Baþ tacýsýn, Hataylýlarýn muhatabýna teþekkürü için kullandýðý etkileyici bir ifade. Esnaftan bir þey satýn alýyorsunuz, ‘Baþ tacýsýn!’ diyor. Biri beðendiði bir söz duyuyor, ‘Baþ tacýsýn!’ diye cevap veriyor.
Ne yalan söyleyeyim, malum dizide bir psikopatýn çok sýk kullandýðý bu ifadeye mesafeliydim ama Hatay ziyaretim sýrasýnda halkýn içtenlikle kullandýðý bu ifadeyi tuttum.
Baþ tacýsýn!
***
Yetmiþli yýllarda Hatay’dan çok geçtim, doksanlý yýllarda da bir kez uðramýþtým ama hep iþ icabý olduðu için gezememiþtim.
Bu sefer bir buçuk günümü Hatay’ýn merkez ilçesi Antakya’yý ve Payas’ý görmeye ayýrdým. Antakya’nýn güzelliðini anlamak için bu ‘kadar da yetti’ desem abartmýþ olmam.
Sað olsun Ýl kültür Müdürlüðünden Murad beyin rehberliðinde sabahtan akþama kadar önemli mekanlarý gezip görme imkaný bulduk.
Antakya kadim kültürlere ev sahipliði yapmýþ tarihi derinliði olan kültür mirasý fevkalade zengin bir þehir.
Milattan önce kurulmuþ ve dünyada eþine rastlanamayacak kalýntýlarýn gün yüzüne çýkarýldýðý mazisi itibariyle muhteþem bir þehir!
***
Rehberimiz bizi önce yolumuzun üzerindeki Hz Ýsa’nýn havarilerinden biri olan St Pierre’nin kilisesine götürdü, senede bir kez Hristiyan mezheplerini bir araya getirip ayin yaptýran bir maðara kilisesi. Ýlk Hristiyanlarýn gizlice ibadet ettiði bir maðara.
Bu arada üç mezhep demiþken hemen, on bine yakýn Hristiyan’ýn yaþadýðý Hatay’da Ortodoks, Katolik ve Protestan kiliselerinin hâlâ faal olduðunu söylemeliyim.
Tabii bir de Havra var.
Bu yönüyle Antakya’nýn üç dinin mensuplarýný bünyesinde barýndýran vebirlikte yaþama bilincinin somutlaþtýðý bir þehrimiz olduðunu söylemeliyim.
***
Peþinden yine yolumuz üzerindeki Arkeoloji Müzesi’ne gittik. 2014 yýlýnda açýlmýþ. Bu müzenin özelliklerini bir makaleye sýðdýrmak mümkün deðil. Bu müze ve daha sonra Hataylýlarýn ‘otel müze’ dedikleri henüz ziyarete açýlmamýþ olan Asfuroðlu Müzesi’nin içindeki eserler, özellikle mozaiklerin zenginliðini anlatamam, ancak görerek anlarsýnýz.
Bu zenginlik dünyaya yeterince anlatýlabilse Antakya’da turistten geçilmez.
Hele Asfuroðlu Müzesi dünyanýn en büyük kapalý alana sahip mozaik müzesi olma özelliðine sahip.
Lakin bu zenginliðe ters orantýlý bir ilgi var!
***
Daha sonra Habib-i Neccar camiine gittik. Habib-i Neccar, Yasin Suresi’nin 17 ila 27. ayetlerinde bahsi geçen Hz. Ýsa’nýn üç havarisinin þehir halkýný imana davet ederken onlara destek veren fakat bu sebeple taþlanarak öldürülen mübarek þahsiyet.
Camiinin bitiþiðinde yer altýnda Habib-i Neccar’ýn kabri var.
Bu yönüyle Antakya Kuran-ý Kerim’de kendisinden el-Karye ve el-Medine diye bahsedilen bir þehir olma özelliðine de sahip.
Habib-i Neccar ve diðer camiler mimari özellikleriyle de faklýlar. Taþ duvarlar üzerinde ahþap çatý þeklinde inþa edilmiþler. Gördüklerim arasýnda sadece Ulu Cami kubbeli ve tamamý taþ malzemesiyle inþa edilmiþ.
Fakat en önemlisi bu tarihi camilerin içine girdiðinizde sizi etkileyen bir manevi hava hissediyor olmanýzdýr.
