28 Þubat darbesinin üzerinden 24 sene geçti. Araya baþka darbe giriþimleri de sýðdýrdýk ve tabii bir de 15 Temmuz. Onun üzerinden bile altý sene geçti.
Bu kadar sýk darbe yiyen ve demokrasisini bu kadar sýk tamir etmek durumunda kalan baþka bir millet yok sanýrým.
Anayasal düzeni askýya alan darbe pratiklerinin makul hiçbir izahý ya da mazereti olamaz. Eski Genelkurmay Baþkaný Ýlker Baþbuð'un Menderes için sarfettiði "Erken seçim için tarih açýklasaydý darbenin önüne geçilebilirdi" gibi sureti haktan gözüken ifadeler dahi bu anlamda kabul edilemezdir.
Ancak Türkiye'de darbe mekaniðinin nasýl harekete geçirildiðini ve nasýl temellendirildiðini anlamak önemli.
Askeri müdahale ve darbelerde kanýmca iki temel mekanizma var. Ýlki askeri ve sivil bürokraside, Cumhuriyeti Batýcýlýkla, Kemalizmle ve tek tipleþtirici laiklik anlayýþýyla bir tutan kadronun uzun zaman tek hakim güç olmasý. Bunlar toplumu dönüþtürmek misyonunu üstlenmiþti. Bu misyon anayasal kurumlar eliyle ve ideolojik kültür politikalarýyla yerine getiriliyordu. Bir taraftan da önüne sandýk konulduðunda her daim bildiðini okuyan milletin tercih ettiði siyasetçilere sýnýrlarýný gösteriyor, haddi aþtýklarý yerde de en hafif tabirle balans ayarý yapýyorlardý.
Darbe mekaniðinin bu kadar kolay ve sýk çalýþtýrýlabilmesinin ikinci sebebi ise Türkiye'nin siyaseten, ekonomik ve askeri bakýmdan baðýmsýz bir hüviyete kavuþamamýþ olmasýydý. Bu yüzden, darbe yapmak isteyen güçler her zaman kendilerine dýþarýdan destek buldular yahut seçilmiþ iktidarý devirmek isteyen dýþ aktörlere bu hizmeti seve seve verecek askeri ve sivil kadrolar hep varoldu.
Bunun en veciz ifadesi olan "Bizim çocuklar baþardý" sözünü darbe tecrübeli her vatandaþ iyi bilir.
Darbe yaygýn biçimiyle; baský kurarak, zor kullanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi deðiþtirecek biçimde yönetimi devirme iþi olarak tanýmlanýr. Her darbenin ilk hedefi seçilmiþ iktidarlardýr. Kanýmca 28 Þubat'ý diðer tüm darbelerden ayýran özelliði, siyaseti hedef almasýnýn yanýnda doðrudan toplumu, toplum deðerlerini, belli bir sosyolojiyi hedef almasýydý. Her darbe millet iradesini hedef almasý dolayýsýyla elbette toplumu da hedef almaktadýr ama 28 Þubat'ta bu doðrudan yapýlmýþtýr. 28 Þubat kararlarý dediðimiz liste, týpký Cumhuriyet'in kuruluþundan sonra "inkýlaplar" adý altýnda toplumu dönüþtürmek, Batýlýlaþtýrmak, modernleþmek adýna izlenen yola benzer biçimde bir ön alma ve toplumu formatlama amacý taþýyordu. Çünkü Türkiye giderek çok büyük bir nüfusa kavuþuyor ve bu artýþ, gardrop Cumhuriyetçilerinin deðil dindar muhafazakar taþralý sosyolojinin lehine oluþuyordu. Türkiye'nin bugünle kýyaslandýðýnda yarý nüfusa sahip olduðu yýllarda dahi katý bir doðum kontrol politikasý izlenmesinin sebebi de buydu.
28 Þubat'ta iktidarlarý devirerek yapamadýklarýný alenen topluma darbe yaparak gerçekleþtirmek istediler. Baþörtüsü yasaðý, üniversiteye giriþte uygulanan katsayý engeli, imam hatiplerin orta kýsýmlarýnýn kapatýlmasý, Türkiye'nin öz sermayesinin bile "yeþil sermaye" denilerek etiketlenmesi vs. tüm bu kararlar, 28 Þubat'ýn topluma yapýlmýþ bir darbe olduðunun göstergesidir.
Bu yüzden bugün hala en çok konuþtuðumuz darbe 28 Þubat'týr.
Teþekkür!
Duyanlar olmuþtur zaten, AK Parti'nin 7. Olaðan Ýstanbul Ýl Kongresi'nde, yeni Ýl Baþkanýmýz Osman Nuri Kabaktepe'yle birlikte yürütme kadrosunda vazife aldým. Benim için gerçekten çok farklý bir deneyime hýzlý bir baþlangýç yapmýþ oldum. Çok þey öðreneceðimden emin olduðum bu görevde ben de elimden gelen katkýyý vermeye çalýþacaðým.
Bu vesileyle arayarak, mesaj atarak tebrik ve dualarýný ileten herkese yürekten teþekkür ederim. Cumhurbaþkanýmýzýn verdiði Ýstanbul'u geri kazanma vazifesini inþallah haktan þaþmayarak yerine getirmek nasip olur.