En büyük hesaplaþma insanýn kendi nefsiyle hesaplaþmasý, en büyük mücadele insanýn kendi nefsine karþý verdiði mücadeledir. Öyleyse en anlamlý muhasebe de harici âlemi masaya yatýrmaktan önce dâhili âlemi hesaba tabi tutmaktýr.
Yüce Yaratýcý’ya karþý aczimizi, cehaletimizi, güçsüzlüðümüzü, muhtaçlýðýmýzý bilmek kadar önemli olan husus, O’na karþý mahcubiyetimizi bilmektir.
2019’un son günlerini yaþýyoruz. Hangi takvime göre olursa olsun geçen her sene insan ömründen bir tuðlayý düþürüyor. Yine yaþýnýz kaç olursa olsun, bir yaþ daha yaþlanmýþ oluyorsunuz.
Küçükken yaþ almak büyümeyi ifade ettiðinden mutlulukla karþýlanýr, ömür ilerledikçe yaþ almak ise insaný daha kederli hale getirir.
Böyle dönemleri bir muhasebe, bir hesaplaþma, bir deðerlendirme zamaný saymak lazým. Neredeyiz, nereye gidiyoruz; nasýlýz, nasýl olmaya çalýþýyoruz…
Dünyevi hedeflerimizi, amaçlarýmýzý, sahip olduklarýmýzý masaya yatýrmaktan önce kendimizi masaya yatýrmalýyýz. Dünyadan göçerken bizi terk etmeyecek, bizi yalnýz býrakmayacak, bize yarenlik yapacak kazanýmlarýmýzý ele almalýyýz. Asýl olan, hesaba çekileceðimiz hususlarýn muhasebesini yapmaktýr.
Hangi dine, inanca, ahlaki öðretiye, düþünce sistemine inanýrsanýz inanýn insanoðlunun müktesebatýnda ‘ortak iyi’ veya ‘ortak kötü’ olarak öne çýkan hususlar var.
Schopenhauer’ýn özetlediði gibi, Budacýlara göre de dört büyük günah “þehvet, tembellik/gurur, öfke ve tamah”týr, Sufilere göre de dört büyük günah “þehvet, tamah, öfke ve gurur”dur.
Vedanta felsefesinde Akýl Kral’a karþý savaþýnda Tutku-Kral’ýn üç büyük komutaný “iffet/cömertlik, nezaket/hilm ve tevazu” iken, benzer þekilde Platon’un dört büyük erdemi “adalet, þecaat/cesaret, itidal ve hikmet”tir.
Çinlilerin beþ büyük erdemi “Duygudaþlýk, doðruluk, edeplilik, bilgelik ve içtenlik”tir.
Hz. Musa’nýn on emri de, Hz. Nuh’un yedi emri de ayný ahlaka iþaret ediyordu. Yedi Emir, “Adalet mahkemeleri kurulmasý (sosyal adalet), Tanrý’ya hakaret edilmemesi, putperestlikten, zinadan, katliam ve hýrsýzlýktan kaçýnýlmasý ve yaþamakta olan bir hayvanýn etinin yenmemesi” hususlarýný öne çýkarýrken; On Emir, “Allah'tan baþka ilâhlarýn olmayacak. Kendin için oyma put yapmayacaksýn. Allah'ýn ismini boþ yere anmayacaksýn. Cumartesi günü hiçbir iþ yapmayacaksýn. Babana ve anana hürmet edeceksin. Adam öldürmeyeceksin. Zina etmeyeceksin. Çalmayacaksýn. Yalan þahitlik yapmayacaksýn. Komþunun hiçbir þeyine göz dikmeyeceksin” diyordu.
Schopenhaur’e göre insan davranýþýnýn birbiriyle iliþkili üç kaynaðý vardýr. Bunlar Bir, Bencillik ki, kendisinin iyiliðini arzular ve sýnýrsýzdýr. Ýki, Bedhahlýk ki, baþkalarýnýn kötülüðünü arzular ve en zalim gaddarlýða ulaþabilir. Üç, Merhamet ki, baþkalarýnýn iyiliðini arzular ve soyluluk ve yüce gönüllülüðe ulaþabilir.
Muhyiddin Ýbn Arabi ise Üstün Ahlak Risalesi’nde þu ahlaki hasletleri sayar: Ýffet, kanaat, boþboðazlýk yapmamak, hilm (þiddetli öfke anýnda gücü yettiði halde intikam almaktan kendini tutabilmek, aðýrbaþlý davranarak sakin olabilmektir), vakar, haya, merhamet, sevgi, vefa, sýr saklamak, tevazu, doðru sözlülük, güler yüzlülük, iyi niyet, cömertlik, cesaret, rekabet, zorluklar karþýsýnda sabretmek, büyük himmet sahibi olmak, adalet”.
Tul-i emel peþinde koþmak da, nefsani arzularýn peþine takýlmak da insanlýk tarihinde sýralanan bu ahlaki öðretilere uygun düþmüyor.
Ve muhasebenin bir yönünü de nasýl bir insan olduðumuz kadar kime benzemeye çalýþtýðýmýz ve bu benzemeye çalýþtýðýmýz örnek kiþiliðe ne derece benzediðimiz hususu oluþturur.
Evet, Allah’ýn yüce elçisi, Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in (sav) güzel ahlaký bizim için en temel ölçüttür. Örnek de O’dur, mikyas da O’dur…