Bazý okuyucular '28 Þubat 1997 zorbalýðýnýn 27. yýldönümünde teðet geçtiðimi düþünmüþler. Evet, '28 Þubat' günü yazýmýn konusu farklýydý. Ama temelde ayný zorbalýðýn, ayný barbarlýðýnýn sergilendiði Gazze Faciasý etrafýnda, HAMAS yetkilileriyle yapýlan bir görüþmeden edindiðim intibalarýn bayatlamamasý için, o gün önceliði o konuya vermiþtim.
Ayrýca, 'Fakîr', 27 Þubat Salý akþamý, büyük ekseriyetini genç ve de idealist hukukçularýn oluþturduðu anlaþýlan 'Genç Hareket'in Ýstanbul-Þehzadebaþý'ndaki merkezinde 28 Þubat'ýn yýldönümünde, Av. Hüsnü Tuna ve Av. Yurdal Kýlýçer'le birlikte 28 Þubat deðerlendirmesi yapýyordu.
Yoksa 28 Þubat Zorbalýðý nasýl unutulur? Kaldý ki, tarihimizde 28 Þubat'lar o kadar çoktur ki. Onlarýn her birisi, mâzi, Müslüman milletimizin kalbinde bir yaradýr.
Önceki '28 Þubat'lar da ne mi?
Tarihimizde, milletin silahýný millete çevirenler taifesinin hýyanetleri o kadar çoktur ki, 28 Þubatçýlar da bunu, '28 Þubat 1997 Zorbalýðý'nýn gerçek tarihi gerçekte 1923'de baþlamýþtýr' diye anlatýyorlar ve laiklerinin (1000) yýl devam edeceðini iddia edecek kadar 'uzak görüþlülük' sergiliyorlardý. Kaldý ki, 1923'den önce de 28 Þubat'ýn tarihteki nice izdüþümleri, nice zorbalýklar defalarca olmuþtur. Nitekim Osmanlý'nýn zayýflama emâreleri arttýkça, ateþi yükselen 'Yeniçeri Hastalýðý.' bile diyebiliriz, bu zorbalýklara.
Ama 15 Temmuz 2016'da da ayný hastalýðýn hecmeleri sergilenmek istenmiþtir ama önceki zorbalýklarýn her birisi karþýsýnda , 'Aman kan dökülmesin! Aman, buhraný zamana yayalým.' gibi 'idare-i maslahatçý' gerekçelerle geçiþtirme çabalarý veya baþ eðiþ sahneleri, -bir hakký teslim etmek gerekir- ilk kez, Tayyib Erdoðan'ýn iradesine ve milletin emanetine sahip çýkma kararlýlýðýna toslamýþ ve tarûmar olmuþtur, elhamdulillah.
*
Evet, '28 Þubat' denilen zorbalýk gösterisi sýrasýnda tekrarlayan 'darbeci general'ler ve onlarýn medyada ve sosyal hayatýn muhtelif kesimlerindeki 'sivil general'leri, eli silahlý paþa-atalarýnýn tumturaklý laflarýný tekrarlýyorlar ve '28 Þubat, 1997'de ortaya çýkmadý, 1923'den beri hep vardý ve 1000 yýl devam edecek.' diyorlardý.
Kemalist-laik medyanýn Genel Yayýn Müdürleri ise, Genelkurmay'a telefon edip, 'Paþam, yarýnki manþete ne yazalým? ' diye emir bekliyorlardý. Cumhurbaþkaný Süleyman Demirel ise, medyada koparýlan 'Þeriat geliyor!..' þeklindeki yaygaralarý yatýþtýrmak için, 'taife'y-i laikus'a, 'Ben Çankaya'da olduðum müddetçe þeriat gelemez, ancak cesedimi çiðneyip geçerler. Hem, korkmayýn, ateþ parçasý öyle bir baþsavcý tayin ettim ki.' diye garanti veriyordu. 'V.S' isimli o baþsavcý ise, 'militan-laik' olduðunu açýkça haykýrýyordu. 'Yargýtay, Danýþtay ve Anayasa Mahkemesi' gibi yüksek yargý organlarý da ayný havada, 'Okullarda, üniversitelerde baþörtülü / Ýslâmî tesettürlü olarak okumak istenilmesinin, Cumhuriyet'e karþý bir kalkýþma olduðu'na dair, totatilter laikliðin en çarpýcý örneklerini üretmekle meþgul oluyorlardý.
Hele, o dönemin çevik bir generali vardý, 'Ýslâm'ýn aþýrýsý, ýlýmlýsý olmaz; hepsi aynýdýr, ayný yere gider.' diyerek, Ýslam adýna ne varsa hepsine savaþ açtýklarýný, hem de Amerikalarda bile dile getiriyordu.
Nitekim bir Amerika gezisinde Devlet Bakaný ve Hükûmet Sözcüsü olarak, Erbakan Hükûmeti'nin önde gelen isimlerinden olan Abdullah Gül, Washington'da Amerikan Dýþbakaný Mss. Madeleine Albright'la görüþürken, heyette bulunan söz konusu çevik bir general devreye giriyor ve 'Ben ve arkadaþlarým bu Hükûmet'le mücadele etmekte kararlýyýz' diyor; Albright ise, 'Ama ne yapacaksanýz, Meclis aritmetiði yoluyla yapýnýz.' diye yol gösteriyordu.
O 'Meclis aritmetiði' tavsiyesine uyuldu ve Çiller'in partisinden 50 kadar m.vekili Genelkurmay'a çaðrýlýp istifa ettirildi. Ama Hükûmet'in Meclis'te azlýða düþürülmesi (merhûm) Muhsin Yazýcýoðlu ve 6 milletvekili arkadaþýnýn, Hükûmet'e destek verdiklerini açýklamasýyla, mümkün olamýyordu.
O þartlar altýnda, Erbakan istifa etti(rildi), ortaðý Tansu Çiller'in Baþbakan yapýlacaðý düþünülerek. Ama geçmiþte, 'Bulursunuz, 226'yý, düþürürsünüz' diye meydan okuyan Demirel, 'Demokrasi sayýsal deðil, siyasal aðýrlýk rejimidir.' diye bir 'vecize' üreterek, Meclis'te hiçbir desteði olmayan M. Erez ve sonra da Mesud Yýlmaz'ý Baþbakan olarak tayin etmiþ ve öteki partiler de bütün bu manipülasyonlara destek vermiþlerdi. Mesut Yýlmaz, 'Siyasî hayatýma bile mal olsa, (baþörtülüler için kullandýðý aþaðýlayýcý ifadeyle) o yarasalara fýrsat vermeyeceðim.' diyordu.
Evet, 28 Þubat zorbalýðý, Osmanlý'nýn son yüzyýllarýnda 'Yeniçeri Hastalýðý'ydý; 1923'den sonra ise, -tadýndan yenilmeyen Cumhuriyet ambalajlý- bir 'totaliter laiklik' hecmesiydi.