Arap ülkelerindeki iþgal bitmeden Filistin'deki zulüm bitmez

Ýsrail'in, ramazan ve bayramlarda özellikle týrmandýrdýðý zulüm ve katliamlar, sadece "Amerika desteði" ile izah edilemez. Zalim, asýl desteði "Ýslam ülkesi" diye anýlan devletlerden almaktadýr. Bunun çözümü de çaðrýlarla, Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý kararlarýyla çözülebilecek kadar basit deðildir.

Ýsrail'in, 14 Mayýs 1948'de kurulduðunu zannetmek ilk düðmeyi yanlýþ iliklemektir ve bunun üzerine kurulacak bütün stratejiler de yanýltýcý olacaktýr.

Müslümanlarýn göbeðine zehirli bir Siyonizm Hançeri saplama çabalarý yüzyýllarca sürmüþtür. Bölgenin iki güçlü devletinden biri Ýran olup, mayasý Abdullah bin Sebe isimli Yemenli bir Yahudi'ye dayandýðýndan, kurulmasý planlanan Yahudi devleti için ciddi bir problem oluþturmayacaktýr. Asýl tehdit, devlet kuracaklarý topraklarýn da sahibi olan Osmanlý'dýr.

Yahudi devleti için ilk adým, Ýngiliz Müstemlekeler Nezaretinin özel projesi olan bâtýnî casus Hempher ile Muhammed Bin Abdülvehhab'ýn ortak ürünü "Vehhabilik"in kurulmasýyla atýlmýþ, devamýnda ise Arap kabileleri, "baðýmsýzlýk" narkozuyla mankurt yapýlmýþtýr. Sonra da Osmanlý Devleti'nin beynini ele geçirmeye yönelik operasyonlar baþlatmýþlardýr. Ve maalesef bu "ulu çýnarý"ý kesen baltanýn sapý kendi ormanýmýzdandýr.

Nitekim Yahudi parmaðý, Osmanlý sarayýný sürekli karýþtýrmaya çalýþmýþ ama ancak içeriden desteðin yoðunlaþtýðý Abdülaziz Han döneminden itibaren etkili olmuþ, II. Abdülhamid Han döneminde ise Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kifayetsiz muhterislerini kullanarak hedefine ulaþmýþtýr.

Yani Filistin'de "Yahudi Devleti" kurulmasýnýn yolu, Tapýnakçý Tilki FitzMaurice ve Mark Sykes'in, altyapýsýný hazýrladýðý, Harp Kabinesi'nin Siyonist Sekreteri Amery'nin yazdýðý ve Ýngiltere Dýþiþleri Bakaný Balfour'un, Kasým 1917'de Yahudi Cemiyeti Baþkaný Rothschild'e gönderdiði, "Osmanlý topraklarýnda Yahudi devleti kurulacaðý"ný müjdeleyen mektup ile deðil, ondan 8,5 yýl önceki darbe ile açýlmýþtýr.

Zira Ýsrail, Selanik Yahudilerinden Macedonia Locasý Baþkaný Emanuel Carasso'nun, Abdülhamid Han'ý tahttan indirdiði 27 Nisan 1909 Salý günü kurulmuþtur.

O dönemin yazarlarýndan Mevlanzade Rýfat'ýn, "Siyon Yahudi Cemiyetine baðlý idiler" dediði Ýttihatçýlarýn ilk iþi Abdülhamid Han'ýn, Yahudilerden korumak için þahsi mülküne geçirdiði Filistin'i kamulaþtýrmaktý! Zira, özel mülkte devlet kuramazdý.

Nitekim sonrasý çorap söküðü gibi geldi. Devlet ilanýnýn 31 yýl gecikmesi, Filistin'i Araplardan temizlemek ve etrafýný "düzenlemek" içindi.

14 Mayýs 1948; Yahudilerin devlete kavuþtuðu tarih deðil, Arz-ý Mevud dedikleri nihai hedefe ulaþma sürecinin baþlangýcýdýr. Nitekim kuruluþ bildirisinde, bayraklarýnda iki çizgi þeklinde sembolleþtirdikleri Fýrat ile Nil arasýndaki topraklarýn, "Tarihî haklarý" olduðunu ilan etmiþlerdir! Sonrasýnda olup bitenler bu hedefe ulaþma adýmlarý olup; Lübnan, Irak, Suriye hatta Mýsýr halledilmiþ, Büyük Ýsrail; Türkiye sýnýrýna dayanmýþtýr.

Aslýnda Türkiye'yi de defalarca halletmiþlerdi. 1950 sonrasýnda Ýsrail ile iliþkileri kesen, Baðdat Paktý kurarak Ýslam dünyasýyla bütünleþen Menderes, 1960'ta "eski dost" Ýnönü vasýtasýyla cezalandýrýlmýþtý. Ýlerleyen yýllarda tekrar millî politikalara dönerek, Amerika'ya "Gölge etme" diyenler, üsleri vermeyenler de 1980'de gönderilmiþ, yerlerine; emirlerinden çýkmayan "çocuklarý" getirilmiþti.

Bundan bir yýl önce de Ýran'da Ýslam(!) devriminin gerçekleþmesiyle, Büyük Ýsrail için çok önemli bir adým daha atýlmýþtý. Amerika ve Yahudi düþmaný gibi görünen Þii yönetim, sürekli savurduðu tehditler sayesinde Ýsrail'e daha çok silahlanma ve daha acýmasýz davranma fýrsatý saðlayacaktý.

Tesadüfe bakýn ki, 1982 yýlýnda ise Oded Yinon, "Ýsrail'in ilelebet ayakta kalabilmesinin tek yolu Büyük Ýsrail'in kurulmasýna, bu da bütün Arap devletlerinin daðýlarak devletçiklere dönüþmesine baðlýdýr" þeklindeki; halen uygulanan "Kanlý Strateji"yi açýklamýþtý.

Türkiye'ye dönelim... Evren cuntasýndan sonra gelen Özal, Ýsrail hedeflerinden biraz uzaklaþmýþsa da 1997'de Türkiye, "Ýsrail'i ebedi düþman olarak görerek Ýslamî birlik kurmaya çalýþan iktidara TSK, 'Ülkenin yüzünü Ýslam'a dönmesini ve Ýsrail ile iliþkilerin riske atýlmasýný izlemeyeceðiz' dedi" diyen Çevik Bir ve darbeci arkadaþlarý sayesinde tekrar hizaya getirilmiþti!

Zaten süratle geliþen Fetullahçýlar yakýnda kapýyý içeriden açacak ve "Dükkan sizin" diyerek ülkenin anahtarýný "Güneyli Dostlarý"na teslim edecekti! Ama Türk milleti böyle düþünmüyordu. Onlarca yýllýk projeyi; 15 Temmuz 2016'da bir gecede çökerten millet, ülkeyi yönetme yetkisini daima dýþ politikada kendisi gibi düþünenlere vermiþti.

Bu sebeple Suudi Arabistan, Mýsýr, Birleþik Arap Emirlikleri, Bahreyn; kýsaca bütün Arap coðrafyasýna hatta Ýran'a demokrasi gelmedikçe, yani yönetime milletin iradesi hakim olmadýkça Ýsrail zulmü durdurulamaz. Bunun önündeki en büyük engel ise vesayetçi Batý'dýr.

Zira Ýsrail'in en büyük korkusu, bütün Arap devletlerinin Ýslamî bir politikaya dönerek Ýsrail'in karþýsýna dikilme dirayetini göstermesidir. Zaten bu þiddet ve zulüm de, güç ve özgüvenden deðil, tam aksine; korku ve endiþeden kaynaklanmaktadýr.