Koronavirüsü “Yeni Tapınakçılar” mı yönetiyor?

Nisan'ı virüsle boğuşarak geçirdik. Benden başlayıp; bütün aileyi dolaştı. Çok şükür biz atlattık ama her gün yüzlerce sevdiğimizi alıp götürmeye devam ediyor.

Salgının ilk dönemlerinde bu virüsün "laboratuvar ürünü" olduğu çok konuşulmuştu. 1,5 yıl sonunda soru işaretleri daha da arttı. Uzmanları sürekli yanıltan virüs, ezber bozarak ilerliyor.

"Salgını birileri mi yönetiyor" sorusu artık bana ütopik gelmiyor. Emperyalistlerin savaş ve işgale dayalı eski sömürüleri, son derece sinsi ve acımasız devam eden yeni sömürü yöntemleri yanında nerdeyse masum kalıyor! "Derin devlet, üst akıl" gibi isimler taktığımız bu yeni küresel güç, Tapınak Şövalyeleri' tarikatının güncel versiyonudur.

"TAPINAKÇI MI KALDI" DİYORUZ AMA...

Haşhaşîlerin Haçlı versiyonu olarak 1119'da Kudüs'ten yola çıkan Tapınak Şövalyeleri, tarikatlarıyla birlikte Batınî inancını da İtalya üzerinden Avrupa'ya taşımışlardı. Fransa Kralı IV. Philippe 1307'de çoğunu imha etti ise de Britanya'ya kaçanlar mason localarına sızdı farmasonluk tarikatını kurdu. Yani suikastçı; "şövalye" tipi Tapınakçılık tarihe karışmış ise de felsefesi, yeni yöntemlerle güçlenerek devam ediyordu. Zira artık hedeflerine, güç kullanarak değil insanları aldatarak veya satın alarak ulaşacaklardı. Mesela Ignatius Loyola'nın 1543'te kurduğu "Cizvit" tarikatı, Katolik görünen bir Tapınakçı tarikatı idi. Zamanla dünyanın ilk global şirketini kurarak çok güçlenen hatta İngiltere'nin yönetimini ele geçiren Cizvitler, 1773'te Papa'nın hışmına uğramışlarsa da Yahudi Cizvit Weishaupt ile Yahudi banker Rothschild, 1776 yılında kurdukları İlluminati (Aydınlanma) tarikatı ile daha güçlü bir başlangıç yapmışlardı. "Yeni Dünya Düzeni" hedefiyle yola çıkan Tapınakçılar, monarşileri ve hükümetleri devirerek, dünyayı yeniden dizayn ederek sömüreceklerdi.

1882 yılında Thomas Davidson, Almanya'daki "İlluminati"nin İngiliz versiyonu olan "Yeni Hayat Kardeşliği" cemiyetini kurdu. Bir süre sonra Davidson'ı pasif bulan bir grup genç 1884'te bu cemiyetten ayrılarak, "Fabian Cemiyeti" (Fabian Society) ile yoluna devam etti. Bunlar da Aydınlanma tarikatının "Yeni Dünya Düzeni" hedefini gerçekleştirmek istiyordu ama bu ancak "inkılaplar"la yapılabilirdi. Fabianlar İngiltere'nin yönetimini ele geçirmekle kalmamış, bütün dünyada faaliyete başlamışlardı. Mesela 1924 yılında Ankara'ya gelerek Türk millî eğitimini dizayn eden John Dewey, Amerika'nın en meşhur Fabianı idi. Öyle bir düzen kurmuştu ki; yüz yıl geçmesine ve Türkiye'nin görebileceği en güçlü muhafazakar iktidar 18 yıldır uğraşmasına rağmen hâlâ düzeltilemedi.

Avrupa'da dağılan imparatorluklar yerine "Avrupa Birleşik Devletleri" kurulmasına karar vererek, bugünkü AB'nin temelini Fabianlar atmış, bütün dünyayı siyasî, ekonomik ve askerî bakımdan kontrol edebilmek için BM, İMF ve NATO'yu kurmuşlardır. Chatham House ve onun ABD versiyonu olan Council on Foreign Relations'ı bunlar yönetmekte, önemli görevlere gelecek herkeste CFR referansı aranmaktadır.

