Zor zamanlarda nasıl bir liderlik gerekir?

Kurulu düzende iyi yöneticilik yapmak ile düzen kurucu liderlik yapmak farklı şeylerdir.

İyi yorumcu olmakla iyi oyuncu olmak; iyi oyuncu olmakla iyi oyun kurucu olmak farklı şeylerdir.

Tarihte roller üstlenmek ile tarih yazmak farklı şeydir.

Teorik yönü gelişmiş olmakla pratik yönü güçlü olmak farklı şeydir.

Siyasi imaj sahibi olmakla siyasi tecrübe sahibi olmak farklı şeydir.

Siyasetçi olmakla siyasi lider olmak da farklı şeydir.

Barışta siyaset yapmakla savaşta siyaset yapmak; güzel havada kaptanlık yapmakla fırtınalı havada kaptanlık yapmak; istikrarlı dünyada ülke yönetmekle kaotik dünyada ülke yönetmek; sükûnet ortamında başı çekmekle saldırı altında başı çekmek çok farklı şeylerdir.

Yerleşik sınırların, kuralların, kabullerin olduğu bir dünyada ülke yönetmekle sınırların, kuralların, kabullerin değiştiği bir dünyada ülke yönetmek de çok farklıdır.

Kriz yönetimi, kaos yönetimi, gelecek yönetimi, risk yönetimi, tehdit yönetimi, çatışma yönetimi güçlü liderlik ister.

Yoğurdu üfleyerek yiyenler, risk alamayanlar, yeni oyun kuramayanlar, meydan okumalara göğüs geremeyenler, tehdit ve saldırılara direnemeyenler, daha büyük hedeflere kilitlenemeyenler zor zamanlarda liderlik yapamazlar.

Böyle zamanlarda lider olmak büyük bir cesarete, engin bir basirete, sarsılmaz bir iradeye, kişisel sonunu düşünmeyecek bir kahramanlığa ve birkaç adım sonrasını görecek bir ferasete sahip olmayı gerektirir.

AK Parti 2000’li yıllarının başında Türkiye’de yaşanan ekonomik ve siyasi kriz döneminde umut oldu, Erdoğan o dönemdeki kaotik ortamda bir kurtarıcı olarak görüldü ve zamanla karizmatik bir kahramana dönüştü. 15 Temmuz kalkışmasını tersine çevirebilmek ancak böyle bir liderlikle mümkündü.

Bugün Türkiye kendi iç dengesini ve istikrarını sağladı ama bir süredir bölgesel ve küresel şartlar önüne büyük meydan okumalar koyuyor.

Dünya genelinde bir çalkantı ve kriz ortamı var.

Tarihin harmanlama döneminde Türkiye’yi sahil-i selamete çıkarmak sıradan bir siyasetçiliği değil güçlü bir liderliği gerektiriyor.

Karizmanın rutinleşmesini savunanlar tam da karizmatik liderliğe ihtiyaç olan çalkantılı bir dönemden geçildiğini ıskalıyorlar.

Yeni bir dünya düzeni kurulurken sıradan siyasetçi/yönetici profiline değil güçlü lider profiline ihtiyaç var. Türkiye’nin avantajı tam da bu tür bir liderliğe sahip olması…

Teeni, ihtiyat, şüphecilik, orta yolculuk, dengecilik belli durumlarda faydalıdır ama bunun silikliğe, ezikliğe, korkaklığa, çekimserliğe dönüşen bir siyasi profil üretmesi Türkiye’nin hiç de ihtiyacı olmayan bir şeydir.

Agresif olmakla girişken olmak, maceracı ve hayalperest olmakla vizyoner ve idealist olmak da farklı özelliklerdir.

Pasiflik ve edilgenlik tarihi kırılma dönemlerinde öldürücü sonuçlar doğurabileceği gibi aşırı ve kontrolsüz hamleler de yıkıcı etkiler doğurabilir.

Bu yüzden siyasi tecrübeye ve olgunluğa sahip karizmatik liderlik yakın geleceğin de belirleyici aktörü olacaktır.

Türkiye’nin tarihi müktesebatı, ortak aklı ve siyasi liderliği zor zamanların aşılmasını, krizlerin fırsata dönüştürülmesini sağlayacaktır.