Ahmet Kekeç’i tanýdýðýmda yýl 1995’ti. Marmara Ýletiþim’den mezun olmuþ, bir yandan yüksek lisans yapýyor bir yandan yeni kurulan Kanal 7 ‘de yapýmcý-yönetmen olarak çalýþýyordum. Bütün ekip yüksek motivasyonla deliler gibi çalýþýyorduk. Aidiyet duygumuz çok yüksekti.
Özel TV kanallarý peþ peþe açýlmýþtý. Yetiþmiþ eleman sayýsý ihtiyaca yetmediðinden sektöre yeni giren gençler yüzmeyi doðrudan okyanusta öðreniyordu. Kanal 7 gibi yayýn politikasý da izleyici hassasiyeti de diðerlerinden farklý ve alternatifsiz olan bir kanalda içerik üretecek kadrolar için zaman hayli zorluydu. 28 Þubat’ýn ayak sesleri duyulmaktaydý.
Böyle bir dönemde yöneticilerimiz “günün yorumu”nu çekmemi istedi benden. Verdikleri listede Ahmet Taþgetiren, Afet Ilgaz ve Hasan Hüseyin Ceylan’dan baþka Ahmet Kekeç de vardý. Akit gazetesinde köþe yazýyordu Ahmet abi ve Kanal 7’de yaptýðý yorumlarla izleyiciden büyük takdir görüyordu.
Ýhtiyaç duyduðumuz bir sesti onunki. Müdanasýz, gür ve alaycýydý. Mýzmýzlanmýyordu. Lafý dolandýrmýyordu. Sessiz yýðýnlara yönelik baskýlara, hak ihlallerine, demokrasi ihlallerine haklý oluþun tüm heybetiyle karþý çýkýyordu.
Sonra Yeni Þafak’ta kesiþti yollarýmýz. Ben kültür sanat sayfasýný hazýrlýyor, ona da sýk danýþýyordum. Çok iyi bir edebiyat okuruydu Ahmet Abi. Hafýzasý güçlüydü. Sadece siyaset tarihine deðil edebiyat tarihine de hakimdi. Dergileri takip eder, yeni çýkan kitaplarý güzel tenkit eder, güzel polisiye okurdu. Hikaye yazýyor, edebiyat seviyordu.
En önemlisi halden anlýyordu Ahmet abi. Gerçek manasýyla Ýnsandý. Hiç yalnýz kalmazdý o yüzden. Herkesi dinler, varsa bir sýkýntý gidermenin yoluna bakardý. Kompleksizdi. Çay sigara molasý için deðiþmez adresimizdi. Dar zamanlarýmda, kendimi haksýzlýða uðramýþ hissettiðimde, bir konuda kararsýz kaldýðýmda yahut okuduðum kitaptan, izlediðim filmden etkilendiðimde mutlaka paylaþýrdým onunla. Diðer gençler gibi beni de daima yazmaya teþvik etti. Edebiyatý gazetecilikten çok önemserdi. Yazdýklarýmý okur, yüreklendirirdi.
Edip Cansever’den mülhem “Ahmet abi güzelim” derdim ona, takýlmak için. “Bir mendil niye kanar, et deðil týrnak deðil bir mendil niye kanar”. Gülerdi, çay söylerdi, laflardýk.
Ardýndan Star’da sürdü hukukumuz. Bu kez 27 Nisan e-muhtýra öncesi dönemdi. Siyasi cinayetler iþleniyor, FETÖ’ye yer açmak için eski derin yapýlar tasfiye ediliyor, bu esnada halk kitleler halinde meydanlara itekleniyordu.