DÜNYA NÜFUSU AZALMALIDIR!

Yeni dünya düzeni için farklı yöntemlerle aralıksız çalışan yeni Tapınakçıların, yıllardır kullandığı söylemlerden biri de "kadınların özgürleştirilmesi"dir. "Kadınlar, ekonomik özgürlük kazanarak 'koca köleliği'nden kurtuluyor" diyerek kadınları kendi sistemlerinin kölesi yapıyorlar. İşgücünde kadın oranı arttıkça boşanmaların da arttığını gösteren istatistikler onları pek ilgilendirmiyor. Nitekim Cizvit filozof Voltaire ve Adam Smith gibi Aydınlanmacılar, her türlü bakım maliyetine katlandıkları kölelerden oluşan işgücünün, sistemin hür kölelerinden daha pahalıya mal olduğu için köleliğe karşı çıkmışlardı. İstanbul Sözleşmesi'ni başta AB üyelerinin uygulamaması, içeriğindeki derin Fabian etkisinden olabilir mi?

"İnsan sayısı ne kadar az olursa, onları dönüştürmek o kadar kolay olacak" diyen Fabianlar, doğum kontrolünün de ateşli savunucularıdır. Yıllardır devam eden bu çabaların sonucu 1950'de yüzde 5 olan dünya doğurganlık hızı 2019'da 1,88'e düşmüştür.

Emperyalist devletlerin, Müslüman coğrafyada gerçekleştirdiği katliamlar da aynı amaca yönelik olup, öldürülenlerin Müslüman olması onlar için ayrıca kazançtır.

SİLAHLI SAVAŞLAR YETMİYOR BİYOLOJİK SAVAŞ GEREKİYOR!

Yeni Tapınakçıların dünya nüfusunu kontrol yöntemleri bunlarla da sınırlı değildir. Derin yapılar hakkındaki araştırmalarıyla bilinen Mehmet Hasan Bulut, Koronavirüs Vuhan'da ortaya çıkmadan 4 yıl önce yayınlanan "Yeni Dünyanın Kurtları" kitabında, Fabian önderlerinden Bertrand Russel'ın tavsiyelerini şöyle aktarıyor:

"Mutlaka negatif nüfusu gerçekleştirmeliyiz. Nüfus azaltılamazsa planımız gerçekleşmez. Dünya savaşlarının bu hedefe büyük bir katkısı olmadı. Fakat bakteriyolojik savaş daha efektif olabilir. Eğer dünyanın her yerinde her nesilde bir veba (veya Korona) salgını olabilseydi, kalanlar dünyayı böyle tıka basa dolduramazdı." (s. 85)

Görüldüğü gibi iki dünya savaşındaki 100 milyona yakın kayıp Tapınakçı üstadı tatmin etmemiş, salgından; daha büyük bir "katkı" beklemektedir. Dünyanın işi çok zor...

SİZCE BU VİRÜS KİME HİZMET EDİYOR?

Asıl konumuza dönelim ve Tapınakçıların "salgın şart" öngörüsü ışığında salgını tekrar gözden geçirelim.

Aşıya ulaşılabilme açısından da baktığımızda koronavirüsten daha çok fakir ülkelerin insanları ölüyor. Avrupa ve Amerika'da sadece yaşlı nüfus azalıyor ki, bu da onları sevindiriyor.

Farkında mısınız; "salgını bitirecek" diye yolunu beklediğimiz "mutasyon" yeni kâbusumuz oldu. Ayrıca virüs sınır tanımıyor zannediyorduk ama ülkeden ülkeye etkisi çok değişiyor! Bu farklılık aşı temininde daha korkunç bir hal alıyor.

Komplo teorileriyle işim olmaz. Ama emperyalistler artık bizi o kadar çok şaşırtıyor ki, bu salgını da onların üretip dünyaya salmış olmasına hiç şaşırmam.