'Tâlibân /Talebeler' teþkilatýnýn,1995-2001 arasýndaki 6 yýllýk hükûmetinin Amerikan emperyalizmi eliyle sonlandýrýlmasýndan 26 yýl sonra Afganistan topraklarýna yeniden hâkim olduðu, artýk neredeyse kesin..
Dahasý, Amerikan emperyalizmi, geri çekiliþ için hiçbir hesap yapmadýðý veya yapmaya fýrsat bulamadýðý için, 'Tâlibân' bugün, hatta bir çok NATO ülkesinin ordularýnda bile bulunmayan en geliþmiþ silahlara ve teçhizata sahip durumuna da gelivermiþ...
Tabiî, bu yüzden de, her þeyde bir 'bit yeniði' aramayý âdet edinmiþ komplocu kafalar, Tâlibân'ýn hâkim hâle getirildiðinden bile söz ediyorlar.
Tâlibân teþkilatý, artýk ülkeye hâkim bir rejim haline dönüþmenin eþiðinde...
Ve, ülkenin 2001'deki iþgalden sonra Amerikan dayatmasý olarak hazýrlatýlan Anayasa'sýnda yazýlý olan 'Cumhûri-i Ýslâmî-i Afganistan(Afganistan Ýslâm Cumhuriyeti) ismi bile 'Afganistan Ýslâm Emirliði (Emâret-i Ýslâmiyye-i Afganistan' olarak deðiþtirildi, þimdiden..
Ama bu isim bile, elbette, þer'î mantýk açýsýndan iddialý neticeler ortaya çýkarmaya müsait...
Çünkü 'Emirlik' Müslüman olan herkesi de zýmnen kendilerine itaatle baðlanmaya davet eden bir terimdir.
Tâlibân yetkililerinin bu ismi seçmesi tesadüfî deðil, dikkatli bir tercihin sonucudur. Ancak, bu isimlendirmeye bakarak, hele de ülke dýþýndan Müslümanlarýn bu 'Emâret'e baðlanýverecekleri hayaline kapýlýrlarsa, büyük bir yanýlgý yaþayabilirler.
Hatýrlayalým, Ýran'da 1979 yýlý baþýnda Þahlýk rejimi devrilip 'Ýslâm Cumhuriyeti rejimi kurulduðunda, orada da sistemin baþýnda fikrî- ideolojik ve itikadî temeli, 'Velâyet-i Faqih' anlayýþýna dayandýrýlýp, en üst liderlik makamýna da, Cumhurbaþkaný deðil, Veli-yy'i Emr-i Muslimîn-i Cihan /(Dünya Müslümanlarýnýn Veli-yy'i Emri, Ul'ûl- Emri) ve 'Veli-yy'i Faqih' olarak anýlan Rûhullah Khomeynî; ve onun vefatýndan sonra da 32 senedir S. Ali Khameneî getirilmiþti. Ancak, Ýran içindekilerin durumu ayrý; ama dünya Müslümanlarýnýn da iþbu 'Veli-yy-i Emr'e baðlanmasý gerektiði, yapýlan isimlendirmelerden de zýmnen anlaþýlýyordu. Ancak, Lübnan'dan Hizbullah ve Yemen'de (Husî'lerden oluþan ve) Ensarullah diye isimlendirilen Þii Müslümanlar dýþýnda öyle bir beklenti gerçekleþmedi.
Ki, Lübnan Hizbullahý'nýn Lideri, Hasan Nasrullah zaman zaman, 'Biz Ýran hükûmetine baðlý deðiliz, biz onlarla diplomatik çerçeve içinde irtibat kurarýz. Biz doðrudan Veli-yy'i Emr'e baðlýyýz; ondan emir alýrýz..' derken, gerçekte bu manaya iþaret etmiþ oluyordu. Ama bu baðlanmalar, beklentiler çapýnda olmamýþtý. Yine de, baþkalarýnýn baðlanmamalarý onlarýn bu iddia ve itikadi konumlarýndan geri adým atmalarýný gerektirmiyordu. Elbette baþka küçük gruplar veya münferit þahsî baðlýlýklar olmamýþtýr denilemez. Ama onlar henüz de emekleme dönemindedirler ve bulunduklarý her coðrafyada kendilerini Veli'yy-i Emr'in emirlerini yerine getirmek için, siperde bekleyen fedaîler'durumunda görürler.
