Avrupa parçalanırken...

Doğalgaz krizi, Avrupa'yı bölüyor. Rusya, birkaç günlüğüne doğal gazı keserek, kış için çok ciddi sinyal vermişti Avrupa ülkelerine. Eylül ayı ile birlikte kış korkusu şimdiden sardı Avrupa'yı.

2008'den bu yana ayak sesleri işitilen küresel ekonomik krizin tam içinden geçiyoruz. Enerji, gıda ve enflasyon krizleri tüm dünya ülkelerinin belini bükerken, yeni dönemde, enerji rezerv üstünlüğü ülkelere kesin bir patronaj veya aksi halde dezavantaj sağlıyor. Enerjinin tetiklediği krizler üretim gücünü etkiliyor, üretimde artan maliyetler piyasada hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon gibi ağır sonuçlar getiriyor.

Bu bağlamda, enflasyon krizi Avrupa'da en çok İngiltere'yi sarstı ve sektörler toplu grevlere gidiyor, sendikalar grevlerin önümüzdeki günlerde çeşitlenerek artacağını ilan ettiler. İngiltere ekonomisinde ciddi resesyon (durgunluk) yaşanıyor. Para piyasalarını takip eden yazarların söylediğine göre; 2023 ortalarında sterlin, dolar karşısında ciddi değer kaybedecek. Enerji şirketleri enerjide %80 artışı şimdiden açıkladılar. Ekonomik dengesizliğin özellikle mültecileri olumsuz yönde etkileyeceği ve ırkçılığın yükseleceği şeklinde, sosyal tahminler yapılıyor. İngiltere almış olduğu "Brexit" kararına rağmen Rusya'ya uygulanacak yaptırımlar konusunda AB ile ortak hareket etmenin bedelini çok ağır ödüyor, herkes huzursuz.

Fransa da enerji konusunda çok kaygılı olan ülkelerden. Burada da geniş çaplı grevler başladı. Fransa sosyal kaostan da ciddi anlamda korkuyor. Halka sürekli tasarruf yapması konusunda önlem ve tedbirler duyuruluyor. Avrupa'nın Rusya'dan gelecek gaza bağımlılığını nasıl indirgeriz sorusu etrafında cevaplar aranıyor. Söz gelimi; farklı saatlerde elektrik kullanma, elektrik kesintileri konuşuluyor... Perşembe günkü The Guardian gazetesinde: "Aileler şayet ısıtıcıları tamamen kapatırlarsa, küçük çocuklar soğuktan ölebilir' başlığıyla alarm verildi...

İtalya da enerji ve ekonomi sıkıntısını son haddiyle yaşayan Avrupa ülkelerinden... Sosyal medyada da geniş şekilde yer aldı; Milano'da yardım kuruluşlarının kapısında yüzlerce kişi sıraya girmiş halde...

Tüm bu krizler bağlamında Avrupa Birliği, Ukrayna meselesinde Rusya'ya karşı aldığı yaptırım kararlarını yeniden gözden geçiriyor aslında. Nitekim Macaristan örneğinde olduğu gibi, Macaristan yaptırım kararlarına uymayacağını söylemiş ve gaz anlaşmalarını Rusya ile sürdürmeye devam etmişti.

Avrupa Birliği, Ukrayna bağlamında Rusya'ya karşı niçin toplu olarak hareket ettiklerini, yaptırımların sertliğini şimdilerde kara kara düşünüyor... Macaristan'ın ardından, İspanya da Avrupa Birliği kararlarının dışına çıkacağı sinyallerini veriyor. Bu yükü daha fazla ne kadar çekebilirler? Fransa ve Almanya'da da bu durum hem siyaset çevrelerinde hem de akademi ve STK'lar bünyesinde tartışılıyor.

Avrupa Birliği ciddi bir sarsıntı yaşıyor.

Avrupa'daki bu parçalanma; enerji krizi devam ettiği sürece giderek derinleşecek gibi görünüyor. Avrupa'da ekonomik, siyasal ve sosyal kriziler iç içe yaşanıyor. Ve bu kaotik ortamda ülkeler eski ajandalarına geri dönmeye çalışıyorlar.

AB ülkeleri, önümüzdeki günlerde, 9 Eylül'de çözüm için buluşacaklar. Bu toplantıda; Avrupa ülkeleri çapında, yüzde 15 doğalgaz tasarrufu onaylanacak. Ayrıca, enerji krizini göğüsleyebilmek için Avrupa Fonu kurulsun isteniyor. Ama AB'nin mali garantörü Almanya'nın bunu nasıl göğüsleyebileceği şimdiden tartışma konusu...

Türkiye ise, Ukrayna meselesinde çok değerli bir strateji izledi. İnsancıl diplomasi çerçevesinde, Ukrayna'ya insani yardımda bulundu ama Rusya ile de ilişkilerini asla bozmadı. Enerjinin lojistiği ve güvenliği konusunda, Türkiye kilit ülke konumuna gelirken, Avrupa, Ukrayna meselesinde stratejik körlüğü yaşıyor.

Ukrayna ile Rusya arasında gerek barış ve gerekse müzakereler konusunda Türkiye'nin ve Cumhurbaşkanımızın liderliği, öncülüğü, diplomasi atakları tüm dünyanın takdirini kazandı.

Avrupa'yı Ukrayna kriziyle kapana sıkıştıran aslında perde arkasında ABD'dir... Ukrayna krizi aracılığıyla Avrupa'yı, Yunanistan aracılığıyla Türkiye'yi baskılamayı hedefleyen ABD, pandemi sonrası dünyanın tek patronu olmak üzere okyanuslar ötesinden bölgemize gelmiş durumda... Öyle gözüküyor ki, Ukrayna da Yunanistan da piyon ülkeler olmaya devam edecekler. Öyle ki; Vekalet Savaşları artık terör örgütlerince yapılmayacak, Vekil Ülkeler onların yerini almış görünüyor...

Bu arada milli enerji hareketinin ne kadar hayati bir mesele olduğu da bir kere daha ispatlanmış oluyor. Abdülhamid Han Sondaj Gemimiz, Mavi Vatan konseptinde yeni enerji rezervleri ortaya çıkartacak inşallah. Karadeniz'deki doğalgaz çalışmalarımız da bize rahat nefes aldıracak projelerimizden...

Gaz sadece ısınma değil, üretim enerjisidir, sanayinin can damarıdır ve enerji; milli güçtür, eğer enerji bağımsızlığınız yoksa milli bağımsızlığınız da tehlikededir. Bu yüzden Milli Enerji Politikası derken aslında Türkiye'nin güvenlik mevzuundan bahsetmiş oluyoruz.