Ferudun Niğdelioğlu
Ferudun Niğdelioğlu
Tüm Yazıları

Zifiri karanlık gece

"Ben söylemiştim," demenin üzüntüsünü yaşıyorum. Halil Umut Meler'e yapılan saldırı adım adım geldi. Herkes izledi. Herkes bu saldırıyı teşvik etti. Şimdi herkes çok üzgünmüş gibi numara yapıyor. Artık çok geç. Türkiye'nin FIFA listesinin en tepesindeki hakemine süper lig maçı bitiminde alçakça bir saldırı oldu. Bu elim olayın izlerinin silinmesi için üç beş yıl geçmesi gerek. Bundan sonra ülkemizde oynanacak uluslararası maçlarda kulüp takımlarımızın da, milli takımımızın da işi çok zor. FIFA da UEFA da Türkiye'yi yüksek riskli ülke kategorisine alacak. Gelecek hakemler, olası şiddet konusunda uyarılacak, bu olaylara dair daha hassas davranacak ve tolerans sınırı düşecek. Lig maçlarına yabancı hakem ataması da, Avrupa'da maç oynamak da büyük ölçüde hayal olacak.

Kulüp yönetimlerinin periyodik hakem bildirileri, sosyal medyadaki gazeteci görünümlü trollerin bölücü faaliyetleri ve içerden haber alıp kendi arkadaşlarını arkadan vuran hakem yorumcularına dair buradan defalarca uyarıda bulunduk. Asıl muhatap TFF yerine MHK'ya yönelen çıkarcı eleştirileri vurguladık. Tüm bunlar bu olayların fitilini adım adım ateşledi. Bir de üstüne zaten eğitimleri yetersiz, güvencesiz, birlikte hareket etmeyi bilmeyen, arkadaşı yerden yeren vurulurken kendi bekaları için sessiz kalan, hakemlerine sahip çıkmayan TFF ve MHK tüy dikti. Bir de MHK'yı elde tutmak, kendinden olanları yüceltmek, ötekileri yerin dibine sokmak için uğraşan ve kendi iç siyaset kavgasını veren Hakem Derneği'nin rolünü de unutmamalı. Böylesi bir yapıda futbol seyircisi ne yapsın? Sürekli hakemler üzerinden pompalanan karanlık kumpas teorileriyle, hakemlik müessesine hâlihazırda zayıf olan güven ortamı yerle bir oldu. Kendi hataları, yanlış kararları, kadro ve teknik direktör tercihleri yüzünden kaybettiklerini, kışkırtılmış taraftarlarını sokağa dökme pahasına telafi etmeye çalışan kulüp yönetimleri ile tabuta son çivi de çakılmış oldu.

Mühür kimde ise Süleyman odur

Hep söyledik. Bir kere daha söyleyelim. Şenes Erzik'in Türkiye'ye hediyesi olan dünyada eşi benzeri olmayan özerklik yasası ile Türkiye'de futbolun patronu Türkiye Futbol Federasyonu ve başkanıdır. MHK, PFDK, Tahkim, Gözlemciler, Temsilciler Kurullarının tamamı Federasyon Yönetim Kurulu tarafından atanmaktadır. TFF Yönetim Kurulu ve başkanı ise genel kurul tarafından seçilmektedir. Eğer MHK başarısız ise onu değiştirecek olan TFF yönetim kuruludur. MHK'dan şikâyetiniz varsa ve TFF yönetim kurulu MHK'yı değiştirmiyorsa, siz genel kurulu oluşturanlar olarak TFF yönetim kurulunu değiştireceksiniz. Eğer TFF Yönetim Kurulundan memnunsanız, onların tercih ettiği kurulları eleştirmeyecek, onları değiştirmeyeceksiniz. TFF kurullarının başarılı ya da başarısız olmasının hesabı TFF Yönetim Kuruluna aittir. TFF, hakemlerden memnun değilse, muhatabı MHK'dır. TFF'nin patronu olarak MHK'yı ancak TFF Yönetim Kurulu değiştirebilir. Gelinen noktada TFF, hakemlerin performansından ve MHK'nın yönetiminden memnun olsa gerek ki, MHK hakemleri, TFF de MHK'yı değiştirmemektedir. Bu durumda gücünüz yetiyorsa siz TFF yönetimini değiştireceksiniz. Sorumlu yöneticilik bunu gerektirir. Yok gücünüz yetmiyor, TFF Yönetim Kurulunu değiştiremiyorsanız, arkadan vesayet savaşı vermeyeceksiniz. Taraftarlarınızı kışkırtıp, güven müessesini işinize geldiği gibi ayaklar altına almayacaksınız.

"Kış geliyor"

Sanmayın bizde olan diğer ülkelerde olmuyor. Belki de daha ağır örnekler var. Özellikle ırkçı yaklaşımlar dünyada sporun yakasına yapışmış bir illet olarak her geçen gün büyüyor. Türkiye'de yaşananlara devletin seyirci kalacağını düşünmeyin. Bakın, devlet denilen aygıt, yavaş yürür ancak varacağı yere mutlaka varır. Devlet ağır işler ancak gereğini gerektiği zaman en sert şekilde yapar.

Halil Umut Meler'e saldıran Ankaragücü Kulübü Başkanının kim olduğuna bakmayan devlet, bu ortamın arka planında at koşturanları da affetmez. Her şey bir sıra ile gerçekleşir. Bakın RTÜK ilk adımını attı. Hakem yorum programları artık mercek altında. Kimse artık üstenci, sert ve hakemleri rencide edecek, onları zan altında bırakacak açıklamaları artık yapamayacaktır. Yapan da sonuçlarına katlanacak. Faal hakemlerin Hakem Derneği'nin yönetiminden çekilmesi de önemli bir adımdır. Artık Hakem Derneği de MHK yönetimine hükmetmek için iktidar oyunlarına giremeyecek, yandaş yorumculara içerden bilgi vererek faal hakemleri arkadan vuramayacak, kendi adamlarını parlatmak için başkasını harcayamayacaktır. Ardından sosyal medya trollerine de sıra gelecektir. Geçtiğimiz haftalardaki trafikten anlaşılan Adalet Bakanı ile İçişleri Bakanı'nın bu konuda devreye girdiği ya da gireceği. MASAK'ın da sadece illegal bahis oyunları için değil, spor medyasında hızla yükselen fenomenleri de mercek altına aldığı kulaktan kulağa dolaşıyor. Kimsenin gözünün yaşına bakılmayacağı bir dönemden geçiyoruz. Bakalım bu fırtına kimleri rahat koltuklarından savuracak? Meşhur dizide de söylendiği gibi "Kış geliyor."

Kolu kanadı kırık futbol

Pazartesi yaşanan zifiri karanlık gecede, futbolun üzerinde milyonlar dönen bir endüstri olarak, sporla bağının koptuğunu, bir mafya düzenine döndüğünü bir kez daha hicapla hatırlamış olduk. Bu kadar çok paranın döndüğü bir endüstride olacağı da buydu. Kaç yıllık kupa maçımızı bile birtakım hesaplar uğruna kendi topraklarımızda oynayamamak insanın kanına dokunuyor. Futbolun paranın öznesi değil, halkın her kesimine ulaşan, yediden yetmişe her yaştan, her sınıftan insanın ortak ve milli paydası olduğu o eski günleri çok özlüyoruz.