Mustafa Sabri Beşer
Mustafa Sabri Beşer
Tüm Yazıları

Atak geçiren gazeteciye tavsiyeler…

"Okula mescit yapamazsın...

Okula cami yapamazsın...

'Çocuklar namaz kılacak neden rahatsız oluyorsun' diyorlar...

Rahatsızlık değil bu güzelim. Senin beynin almaz...

Çünkü sen pozitif değilsin, sen biatçısın.

Okulda ne namaz kılınır ne mescit olur...

'Çocuklar nerede namaz kılacak?'

Kılar kardeşim, evine gittiğinde kılar...

Ya bu dünyanın en gerici kafası ya..."

Bu sözler gazeteci Can Ataklı'ya ait. CHP'nin seçimi kaybetmesinin ardından kontrolünü iyice kaybeden Ataklı'yı yukarıdaki sözlerini söylerken ekranda izleyenler sanırlar ki bir atak geçiriyor. El, kol sallamalar, bağırmalar, hakaret etmeler...

Bir dur Ataklı, bir dur da motorun soğusun. Yoksa bu gidişle hakikaten atak geçireceksin. Muhtemelen zaten şu anda panik atak halindesin bir de buna kalp krizi eklenmesin. Kendine dikkat et, kendini bu kadar heder etme...

CHP zihniyetinin din ve maneviyat konusundaki bu hazımsızlığı yeni değil elbet. O zihniyete sahip insanlar kendilerini din ve maneviyat düşmanı olarak konumlandırıyorlar ilk kuruldukları günden beri.

Ataklı, bir gazeteci. Yani araştırmacı olması gereken birisi.

Keşke yukarıdaki sözleri söylemeden küçük bir araştırma yapsaydı. O zaman görecekti ki kendilerine örnek aldıkları bütün laik ülkeler okullarda din eğitimi veriyorlar.

Prof. Dr. Mehmet Zeki Aydın tarafından Avrupa Birliği üyesi ülkelerde verilen din eğitimi üzerine yapılan bir araştırmaya göre Almanya, Avusturya, Belçika, Finlandiya, Hollanda, İrlanda, İspanya, İtalya ve Portekiz'de mezhebe/dine dayalı din öğretimi yaklaşımı uygulanmaktadır. Bu ülkelerden, Portekiz hariç hepsinde, öğrenci din dersini almak zorundadır.

Danimarka, İngiltere, İsveç, Norveç ve Yunanistan'da ise mezhepler üstü din eğitimi yaklaşımı uygulanmaktadır. Bu ülkelerden İngiltere'de, veli isterse öğrenci derse girmeyebilir. Diğerlerinde, farklı din mensubu olanlar dışında bütün öğrenciler din dersine katılmak zorundadır. Din dersinin alternatifi yoktur.

Doç. Dr. İrfan Başkurt tarafında yazılan 'Almanya'da Dini Eğitim' başlıklı makalede de dini eğitimin Almanya'da anayasal güvence altında olduğu vurgulanıyor.

Makalede "Din dersi, dini olmayan okullar hariç bütün resmi okullarda mecburidir. Din dersi, devletin kontrol hakkına halel gelmeyecek şekilde kiliselerin temel ilkelerde anlaşmak suretiyle verilir" ifadelerine yer veriliyor.

Yazar Peter Schreiner, "Avrupa Bağlamında Din Eğitimi" isimli makalesinde çarpıcı bir tespitte bulunuyor.

Schreiner, din eğitimi almayan çocukların sosyal bilimler derslerinde nispeten daha az başarı gösterdiklerini şu sözlerle anlatıyor: "Son yıllarda okullarda 'dinî bilginin gerekliliği' konusunda ciddi bir tartışma başlamıştır. Öğretmenler öğrencilerin temel din bilgisi olmadan tarih, sanat, hatta Fransızcayı bile anlayamayacaklarını fark ettiler."

Ataklı, atak geçirmeden önce kısa ve basit bir araştırma yapsaydı keşke...

Ama tabi maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olunca Ataklı'nın atak geçiren halleri ortaya çıkıyor.

"Türk'e Tapmak" isimli kitabında: "bir seküler din olarak Kemalizm'in inşası"nı inceleyen Onur Atalay, Kemalizm'in bir seküler din olarak Cumhuriyet'in kuruluş tüzüğünden cesaretle İslam'ın yerine koyulması durumunda tek başına yeterli olacağı tezinin kabul ettirilmeye çalışıldığını anlatıyor.

"Bir "Türk dini" mi yaratılmalıdır?" sorusunun ardından Atalay kaynaklarla yanıt vermeye çalışıyor.

Dini tecdit etme ve batı ideolojisine uyumlu hale sokma çabası 1930'ların başına kadar Cumhuriyet rejiminin din politikasıydı. 1910'lu yıllarda kendisinden "Hazret-i Peygamber zişan efendimiz" olarak bahsedilen Efendimiz (s.a.v), 1920'lerde "Hz. Peygamber"e, 1930'larda ise yalnızca "Muhammed"e dönüştürüldüğünü hatırlatıyor.

TDK 1944 sözlüğündeki "din" maddesine bakıldığında ise "Kemalizm Türkün dinidir" ibaresi kör göze sokulmaya çalışılır.

Hatırlayalım, 10 Kasım ve 23 Nisan'da kendini bilmez bazı öğretmenlerin küçücük çocuklarımızı Atatürk posterlerine secde ettirilirken görmedik mi?

Biz kısa bir araştırmayla bu kaynaklara ulaşabildik.

Korkarız bu gidişle sadece Can Ataklı gibi pek çok benzeri hastanelik olacak.

Ataklı'ya bir hatırlatma daha yapalım: "Yeryüzü bize mescit kılındı."

Konjonktüre baktığımızda bu atak durumu bir sendrom (Ataklı Sendromu) olarak gelecek zamanlarda devam edecektir.

Çünkü onlar istese de istemese de Allah nurunu tamlayacaktır...