Bugün, Milâdî (yâni, Hz. Ýsâ Aleyhisselâm doðumunu esas alan) takvimle 9 Aðustos 2021.. Ve, Hicrî -Qamerî takvimle (yâni, Hz. Peygamber (S)'in Mekke'den Medine'ye) Hicret'inin 1443'üncü yýldönümü.. 365 günlük Hicrî-Þemsî /Güneþ Yýlý'na göre ise, Hicret'in 1400 yýlýndayýz..
*
Her kültür ve medeniyet havzasýnda insanlýk, binlerce yýl öncelerden beri zamaný dilimlere ayýrýrken, kendi deðerlerine göre bir baþlangýç noktasý belirler.
Uzak Doðu'da Konfüçyüsçü ve diðer dinler 3 binli yýllarý esas alýyorlardý..
Yahudiler 5780'lerdeler.. Ve, Ýsrail rejimi bugün de bu takvimi kullanýyor.
*
Müslümanlar ise, maalesef, Meþrutiyet yýllarýndan beri Miladî takvimi kullanmaya baþladýlar, Avrupa kültür ve medeniyeti karþýsýnda bir aþaðýlýk duygusuna kapýlarak.. Ve 1923'den sonra ise, sosyal hayatýn bütünüyle Avrupa form ve normlarýna göre þekillendirilmesinin bir dayatma halinde uygulanmaya konulmasýndan sonra, 'milâdî takvim'i kullanýyoruz.
Elbette Müslümanlarýn Hz. Îsâ aleyhissâlâm'ýn velâdetini esas alan bir düzenlemeye de itirazýmýz olamaz. Çünkü, bütün Enbiyaullah / Îlahî peygamberler bizim peygamberlerimizdir. Biz onlarýn eliyle sunulan 'ilâhî peygamberlerin/ mesajlarýn doðruluðuna, icmalî imanla, yani onlar eliyle geldiði andaki ve tahrif edilmemiþ þekline inanýyoruz.
O halde bir mesele yok demektir diyebilir miyiz?
*
Ýþte o noktada biraz durmak -düþünmek zorundayýz..
Çünkü, milâdî takvimi kabul edenler- ettirenler veya dayatanlar bizlere Hz. Ýsâ aleyhiselam'ý hatýrlatmak deðil için, emperyal dünyanýn kültür ve medeniyetlerinin üstün olduðunu kabul ettirmek için yaptýlar- yaptýrdýlardý bu deðiþikliði..
Olan olmuþ , þimdi bu mu mesele?
Herkesin bakýþýna göre deðiþir..
*
Düþünelim þöyle bir..
Meþrutiyet ve sonrasýnýn -sözde- aydýnlarýnýn / aydýnlýkçýlarýnýn, -daha doðrusu- aydýncýklarýnýn nazarýnda ülkenin temel meselesi o günlerde, o muydu?
Elbette ki hayýr!. Hele de, üstelik bir büyük harbiden yenilmiþ ve periþan olarak, pek çok seçkin-yetiþmiþ nesillerini ve maddî ve hattâ bir çok manevî zenginliðini yitirmiþ olarak çýkan bir ülke ve halkýn ilk meseleleri, emperyal güçlere öykünmek, onlar gibi bir hayat tarzýna göre yaþamaya özenmek deðildi, tabiatiyle..
Ayný aðýr yenilgi ve periþanlýklardan geçen Almanya ve Japonya gibi ülkeler 20-30 sene sonra yeniden dünya sahnesine kendi kimlik ve teknolojileriyle tekrar çýkarken; biz aradan bir asýr geçerken; henüz yeni yeni toparlanmaya çalýþýyoruz.
O halde, büyük bir sosyal ârýza yaþadýðýmýzý ve sosyal hâfýzamýzýn DNS'sýyla oynandýðýný düþünmeli deðil miyiz?
*
Biz Müslümanlar, Hz. Peygamber (S)'in veladetini /doðumunu da deðil, 40 yýl yaþadýðý Mekke'den -daha sonra Medine-i Munevvere ve Medine-t-un'Nebî olarak anýlacak olan- Yesrib'e gitmek zorunda kalýþýný, 13 asýr boyunca kendi takvimimizin yýlbaþý olarak kabul ederken, Hicret'in taþýdýðý mânâyý da hatýrlamýþ oluyor ve de hatýrlamalýlar..
Bizler ise bugün bütün bunlardan habersiziz.. Sadece bir yeni Hicrî yýla giriþimizin ve yeni bir zaman diliminin bize neler hatýrlatmasý gerektiðinin üzerinde bile akletmiyoruz, genellikle.. Bugün sadece bu ülke deðil, çoðu Müslüman ülkelerin de bundan haberi yok.. Bizde ise, bu gibi günleri minarelerde kandiller yakmak ve kandil simidi yemek ya da en fazlasýyla basmakalýp tebrik mesajlarý göndermek þeklinde anlayan sathî, sýð bir bakýþ açýsýna takýlýp kalmýþýz.. Yani, Hicret'te var olan aslî mânâlarý hatýrlamýyoruz bile.. Yüce Peygamber'in Mekke'den hangi acýlar ve ýzdraplar ve amma bir o kadar da, insanlýðýn haysiyeti þeref ve gerçek hürriyet anlayýþýný hâkim kýlmak için Hicret ettiðini düþünmüyoruz.
Hicret kelimesinin içinde, evet nice acýlar, hicranlar da vardý..
Yüce Resul, 40 yýl boyunca yaþadýðý Mekke'yi güle oynayarak mý terk etti sanýyoruz?
Puta, putlara, sahte ilâhlara kul-köle olmayý, kendi yakýnlarýndan baþlamak üzere dalga dalga bütün insanlýða reddettirmek ve bütün insanlarýn dünyaya hür olarak geldiklerini anlatmak için 'Lâilâheillallah' bayraðýný açmak üzere Ýbrahîmî bir þuûr ve eylemle karþý çýkýþtý, bütün insanlýða karþý bir özgürlük manifestosu yayýnlamaktý Hicret; sýradan bir yer deðiþtirmek deðil..
*
Medine halkýnýn 1443 sene önce bugün, 'Tale'âl bedru aleynâ..' (Dolunay doðdu üzerimize) neþidesini nasýl okuduklarýný olsun Mehmed Emin Ay'dan dinleyelim ve de þair Nûrullah Genç'in Hazret-i Peygamber (S)'i anlattýðý 'Yaðmur' isimli, 'Na't' kývamýndaki uzun ve güzel þiirinden bir bölümü birlikte okuyalým:
'(...)
Yaðmur, seni bekleyen bir taþ da ben olsaydým,
Çölde seni özleyen bir kuþ da ben olsaydým,
Dokunduðun küçük bir nakýþ da ben olsaydým,
Sana sýrýlsýklam bir bakýþ da ben olsaydým,
Uðrunda koparýlan bir baþ da ben olsaydým,
Bahira'dan süzülen bir yaþ da ben olsaydým,
Okþadýðýn bir parça kumaþ da ben olsaydým,
Senin için görülen bir düþ de ben olsaydým,
Yeryüzünde seni bir görmüþ de ben olsaydým,
Sana hicret eden bir Kureyþ de ben olsaydým,
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydým,
Bâtýl'ý yýkmak için kuþandýðýn kýlýcýn,
Kabzasýnda bir dirhem gümüþ de ben olsaydým..
*