Babacan “masanýn ortasý”ndan “çatýnýn ortasý”na mý zýplýyor?

Deva Partisi Genel Baþkaný Ali Babacan'ýn "Abdullah Gül'ün; muhalefetin ortak adaylýðý çalýþmalarýnda masanýn tam göbeðindeydim" açýklamasý üzerine baþlayan tartýþmalar, hâlâ bütün vahþetiyle devam eden Ýsrail katliamlarý sebebiyle hararetini kaybetmiþse de seçime kadar asla sönmeyeceði kanaatindeyim.

Bu "gönüllü itiraflarý" bendeniz biraz farklý deðerlendiriyorum.

Ýzninizle biraz geriden baþlayalým. Sayýn Babacan, "küskün" döneminde; benim de içinde bulunduðum bazý gazetecilerle bir yemekte buluþmuþtu. AK Parti ile yollarýný ayýracaðýnýn sinyalini veren Babacan, siyasî hayatýný nasýl devam ettireceði; yeni parti kurup kurmayacaðý sorusuna, "Siyasete baþka yerde devam etmek gibi bir niyetim yok. Uzun zamandýr ihmal ettiðim iþlerimizin baþýna döneceðim" þeklinde cevap vermiþti.

Tabii ki siyasette dün dündür, Babacan'ýn bu beyanýný "Sözünde durmadý, parti kurdu" demek için aktarmadým. Asýl dikkat çekmek istediðim husus, "Siyaset bana göre deðil" diyen ve gerçekten AK Parti'de "teknokrat" kimliðiyle öne çýkan Babacan'ýn; hem de parti kurarak siyaset yapmaya nasýl ikna edildiðidir. Zira Babacan, yüzde 50 oy alarak baþkan seçilmeyi gözüne kestirdiði için parti kurmamýþtýr herhalde. O halde, sonuca yakýn olan muhalefet bloðu nezdinde bir "fýrsat siyaseti" hedeflemiþ olmalý ki, zaten yeni dönemindeki; geçmiþini inkâr eden duruþuyla da bunu teyit etmektedir.

Gelin þimdi bu "fýrsat"ýn boyutlarýný keþfetmeye çalýþalým.

Babacan'ýn açýklamalarýný deðerlendiren gazetecilerden siyaset bilimcilere kadar herkes çok þey söyledi ama benim çok merak ettiðim sorulara cevap veren olmadý.

Þuradan baþlayalým. "Sözün þehveti" denen siyasetçi hastalýðýndan çok uzak olan ve adeta aðzýndan kerpetenle laf alýnan Ali Babacan, bu açýklamasýný; büyük bir gürültü koparacaðýný düþünemeyerek aðzýndan mý kaçýrmýþtýr?

Üzerine basa basa ifþa ediþine bakýlýrsa önceden tasarlayarak söylemiþ.

O halde özellikle ifade ettiði bu beyanlarýn; bu dayaðý yemeye deðecek bir getirisi olmalý.

Sayýn Babacan, o çok tartýþýlan açýklamalarýnda bunu da beyan ediyor aslýnda. "Masanýn ortasýndaydým" ifþaatlarýnýn gölgesinde kalan ve muhalefete uyarý niteliði taþýyan bir mesajý var:

"2018'den kötü bir tecrübemiz var. Gül, ortak aday yapýlsaydý rahatlýkla kazanacaktý, yapýlmadý Türkiye tam beþ yýl kaybetti..."

Anlaþýlmýþtýr sanýrým!

Zaten muhalefet çatýsýnýn bekçisi Kýlýçdaroðlu da, "dostlarýmýz" dediði bu çatý elemanlarýný zedelememek için her beyanýnda yoðurdu üfleyerek yiyor.

Bu durumda geriye "Bu çatýnýn adayý kim olacak" sorusu kalýyor. Buna da "eleme" metoduyla cevap bulmaya çalýþalým.

Sayýn Kýlýçdaroðlu'nun Abdullah Gül aþký devam ediyor ama artýk Gül çok yýprandý, Kýlýçdaroðlu'na "Güz gülleri gibiyim, ya sevmeyi bilmedim, ya sevince geç kaldým" þarkýsýný söylemek kaldý. Artýk bütün diktatörlüðünü ortaya koysa da Gül'ün adaylýðýný; CHP'ye bile kabul ettiremez. Israr ederse, "Memleket" hesabýna çalýþmýþ olur.

Tam da bu çýkmazdaki Kýlýçdaroðlu'na "Babacan" bir destek geliyor...

Neden olmasýn? Hem AK Parti'de imzasýyla aday gösterdiði Erdoðan'ýn karþýsýndaki ihanet çatýsýnýn direði yapacak kadar "Gül"cü hem de Gül'ün dezavantajlarýndan arýnmýþ, uluslararasý güçlerin çok tasvip ve takdir ettiði bir isim!

Ne dersiniz; Babacan bu ifþaatlarý, AK Parti'den dalga dalga yükselen "ihanet" ithamlarýnýn, kendisini "Çatý adaylýðý"na adým adým yaklaþtýrmasý için yapmýþ olmasýn?

Nitekim son tepkiler Kýlýçdaroðlu'nun iþini oldukça kolaylaþtýrdý.

Malum yýpranan Güller, yeni sürgünlerle devam eder!..