiþti.
Enver Sedat, o '6 Gün Savaþý'nýn intikamýný almanýn planlarýný yapmaktaydý... Yahudilerin 'büyük oruç günü' olan, 'Yom Kippur.../Kefaret Günü' idi o gün... Ve o gün için 25 saat süren bir oruç tutuluyordu. Ýlginç bir rastlantý ile Müslümanlar da Ramazan ayýnda idiler.
Ýsrail rejimi ise, Sina'da artýk iyice yerleþtiðini düþünüyordu... Özellikle, Mýsýr'dan gelecek bir muhtemel saldýrý için, 2 yýlda bile aþýlamayacaðý ileri sürülen 'Barlew Savunma Hattý' kurulmuþtu.
Ama Ýsrail rejiminin askerleri, 25 saatlik büyük orucun 18'inci saatine yaklaþýldýðý sýrada, hareket edemez haldeyken, Mýsýr ordusu, 5 Ekim 1973 günü, öðle sonrasýnda âni bir saldýrýyla, Süveyþ'i geçmiþ ve Bar Lew Savunma Hattý'ný 2-3 saatte aþmýþ ve geçmiþte, 1948, 1956 ve 1967 Savaþlarý'nda hep yenilmiþ olmanýn tahammül edilmez ruhî ezikliklerden sonra ilk kez, o yenilmez sanýlan Ýsrail rejimi güçleri korkunç þekilde ezilmiþ ve pek çok savaþ uçaklarý düþürülmüþ, Ýsrail bayraklý yüzlerce tanklar saf dýþý edilmiþ ve Ýsrail rejimi aðýr bir yenilgiye uðratýlmýþtý.
Ýsrail rejiminin þefleri, o durumda, 25 yýllýk ömürlerinin sonuna geldiklerini düþünmüþler, o dönemdeki Amerikan Baþkaný Richard Nixon'a, 'atom bombasý' kullanmaktan baþka çarelerinin kalmadýðýný' bildirmiþlerdi. Bu açýklama ile Ýsrail'in nükleer silah sahibi olduðundan, Amerika'nýn ilk kez o zaman haberdar olduðu ileri sürülür, Amerikalýlarca...
Nixon da, o bilgilendirme üzerine, Enver Sedat'a, 'Savaþý durdurmazsa, atom bombasýyla karþýlaþacaðýný' bildirmiþ ve Enver Sedat da, televizyonda halka yaptýðý konuþmada, 'Biz bu âna kadar Ýsrail'le savaþýyorduk. Devam edersek, Amerika'yla savaþmýþ olacaðýz ve ben Amerika'yla savaþmayacaðým, 'ateþkes'i kabul ediyorum.' demiþti.
Evet, ilk kez, Ýsrail rejimi korkunç bir yenilgiyle karþýlaþmýþtý...
Ama Enver Sedat Mýsýrý'nýn o zaferi, Enver Sedat'ý, nükleer tehditle geri oturtmaya yetmiþti.
Nitekim daha sonraki yýllarda, o 'zafer'in kendisine kazandýrdýðý büyük itibar ve karizmatik güç ile Enver Sedat, kendi halkýyla da, bütün Arap dünyasýyla ve dünya Müslümanlarýyla da arasýndaki gönül baðýný hiçe saymýþ, nice zafer kazanmýþ baþka liderler misali, dilediðini yapabileceðinin yanýlgýsýna düþmüþ ve '1979 Baharý'nda Amerikan baskýsý üzerine, Ýsrail rejimiyle Camp David Antlaþmasý'ný imzaladý ve siyonist Ýsrail rejimini resmen tanýyan ilk Arap devleti oldu ve hattâ Arap Birliði, Mýsýr'ý aralarýndan attý. Ama Sedat da siyonist Ýsrail rejiminin Baþbakaný Menahem Begin'le birlikte, Nobel Barýþ Ödülü'yle taltif edildi.
Bir Müslüman Arap mütefekkiri, 'Evet, Ýsrail'i yenmiþtik ama yenilmiþçesine ve en akýl almaz bedeller ödedik... Yenilgiden daha aðýr bir zafer...' demiþti.
Evet, Enver Sedat artýk, sýnýr tanýmaz bir güce sahip idi... Arkasýnda Amerika vardý, Ýsrail vardý ve bütün emperyal ve þeytanî güçler... Mýsýr'ýn Müslüman halkýnýn itirazlarýna ise kulak asmýyordu.
Ve nihayet, 5 Ekim 1981 günü, Ýsrail'i yendiði savaþýn 8. yýl dönümü þerefine Kahire'de yapýlan görkemli bir askerî töreni, mareþal üniformasýyla gururu içinde temaþa ederken ve TV ekranlarý da bu töreni tabiatýyla canlý olarak yayýnlarken, Hâlid el-Ýslambulî isimli teðmen ve etrafýndaki askerlerinin program dýþýna çýkarak ânî bir saldýrýsý sonucunda öldürülüyordu...
Birkaç ay sonra da Hâlid el-Ýslambulî bir askerî mahkemede yargýlanmýþ ve idâm olunmuþtu... Hâlid, 'O zamane firavununu, evet ben öldürdüm. O, Müslümanlara ihanet etti...' diyordu... Yargýlanmasýný aðlayarak izleyen annesine ise, Hâlid'in son sözü þu olmuþtu: 'Aðlama anne, cennette buluþacaðýz...'
*