‘Zor zamanda karar verebilmek' kararlýlýðý..

Ýnsan hayatýnda 'Tamam mý/ Devam mý..' ya da, 'Ya herro- Ya merro..' gibi üçüncü þýkký olmayan bazý hassas karar verme anlarý vardýr. Orada hem size dayatýlan bir tek yön ve mecburî istikamet vardýr, hem de sizin geri dönüþ yolunuz yoktur.

Ýþte o zaman, nihaî kararý muhtemel neticelerinin en elveriþli olanýný elde etmek ümidiyle tercih zorunda kalýrsýnýz.

Ýsveç'in NATO'ya alýnmasýný engellemek isteyen güç odaklarýnýn, sadece Türkiye aleyhine deðil, bütün Müslüman dünyasýný rencide eden Kur'an yakmak þeklindeki alçaklýk ve ahmaklýklarýný, Ýsveç Devleti'nin de körlük ve hamakatiyle himaye etmesi açýktýr ki, eski bir hesaplaþmanýn devamýndan baþka bir þey deðildir.

Bu hesaplaþma sadece Türkiye'yle deðil, bütün Müslümanlara ve Müslüman dünyasýna yönelik, tarihî arka planý bilinen, uzun vâdeli ve stratejik bir savaþýn günümüzdeki yansýmasýdýr.

Baþkan Erdoðan'ý tahrik etmek isteyenlerin hesabý da boþ deðildi elbette.. Çünkü bütün Müslümanlarý rencide eden bu saldýrganlýk elbette Erdoðan'ý da rahatsýz edecekti. Bu yüzden, Erdoðan da Ýsveç'in üyeliðine karþý þartlar koyuyor, bu þartlara riayet edilmemesi halinde, -her yeni üyenin kabulü için, bütün üyelerin rýzasýnýn þart olduðu- NATO'ya yapýlan bu üyelik -talebine, Türkiye karþý çýkacaktý. Ýsveç ise, Türkiye'nin itirazlarýna güya kulak veriyor gibi davranýp, bazý kanûnî deðiþiklikler yapsa bile, o kanun deðiþikliklerini uygulamaya gelince ipe un seriyordu.

Ýþte böyle bir diplomatik hesaplaþma atmosferinde, Baþkan Erdoðan, Baltýk ülkelerinden Litvanya'nýn baþkenti Vilnius'ta yapýlmakta olan NATO Liderler Toplantýsý'na gelirken, NATO dünyasýnýn karar merkezlerine, 'Siz Türkiye'yi AB'ye alýn, biz de Ýsveç'i NATO'ya alalým..' deyince, dünya gündemine çok etkili bir oyun kurucu olarak yeniden çýkýverdi.. Bu durum, bir takým iç ve dýþ çevrelerde, 'pazarlýk yapýlmasý' diye eleþtirilse bile, siyaset ve diplomasi, esasen, belirli ilkeler çerçevesinde pazarlýklar yapabilmek san'atý da deðil midir?

Yine hatýrlayalým, Amerika'nýn, Irak'a saldýrýsýna, Saddam Irak'ýna karþý 2003 Baharý'nda 2. Körfez Savaþý'na hazýrlandýðý günlerde; Amerika, Irak'a Türkiye üzerinden geçme istediðinde, Tayyip Erdoðan, konuyu Türkiye Meclisi'nde yapýlan 1 Mart 2003 öncesi günlerdeki gerilimli anlarý hatýrlayalým..

Amerika, Türkiye'den hemen izin istiyordu. Erdoðan ise topu, Meclis'e atmýþ ve Türkiye Meclisi de, ünlü 1 Mart 23 Tezkeresi'ne red oyu vererek sadece Amerika'yý deðil, dünyayý da þoke etmiþti.

Þimdi de Erdoðan, 'Ýsveç'in NATO üyeliðine alýnmasý' kararýný Meclis'e havale etmiþ bulunmaktadýr. Mesele bundan ibarettir. Açýktýr ki, NATO'nun Rusya'dan ve Rusya'nýn da NATO'dan rahatsýzlýðý yeni bir þey deðil ve elden çýkan veya karþý tarafýn emrine giren her coðrafya, küçük de olsa, bu stratejik hesaplaþmada son derece önemlidir.