Evet, bana Antakya’yý sevdiren en önemli özelliðinin tarihi camilerinde hissedilen huzuru olduðunu söyleyebilirim.
***
Hataylý bir dostum, ‘Uzunçarþý’da testi kebabý ve künefe yenir’ demiþti. Uzun Çarþý tarihi þehirlerimizin birçoðunda ayný isimle bulunan kadim medeniyetimizin en önemli tezahürlerinden biridir.
AVM’ler gibi ruhsuz pazarlar deðil. Esnaf ile halk yüz yüzedir. Bu çarþýlar mal merkezli deðil insan merkezlidir. Esnaf, etiketlere bekçilik yapan robotlar deðil müþterileri veli nimeti bilen sýcak kanlý insanlardýr.
Antakya Uzun Çarþý’sý da öyleydi. Her ne kadar kimi meslekler yok olup gitmiþse de bence Antakya’nýn kalbi Uzun Çarþý’da atýyor!
Yediklerimizi anlatmaktan teeddüp ederim ama itiraf edeyim ki testi kebabý da künefe de Antakya’da yenirmiþ!
***
Bir yazýya Antakya’yý sýðdýrmak mümkün deðil. Fakat Medeniyetler Korosu’na ve Payas külliyesine temas etmeden geçemeyeceðim.
Antakya’da Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin de içinde yer aldýðý Medeniyetler Korosu kültürel zenginliðimiz açýsýndan önemli.
Gündüz ziyaretlerimiz bittikten sonra bu koronun çalýþma yaptýðý binaya gittik. Koro baþkaný Yýlmaz Özfýrat, bizi ‘Baþ tacýsýn!’ diyerek karþýladý. Binayý gezdirdi ve koroya götürdü. Yaklaþýk 40 kiþilik bir ekip önlerinde genç bir bayan hep birlikte deðiþik dillerde müzik icra ediyordu. Bize de mini bir konser veren koro, Türkçe, Rumca, Ermenice, Farsça parçalar icra ettiler. Yýlmaz beyin arada yaptýðý tatlý sohbetler ve anlattýðý mührü açýlmamýþ fýkralar da geceye renk kattý.
Hepsi gönüllü olarak bu koroda yer alan hem ülke içinde hem yurt dýþýnda konserler vererek kültürel zenginliðimizi somutlaþtýran Antakyalýlara ve Yýlmaz beye teþekkürler!
***
Hatay’a gidip de Payas’daki Sokullu Mehmet Paþa Külliyesi’ni görmezseniz peþinen söyleyeyim ziyaretiniz noksan kalýr.
Antakya’ya 83 km. uzaklýktaki Payas’a gitmek önce bana da biraz, ‘Gitmesek olmaz mý?’ dedirtti ama ‘Mutlaka görmelisiniz!’ dendiði için isteksizce gittim. Ama gittiðime deðdi. Hakikaten bu muhteþem eseri görmeden dönmüþ olsaydýk üzülürdüm.
Mimar Sinan tarafýndan Surre Alaylarý için bir konaklama tesisi olarak 1574 yýlýnda inþa edilmiþ olan bu külliye hacýlarýn, barýnma, temizlik, ibadet, alýþveriþ ve en önemlisi de güvenlik ihtiyaçlarýný karþýlayan kompleks.
En dikkat çekici yönü ise harabeye dönmüþ olan bu külliyeyi küçük bir belediye olan Payas Belediyesi’nin restore etmiþ olmasýdýr. Baþkan kimdir tanýmam bilme ama ufku geniþ bir kültür adamý olduðu izlenimi býraktý benim üzerimde. Tebrik ediyorum.
***
Payas’dan dönerken akþamüzeri Ýskenderun’a uðradýk. Namaz yakýndý sahilde Atakaþ Camii diye bir camiden bahsetmiþlerdi.
Akþam namazýný Atakaþ Camii’nde kýldýk.
Yeni inþa edilmiþ ama bildiðiniz camilerden farklý bir mimarisi var. Kubbeli modern ve aydýnlýk bir cami.
Kubbeye kandil de asmamýþlar yandan aydýnlatmýþlar, bu da ayrý bir geniþlik, ferahlýk ve güzellik vermiþ camiye.
Örnek bir cami olmuþ.
Evet, ‘Baþ tacýsýn Hatay!’