28 Þubat davasýnýn baþýna gelmeyen kalmadý, önce iddianameyi yazan savcý FETÖ'cü çýktýðý için davaya þaibe düþürüldü. Kapalý kapýlar ardýnda FETÖ ile gönül iliþkisine girenler, davayý itibarsýzlaþtýrmak için iddianameyi FETÖ'cüler hazýrladý dedi.
FETÖ'cüler ise eskiden kumpas kurduklarý kesimlerle Erdoðan karþýtlýðýnda birleþtikleri için 28 Þubat davasýný istismar ettiler.
Zaten davanýn sivil ayaðý, askerlere selam duranlar, karargaha gidip talimat alanlar, manþetlerden "Hala ne duruyorsunuz" dercesine askeri darbeye teþvik eden manþetler atanlar yargýlanmadý.
Baþörtülülere "kevaþeler", "yarasalar" diyenler oldu; lakin hiçbiri ne özür diledi ne de herhangi bir soruþturmaya uðradý.
Aradan yýllar geçtikten, davanýn tadý tuzu kaçtýktan sonra ceza alan generallerin de önemli bir kýsmý ya kocamýþlýk ya da hastalýk gerekçesiyle Cumhurbaþkaný tarafýndan cezalarý kaldýrýlarak salýverildi.
Yani binlerce insanýn hayatýný zindan edenler, geleceðini elinden alanlar birkaç yýl yatýp çýkmýþ oldu.
80'ini dönmüþ bu insanlarýn hapiste olmasýndan keyif alacak insanlar deðiliz. Zaten gerekli þartlar oluþmuþsa Cumhurbaþkanýnýn cezalarýný ertelemesi ya da affetmesi teamülden. Ancak özellikle Çetin Doðan'ýn hapishane önünde yaptýðý þov ve akabinde, 31 Mart'ýn heyecanýyla yelkenleri þiþmiþ bazý gazetecilerin, Çetin Doðan'ý "haysiyet", "dik duruþ" iltifatlarý yaparak yere göðe koyamamasý üzerine ciddiyetle durmak gerekir.
15 Temmuz darbe giriþimine "tiyatro" diyenler, bakýn ekranlara "28 Þubat darbe falan deðildi" diyor. Darbe olmadýðýný kanýtlamak için de 15 Temmuz'u delil gösteriyorlar.
Dün tiyatro dediklerini bugün 28 Þubat'ý aklama argümanýna dönüþtürüyorlar.
28 Þubat darbe olsaymýþ Erbakan 4-5 ay daha görevinin baþýnda olur muymuþ, hem 28 Þubat kararlarýna itiraz bile etmemiþmiþ.
Devletini, milletini seven bir siyasetçi olarak gözü dönmüþ askerlerin ve 5'li çetenin insafýna býrakmak istemedi memleketi, diyecek halleri yok tabii.
Oysa 28 Þubat yalnýzca hükümete deðil, topluma da yapýlmýþ bir darbeydi. Toplumun önemli bir kesimini dinsel, kültürel, ekonomik, politik olarak kökünden söküp atmak isteyen bir darbeydi. Kýsaca apartheid rejimi kurmayý amaçlayan bir darbeydi. "28 Þubat bin yýl sürecek" diyenlerin hayaliydi bu. Sanýlmasýn ki o hayali kuranlar deðiþti ya da bir þekilde bitti gitti. Bakýn iþte en ufak bir fýrsatta hortlayacak olan tartýþmanýn numunesi; hakim baþörtülü diye reddi hakim talebinde bulunan sanýk avukatý...
Önemsiz bulduðumuz, nasýlsa reddedilir ve sorun çözülür dediðimiz bu olay, 28 Þubat zihniyetinin bir numunesidir.
ÝBB gazetecilerinin Roma çýkartmasý
Gazeteci arkadaþýmýz Hilal Kaplan yazýlabilecek her þeyi yazmýþ, tekrarlamak yerine altýna imza atmayý tercih ederim. Lakin bir yaþanmýþlýk var, onu aktarmak istedim.
"Tayyare gazetecileri" olarak tesmiye edilen grupta olup sonradan "tarafsýz gazeteciliðe" terfi eden muharrirlerimizden birinin de olduðu Küba seyahatinden aktaracaðým; Cumhurbaþkanýmýz ve heyetiyle ayný otelde kalan bir grup emekli öðretmen ile karþýlaþtýk. O yaþlarda hem fiziken hem de madden Küba tatili yapabilmek, özenilesi bir þey. Hem de mütevazý maaþlardan kenara koyup gelmiþler. Tabii þimdi pek mümkün deðil, onu da söyleyelim ki gelecek linçe karþý siper olsun.
Diyeceðim þu, o güzel teyzeler lobide bizleri görünce þimdi muhalifliðe terfi etmiþ olan gazeteci arkadaþýmýza dönüp "bizim vergilerimizle seyahat ediyorsunuz"la baþlayan ve nezaket ölçülerinin çok dýþýna çýkan bir sepet laf etmiþti. Tabii ki hepimiz donup kalmýþtýk, arkadaþýmýz da Allah'ý var, teyzelerin seviyesine inmeden "Ben devletin deðil maaþýmý veren patronumun verdiði parayla buraya geldim. Yediðim yemeðin de kaldýðým otelin de parasý sizin cebinizden çýkmýyor, korkmayýn" diyerek karþýlýk vermiþti.
ÝBB Baþkaný belli ki seçim zaferini bizim vergilerimizle ve kendi gazetecileriyle ýslatmak istemiþ. Bir-iki deðil 45 gazeteciyle hem de.