*
Ayný mantýðýn Sünni versiyonunun, 'Afganistan Ýslâm Emirliði' adýný alan Tâlibân rejiminin itikadi temelini oluþturacaðý ve kendilerine içte ve ülke dýþýnda baðlý unsurlar bulmak isteyeceði ve Emîr'den bir emir geldiðinde bulunduklarý siperlerde derhal harekete geçecekleri, nazarî olarak kabul edilebilir.
Ancak, bu konuda, 'Afganistan Ýslâm Emâreti' ile, kýsa adý (DEAÞ /ISIS) 'Irak- Þam Ýslâm Devleti' demek olan ve Hilafet'ini 8 yýl öncelerde ilân eden teþkilat arasýnda bir þer'i liderlik rekabeti bile yaþanacak gibi...
Nitekim geçen hafta baþkent Kabil'de patlayan ve 13'ü Amerikan askeri, 30'u da Tâlibân milisleri olmak üzere, 180 kadar insanýn can verdiði bombalý saldýrýnýn, kendisine baðlý olduðunu iddia ettiði 'Khorasân-ý Bozorg / Büyük Horasan)' isimli eylem grubunca gerçekleþtirildiðini ve sorumluluðunu DEAÞ tarafýndan kabullenildiði açýkça ifade edilmiþ bulunuyor.
Yani, 'Afganistan Ýslâm Emirliði' ile DEAÞ'ýn 'Büyük Horasan' kolu arasýnda þimdiden bir güç yarýþý hazýrlanýyor gibi... Çünkü 'Büyük Horasan', Afganistan ve Ýran'ýn da dâhil olduðu ve 900 yýl öncelerde Selçukoðullarý'nýn tarih sahnesine çýktýðý bütün Horasân diyarlarýný içine alýyor. Nitekim Ýran'ýn eski C. Baþkanlarýndan Mahmûd Ahmedînejad'ýn bu 'tehlike'ye iþaret etmesi sebepsiz deðildi.
1998 Baharý'nda o zamanki Tâlibân liderleriyle bu satýrlarýn sahibi Mescid-ul'Haraam'da, üç gün boyunca pek çok konularý konuþmuþtu ve çok katýydýlar.
Onlarýn o zamandan bu zamana, temel stratejilerinde bir deðiþiklik yapmadýklarý anlaþýlýyor.
Taktik olarak ise...
O zamanlar Ýran- Afganistan sýnýrlarýnýn kendi taraflarýna, üzerinde 'Þia kâfir est!.. /Þia kâfirdir!' yazýlý kocaman levhalarý dikmiþken; ayný Tâlibân, 18-20 gün önce, Afganistan'da 'Hezaracât' denilen Þiilerin Âþûrâ törenlerine bir heyet bile göndermiþ ve Ýran'dan akaryakýt yardýmý isteyince, Ýran Hükûmeti de da hemen bu talebi karþýlamýþ bulunuyor. Bu da, Tâlibân'ýn bugün taktik deðiþtirebilecek bir seyyâliyete sahip olduðu þeklinde yorumlanabilir. Halbuki Tâlibân, 25 yýl önce Mezar-ý Þerif'i ele geçirdiðinde Ýran'ýn konsolosluk binasýnýn tahrip etmiþ, Ýran'lý 14 diplomatý da katledip, hemen oracýkta topraða gömmüþ ve Ýran silahlý güçleri, bir saldýrýyla o cinayete cevap vermeye hazýrlanýrken, Ýnkýlap Rehberi Khameneî'nin temkinli siyasetiyle, bu mukabil saldýrýdan el çekilmiþti.
*
Müslümanlar her konuda ayný düþünmeseler bile, bir arada ve barýþ içinde yaþamaya mecburlar. Aksi halde emperial-þeytanî güçlerin nice entrikalarý pusuda beklemektedir. Ve Müslümanlarýn ülkeleri, Müslüman olmayan güç odaklarýnýn ve devletlerin eline asla býrakýlamayacak topraklardýr.
Bu konuda, özellikle de Türkiye, Ýran ve Pakistan'a büyük vazifeler düþüyor.
*