Türkiye karşıtlığı ile AK Parti karşıtlığı arasında olması gereken kalın duvar CHP'nin 2010 sonrasında girdiği girift ilişkiler nedeniyle ince bir zara dönüştü.
FETÖ iddialarının sözcülüğünü, operasyonlarının takipçiliğini yapmanın yanı sıra PKK ve DHKPC gibi terör bağlantılı isimleri de korudu kolladı. O ince zarın yırtıldığı noktalardan eline kan bulaştı CHP'nin.
Terörist cenazelerinde boy göstermekten teröristleri şahit göstermeye, devlete millete kin güden, hakaret eden suçlulara Meclis'te basın toplantısı ayarlamaktan yabancı istihbarat örgütleri için çalışan ajanları Meclis grubuna almaya kadar bir dizi "siyasi faaliyet" içinde Atatürk'ün partisi.
Kısacık bir hafta içinde bile olay üstüne olay.
Can Dündar yönetimdeki Cumhuriyet gazetesinde, sadece biri bile insanın başını ömür boyu yerden kaldırmayacak terör övgüsü haberlere imza atmıştı Ahmet Şık.
Şehit Savcı Kiraz'ı katleden DHKPC teröristine gerekçe üretmişti manşetten, leş gibi bir haberdi yaptığı.
Güya FETÖ'nün gadrine uğramıştı da bu sayede kariyer yapmıştı. Ama işte devlet düşmanlığı, Erdoğan nefreti öyle zehirlemiş ki Şık'ı, Ergenekon operasyonlarını yapan FETÖ'nün savcılarıyla sayfalar dolusu röportajlar yaptı.
Böylece Cumhuriyet okumayı Nutuk okumakla bir gören, CHP'den başkasına zinhar oy vermeyen, pür Kemalist bir okur kitlesine PKK ve FETÖ propagandası yaptı geniş geniş. CHP seçmenini HDP'ye ısındırdı.
Yargılamalar başlayınca da HDP kontenjanından TBMM'e girdi. Sonra TİP'e geçti.
Geçenlerde katıldığı bir yayında "Sosyal medya muhalifliğinden vazgeçin. Bu işin yolu sokak, sokak, sokak" demiş Ahmet Şık. Seçimle ayrıcalıklar edinmiş olmasına rağmen "Bu iş yasayla seçimle olacak değil. Bu iktidarı indirmenin yolu güçlü bir protesto hareketidir. Bunu yapamazsak çok şey kaybedeceğiz. Devleti yıkmamız lazım" deyivermiş.
Şaşırtıcı değil esasen. Tam bir vaka-i adiye. Ahmet Şık budur zira.
Neyse tepki yükseldi, kınamalar geldi, soruşturma açıldı derken...
Hop bu sözlere sahip çıktı CHP. Üstelik CHP kurumsal olarak, bütün sözcüleri ve medyasıyla sabah akşam günde beş vakit "erken seçim" çağrısı yapmasına rağmen "seçim değil sokak" diyen Şık'ın avukatlığına soyundu.
Madem Türkiye düşmanlığı alenen savunuluyor, hani bana demesin mi PKK?
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ve MİT'in Kuzey Irak'taki başarılı operasyonlarıyla köşeye sıkışan, başını ininden çıkaramayan ve son olarak Metina'da büyük darbe alan terör örgütü PKK'nın elebaşlarından Murat Karayılan son videosunda resmen feryat etmekte.
"Durun artık bizi rahat bırakın. Karşımızda nereye gidersem orayı alırım diyen bir devlet var. Haftanin'de birçok bölgeyi alıp üs kurdular. Adım adım ilerliyorlar. Son harekâtlar çok kapsamlı. Savaş ve keşif uçakları, helikopterler, obüsler, tanklar ve toplarla her türlü yeni nesil teknolojiyi ileri seviyede kullanıyorlar.
Ben bütün partilere bütün gruplara bir çağrıda bulunmak istiyorum, bütün aydınlar, sanatçılar, sivil toplum kuruluşları bir olun harekete geçin. Herkese sesleniyorum sessiz kalmayın. Biz düşmana karşı savaşıyoruz. Türkiye'ye karşı savaşıyoruz. Bütün partiler, Komünist parti, sosyalist parti taraf olun harekete geçin" dedi.
Daha önceki video çekimlerinde her zaman ağır hareketlerle ve sakin konuşan terörist başı bu kez öyle paniklemiş korkmuş görünüyor ki sadece sesiyle değil el kol vücut hareketleriyle de yalvarıyor. Haline bakmadan bir de araya –yutan olursa diye herhalde- bir yem atmış.
Güya Erdoğan "bizzat kendisi" bir heyet göndermiş ve Kuzey Kürdistan'da (Türkiye'nin güney doğusunu kast ediyor. FÖ) ateşkes ilan edin, diğer parçaları da ne yaparsanız yapın karışmayacağız' demiş.
Bakalım kimler yutacak zokayı.