ABD güvenimizi kazanabilecek mi?

Joe Biden'ın Başkan seçilmesinden sonra nasıl bir ABD olacak? Bu soru sadece bizi ilgilendirmiyor, tüm dünyayı ilgilendiriyor.

Meseleye ABD canibinden bakanlar Biden'ın Türkiye'ye karşı sert politikalar uygulayabileceği, yaptırımları devreye alabileceği, iç siyasete yönelik müdahaleci tavırlar sergileyebileceği gibi şeyler söylüyorlar.

Oysa meselenin önemli bir boyutu ABD'nin Türkiye'nin güvenini kazanma zaruretidir.

ABD özellikle FETÖ ve PYD konusunda büyük hayal kırıklığı oluşturdu.

Aslında ABD'nin bütün dünyaya hayal kırıklıkları yaşattığını biliyoruz. Bu yüzden güven sorunu ABD için genel ve temel bir sorundur.

Trump yönetimi BM'den Dünya Sağlık Örgütüne, NATO'dan AB'ye kadar birçok uluslararası kuruluşa ve birliğe posta koydu.

'Önce Amerika' anlayışıyla dünyayı kendi merceğinden gören ve başka herkesi ötekileştiren Trump Doktrini ittifaklık ve dostluk ilişkilerini derinden sarstı.

En önemli üyesi olduğu NATO ile bile kavga eden bu anlayışın yerine yenisi kurmak öncelikle güven bunalımını gidermeyi gerektiriyor.

ABD'nin AB ile de ilişkileri onarması, güven tesis etmesi gerekiyor.

ABD'nin Rusya ve Çin'e karşı Asya ülkelerindeki imajını da düzeltmesi gerekiyor.

ABD'nin Ortadoğu'da Filistin ve Suriye meselesi başta olmak üzere politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor.

Hatta birbirinin uzantısı gibi görülen İsrail yönetimiyle bile Biden'ın kendince Trump'ın ilişki çizgisinin gerisine düşmeyecek bir güven oluşturması gerekiyor.

İran'la müzakereleri destekleyen Biden yönetiminin bu ilişkide bile belli bir güven çizgisi yakalaması da şart.

Yani ABD hasımlarıyla ilişkide de, müttefikleriyle ilişkide de güven endeksini yükseltmek durumunda.

Bu noktada asıl mesele güven ilişkisinin karşılıklı çıkara, düzeyli ve kurallı bir çerçeveye, samimi ve dürüst bir işbirliğine dayanıyor olması...

Vesayete veya himayeye dayanan, tek taraflı çıkarları gözeten, tepeden ve üstenci bir perspektif sahici bir ilişki biçimi üretemez.

ABD'nin AB veya NATO ilişkisinin artık vesayet veya tek taraflı yönlendirme üzerine kurulması pek kabul görmeyecektir.

ABD artık Kanada, İngiltere, İsrail gibi devletleri bile her konuda kendi ekseninde konumlandıramıyor.

Avrupa Birliği üyesi birçok ülke Çin'le, Rusya'yla veya İran'la kendi menfaatleri çerçevesinde ilişkiler geliştirebiliyor.

ABD'nin yanında yer alanlar veya karşısında yer alanlar gibi sığ bir bakış açısı veya kategorik dayatma artık mümkün değil.

ABD içinde bile bu yeknesaklığı sağlamak mümkün olmuyor. Başkan Suriye'den çıkıyoruz diyor, asker çekilmiyor!

Bu yüzden Biden yönetimi öncelikle içeride ve dışarıda tüm ilişki ve işbirliklerine karşı güven oluşturucu adımlar atmak durumunda.

Türkiye-ABD arasındaki ilişkinin seyri de bu genel görünümden bağımsız değildir. Güven bunalımı bir süreç şeklinde oluştuğu gibi güveni sağlamak da bir süreç şeklinde olacaktır. ABD yönetimi ilişkileri bozacak değil güven artıracak adımlar atmalıdır.

Türkiye başta olmak üzere bölge toplumlarında yükselen ABD karşıtlığının azalması da bu adımlara bağlıdır.