Esasen, Rusya'nýn Ukrayna'ya saldýrmasý da, NATO'ya karþý direnme arzusundan gelmiyor muydu?

Nitekim Finlandiya ve Ýsveç'in NATO'ya üye olmasýnýn, Rusya'nýn Baltýk Denizi'ndeki hareket kabiliyetinin iyice sýnýrlanacaðý da açýktý.

Bugün de, Müslüman dünyaya aid olan Türkiye'nin, NATO dünyasý içinde bir yabancý madde gibi görülse bile, Türkiye ve Avrupa'nýn birbirlerine karþýlýklý olarak dayanýþma içinde olmalarýný zorlayan etkenler ortada.. Bu yüzden, her iki taraf da birbirine karþý, baþ eðdirmeye yönelik davranýþlarý seriliyor, zaman zaman.. Ama geçmiþten kopuk bir deðerlendirmenin nelere mal olacaðý da unutulmuyor tabiatýyla..

Bu konularýn daha iyi anlaþýlabilmesi için yakýn geçmiþe þöyle bir göz atmakta fayda var:

Hatýrlayalým..

Ýkinci Dünya Savaþý, Müttefik Devletler 'olarak bilinen Amerika, Sovyet Rusya, Ýngiltere ve diðerlerinin kesin zaferiyle noktalanmýþtý; beþer tarihinde ilk 'Atom Bombasý'nýn kullanýlmasý pahasýna da olsa..

Almanya, Ýtalya, Japonya ve onlarýn safýndaki diðer Mihver Devletleri ise kesin olarak yenilmiþti.

Ve artýk savaþýn galibleri, dünyayý, özellikle de Avrupa'yý paylaþmaya koyulmuþlardý.

Yalta ve Potsdam toplantýlarý yapýlýyordu, galip devletlerin zirveleri cümlesinden olmak üzere..

Amerikan Baþkaný Truman ve Ýngiltere baþbakaný Churchill ve Sovyet Rusya lideri Stalin, kurtlar sofrasýndadýrlar.. Stalin, kapitalist emperyalist sistemin lideri olanlara karþý büyük lokmayý kendi komünist imparatorluðuna yedirmek dikkatindeydi.

Baþlangýçta Almanya ile birlikteyken sonra bu iki devletin birbiriyle savaþmasý merhalesine geçilen savaþta Stalin, savaþýn baþýnda A. Hitler Almanya'sý ile 25 Aðustos 1939 günü yaptýðý ve Sovyet Rusya ve Hitler Almanya'sýnýn Dýþ bakanlarý Molotof ve Von Ribbentrop anlaþmada öngörülen de fazlasýný yutmuþtu savaþýn sonunda.. Artýk bütün Doðu Avrupa komünist rejimlerin eline geçmiþti..

Churchill de, ünlü 'Fulton' (Demirperde) konuþmasýný yaparak, komünist emperyalizme karþý 'Soðuk Savaþ'ý baþlatmýþtý..

Stalin ise eline geçen tarihî fýrsatlarý olabildiðince kullanmak istemekteydi.

Nitekim Ýran Azerbaycan'ýný 1941'de iþgal eden Stalin Rusya'sý, Tebriz'de Kasým-1945'de Rusya himayesinde, Seyyid Cafer Piþeverî liderliðinde Azerbaycan Millî Cumhuriyeti isimli kukla bir rejim; ayný þekilde 23 Nisan 1946'da da, Mehâbad'da Kadý Muhammed liderliðinde Mahâbâd Cumhuriyeti'ni kurdurmuþtu..

Türkiye de süngü ucundaydý.

Stalin, Türkiye'den de 1936 tarihli Montreux Boðazlar Sözleþmesi'nin barýþa hizmet etmediðini belirterek, Ýstanbul ve Çanakkale Boðazlarý'nýn güvenliðini kendilerinin de koruyacaðýný, 1877-78 Rus- Osmanlý Savaþý'ndan sonra durumlarý muallâkta kalan Kars- Ardahan taraflarýnda da sýnýr düzenlemeleri yapýlmasýný istemekteydi; gönderdiði bir gizli ültimatomla...