Ahmet abi Alev Er’in ardýndan genel yayýn yönetmenliði yaptý Star’da. Çok da baþarýlý oldu, tirajlar hemen yükseldi. Okunmadan güne baþlanmayacak önemli bir haber ve yorum gazetesine dönüþmüþtü Star. Gazetenin karmakarýþýk kadrosuna raðmen çatlak sesler, yayýn kazalarý, kasti hatalar bitmiþ, insicam gelmiþti onunla. Zira malum çevrelerin malum kaygýlarla “yandaþ” diye etiketlemeye kalktýðý gazetede Sözcü’de, Birgün’de çalýþmasý daha uygun olacak profiller etkin pozisyonlarýný hala koruyordu. Seviye öyle düþük, tavýr öyle küstahça idi ki Cumhuriyet mitinglerinin yapýldýðý dönemde yazý iþlerinde bangýr bangýr 10. Yýl Marþý çalmaktan Yýlmaz Özdil yazýlarýný kesip duvarlara yapýþtýrmaya kadar koordinatlarý ve çaplarý belli insanlar sýrf “maaþlarý ve pozisyonlarý için” Türkiye’nin demokrasi mücadelesine katký sunmak zorunda kalýyorlardý. Ahmet Kekeç onlarý hiçbir patýrtý, hizip, huzursuzluk çýkarmadan çok güzel idare ediyordu ama ben anlayamýyordum bu arkadaþlarý, “git kardeþim” diyordum o yüzden “simit sat, onurlu yaþa”.
Sonraki uzun yýllar boyunca ayný gazetede çalýþmaktan, köþe komþuluðu yapmaktan öteye ayný istikamette hak bildiðimizi savunmaya devam ettik. Þu son birkaç yýla kadar her gün gördük birbirimizi. Öyle ki þu an ailemden birini kaybetmiþ gibi hissediyorum. Gölgesinde çokça eðleþtiðiniz bir çýnar devrilmiþ gibi. Yokluðu büyük bir boþluk benim için.
Türkiye için büyük bir kayýp aslýnda vefatý. Önemli bir düþünce ve kalem erbabý, inançlý bir dava adamýydý Ahmet Kekeç. Mücadeleciydi. Hakkýnda açýlan soruþturmalarýn, davalarýn sayýsýný bilmezdi. Ama yýlmazdý da. Cesurdu. Halkýn, Hakkýn, hakikatin aleyhine hadsizlik yapanýn karþýsýnda tüm heybetiyle dururdu. Keskin ama incelikle polemik yapardý. Muhataplarý hakarete küfre baþvurmadan iki satýr çiziktiremezken Ahmet abi eleþtiri ile hicvi öyle ustalýkla harmanlardý ki adalet duygunuz güçlenirken sözün lezzetini alýrdýnýz.
Hakkaniyetliydi. Hakký yenenin yanýnda olurdu.
2014 Ocak’ýnda Star gazetesi için Nedim Þener ile röportaj yaptým. Görüþmeye gitmeden önce konuþtuk Ahmet abiyle. Nedim Þener’e selam söyledi ve “tahliyesiyle ilgili durumu bilsin, lütfen anlat ona” diyerek dün Nedim Þener’in köþesinde yazdýðý gibi Baþbakan Erdoðan ile aralarýnda geçen konuþmayý aktardý. Ben de ilettim Þener’e bu mühim bilgiyi. Þaþýrdýðýný hatýrlýyorum.
Allah’tan Ahmet abi için rahmet diliyorum. Hastayken çektiði acýlarý merhametine vesile kýlsýn. Peygamber Efendimizi evinde misafir eden sahabeye komþu etti Ahmet abiyi. Yanýnda baþka güzel insanlar da medfun. Kabri cennet bahçesi olsun inþallah.
Allah ailesine sabýrlar versin. Çok zor bir imtihandalar. Eþi, kýzý ve oðlu evde karantinada olduðu için ne son yolculuðuna uðurlayabildiler onu, ne taziye kabul edebildiler. Acýlarýný samimiyetle paylaþýyorum. Oðlu Hakan’ýn dediði gibi, Ahmet abinin hatýrasýna dil uzatanlara karþý bundan böyle “hepimiz Ahmet Kekeç’iz”.