Amerika'nın sesi…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Salı günkü grup konuşmasında çok öne çıkarılmayan bir vurgu vardı.

Kılıçdaroğlu iki yerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye için bir 'milli güvenlik sorunu' haline geldiğini söyledi.

Sözün anlamsızlığından veya söyleyenin ciddiye alınmamasından bu ifadeler gazete manşetlerine taşınmadı.

Kılıçdaroğlu Biden'la görüşmede sözde soykırım meselesinin geçip geçmemesi bağlamında şunları söyledi: "Sorma gücü ve enerjisi artık yoktur. Erdoğan egemen güçlere teslim olmuştur. O nedenle Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti Devleti için artık bir milli güvenlik sorunudur."

Kılıçdaroğlu "Devletin en tepesindeki kişi, bütün sırlarına vakıf olan bir kişi, mal varlığı dolayısıyla tehdit ediliyor ve sesini çıkarmıyorsa, o kişi artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir milli güvenlik sorunudur" sözleriyle de aynı iddiayı tekrar etti.

Bir devletin başındaki kişiyi milli güvenlik sorunu olarak nitelendirmek çok abartılı, ajitatif ve ileri bir söylemdir.

Bu kadar ileri iddialar çok büyük meselelerde ve çok büyük delillerle ancak dile getirilebilir. Aksi, yaftalama ve küçük düşürme çabasıdır.

Algı operasyonlarında bu tür kavramsal kodlamalar ve aşağılayıcı nitelemeler meşruiyet tartışması açmak için kullanılır.

CHP bir süredir Cumhurbaşkanlığı düzeyinde bir meşruiyet krizi üretmeye ve en azından bir algı oluşturmaya çalışıyor. Erdoğan'a yönelik 'adam değilsin' türü sakil ifadeler de böyle bir amaca hizmet ediyor.

Medyanın Kılıçdaroğlu'nun bu tür ifadelerini manşet yapmaması anlaşılabilir bir durum. İnandırıcılığı olmayan sözler, boş laf olarak siyaset atmosferinde kaybolur gider.

Mesele CHP Genel Başkanı'nın bu vurguyu özel olarak seçip kullanması ve bundan farklı amaçlar murad etmesidir.

Malum ABD'de 'ulusal güvenlik meselesi' denildiği zaman akan sular durur. Medyadan sivil topluma ve siyasete kadar herkes ulusal güvenlik meselesi denilen konuda belli bir çizgide hizalanır.

Bu yüzden ABD'de böyle bir iddiada bulunmak sansasyonel bir çıkıştır.

Kılıçdaroğlu'nun kulağına bu tür lafları üfleyenler sanırım böyle bir beklenti içine girmişler.

Erdoğan'ın yürüttüğü dış politika yüzünden milli güvenlik sorunu olarak lanse edilmeye çalışılması, tam da bu politikalardan rahatsız olan küresel güçlerin arzusudur.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasındaki bu ifadeleri manşete taşıyan medya kuruluşlarından bir tanesi Amerika'nın Sesi (VOA) oldu.

ABD Küresel Medya Ajansı'na bağlı olan ve Amerikalılar'ın vergileriyle finanse edilen VOA, ABD'nin en büyük uluslararası multimedya haber kuruluşu...

Kılıçdaroğlu'nu sadece Amerikanın Sesi anlamış!

Diğer bir husus, milli güvenlik hassasiyeti taşımak milli meselelerde devlet politikasının yanında saf tutmak demektir. Kılıçdaroğlu birçok konuda Türkiye'nin değil, rakip veya hasım ülkenin tarafını tutmuştur. Bunu uçak krizlerinde gördük. Kılıçdaroğlu Rusya'yı ve Esed'i eleştirmek yerine Erdoğan'ı eleştirdi.

Ayrıca devletin milli güvenlik hassasiyetlerini Milli Güvenlik Kurulları'na, milli güvenlik zirvelerine, güvenlik toplantılarına katılan kişilerin daha iyi bilmesi kaçınılmazdır.

Yani Kılıçdaroğlu böyle bir iddiada bulunursa kimse ciddiye almaz ama Erdoğan Kılıçdaroğlu için bu sözleri sarf ederse o zaman iş değişir.