Ýsmet Paþa bu gizli ültimatom'a, yine -güyâ-'gizli karþýlýk veriyor ve Stalin tarafýndan dile getirilen talep ve iddialarý reddedip, gerekirse vatan savunulmasý için her türlü fedakârlýðýn yapýlacaðýný, 'Milletimizin, vatanýna karþý vazifesini yerine getirmekten herhangi bir örnek mevcud deðildir..' gibi kararlý cümleler kuruyordu, amma bu 'gizli cevabî ültimatom'un sonundaki 'gizli not' her þeyi âþikar eyliyordu: Çünkü 'Bu cevabî notamýzdan, büyük dostumuz Amerika Birleþik Devletleri de haberdar edilmiþtir..' deniliyordu o notta..

Amerika görür ki, bütün 'Doðu Avrupa ülkeleri' gittiði gibi ve Yunanistan'da da komünistlerin ülkeyi ele geçirmek için Rusya desteðiyle baþlattýðý iç savaþ devam ederken, Türkiye de Rusya tarafýndan yutulmak istenmektedir.

Amerika da bu fýrsatlarý kaçýrmayacaktý elbette..

Nitekim 1944 Kasým'ýnda Washington'da ölen ve savaþ þartlarý yüzünden Türkiye'ye götürülemeyen Türkiye B. elçisi Münir Ertegün'ün cenazesi'nin 2. Dünya Savaþý'nda Amerika'nýn Okyanus'lardaki efsanevî savaþ gemisi olan Missouri zýrhlýsýyla Türkiye'ye gönderilmesine karar veriyor ve baþka savaþ gemilerinin refakatinde, bir gövde gösterisi havasýnda, 5 Nisan 1946 sabahýnda Ýstanbul'a vardýðýnda o gün resmî tatil ilan olunuyor ve yüzbinler sokaklara dökülüp, 'Haydi gel, Stalin! Biz hazýrýz..' diye, dev tezahürat yapýlýyordu.

Ve Stalin'in komünist saldýrganlýðý dinmek bilmeyince, 1949'da (Kuzey Atlantik Antlaþmasý Teþkilatý/ North Atlantic Treaty Organisation) NATO kuruldu, kapitalist ve de kendilerini, 'Hür Dünya' olarak sunan Amerikan öncülüðündeki dünya...

Bu askerî pakt'a Türkiye de üye olmak istiyordu, ama Türkiye'nin halký Müslümandý.. Hâlbuki NATO, Kuzey Atlantik bölgesindeki Hristiyan ve kapitalist ülkeler arasý bir askerî pakt idi.

Nihayet, Kore Yarýmadasý komünist ve kapitalist olarak ikiye bölünüp, komünist Kuzey Kore'ye karþý Güney'i korumak için Amerika liderliðinde açýlan yeni cephede Türkiye de savaþa binlerce asker gönderip, hele de Kunuri Muharebesi'nde pusuya düþürülen Amerikan ordusunu kurtarmak için yüzlerce askerini kurban edince, 1953 yýlýnda nice tereddütlerden sonra NATO üyeliðine -lûtfen- kabul edilmiþti. 12 ve 15 derken, þimdi 30 ülke NATO askerî þemsiyesi altýnda.. Ve asýl komuta merkezi, Amerikan emperyalizminin tekelinde..

Bu askerî yarýþýn karþý tarafýnda da Varþova Paktý oluþturulmuþtu komünist dünya tarafýndan.

Ama Sovyetler Birliði 1991'de daðýlýnca, Varþova Paktý da buharlaþtý ve Rusya þimdi, önceden de olduðu üzere yine tek baþýna ikinci bir dünya kutbu konumunda..

Evet, bugün de NATO deyip geçilemiyor. Rusya da kendisinin NATO tarafýndan kuþatýlmak istenmesine karþý oluþturuyor dýþ siyasetini..

Erdoðan Türkiye'si ise, NATO'dan ayrýlmak siyasetine deðil NATO dünyasýnýn emir kulu olmamak ve Rusya'ya da geçmiþ tarihi unutmadan, ama iyi komþuluk iliþkileri kurulabilirse, onu denemek dikkatiyle; Türkiye'de de, NATO dünyasýnda alýþýlmadýk bir siyaset izliyor..

Ve mevcud dünya þartlarý içinde yanlýþ da deðil, bu siyaset..