Mustafa Sabri Beşer
Mustafa Sabri Beşer
Tüm Yazıları

Ben neden böyleyim

"Yeis bir bataktır düşersen boğulursun,

Azmine sımsıkı sarıl bak ne olursun."

Milli şairimiz Mehmet Akif her ne kadar yukarıdaki dizeleri kendi zamanı için yazmış olsa da günümüzde de bu satırların muhatapları fazlasıyla mevcut.

İnternette dünyanın en çok kullanılan arama motoru "Ben neden..." diye yapılan arama sonuçlarını listeledi. Türkiye'de 2022 yılında yapılan arama sonuçları oldukça düşündürücü. İşte "Ben neden..." araması sonuçları:

Ben neden sevilmiyorum?

Ben neden bu kadar çirkinim?

Ben neden doğdum?

Ben neden dışlanıyorum?

Ben neden eziğim?

Ben neden ağlıyorum?

Ben neden böyleyim?

Ben neden yalnızım?

Ben neden yaşıyorum?

Ben neden evde kaldım?

Bütün bu olumsuz aramaların sonuçlarının inanç zaafıyla alakası olduğunu söyleyebiliriz. Yaratıcıyla irtibatını kesen birey, ihtiyaçlarını fanilerin karşılamasını bekler ve maalesef ortaya böylesine umutsuz bir tablo çıkar.

Doğmak bir varoluştur. Varoluş Yaratıcının imzasını taşır. Bu gerçeklik doğumla birlikte insanın Yaratıcıyla bir ilişki kurması hakikatini işaret eder.

İnsan yaratılış imzasını takip ederek Yaratıcının varlığını keşfeder ve varlığının ve doğumunun deliline ulaşmış olur. Bu delil(ler) üzerine bir yaşam kurmaya çalışması ise onu doğru cevaplarla ve nihayetinde hakikatle buluşturur.

Yaratılışın özünün Yaratıcısına ulaşma çabasını gerekli kıldığını anlayan kişi, neden "yaşadığına" dair sorusunun cevabını da bulmuş olur.

Yaratıcıyla irtibat halinde olan bir insan bilir ki Yaratıcı yarattıklarını her zaman "sevmektedir." Yaratan için her şey değerlidir, kıymetsiz ve önemsiz bir şey asla söz konusu değildir. Yaratıcıyla irtibatı olan bir kimse bilir ki dünya onu terk etse bile Allah onu her zaman görmekte ve kollamaktadır.

Yaratıcıyla bağını koparmamış bir insan bilir ki Allah'ın yarattığı hiçbir şeyde "çirkinlik" söz konusu olmaz. Çirkinlik, ya da böyle bir duygu insanların oluşturduğu bir duygudur. İnsanları ya da insan dışındaki varlıkları "çirkin" veya "güzel" diye sınıflandıranlar yine insanlardır. Yaratıcı yarattıklarına güzel veya çirkin olmalarına göre değil onların kendisiyle olan münasebetine göre muamele eder.

Yaratıcının yarattıklarını "dışlaması" diye bir şey söz konusu olabilir mi?

Allah, yarattığı en küçük zerreden en büyük varlığa kadar her şeyi bir düzen içerisinde yaratmıştır. Her varlık bir bütünün parçasıdır. Kâinatta hiçbir şey gereksiz değildir.

"İnsan insanın kurdudur." misaliyle, insanı insanla yan yana olmaktan koparıp karşı karşıya getiren yine insandır.

"Eziklik" duygusu yine insana çevresindekilerin yaşattığı bir duygudur. İnsanı değersizleştiren, kendini ezik hissettiren acımasız insanlar maalesef her zaman var olmuştur var olmaya da devam edecektir. İnsan o kadar acımasızdır ki kendi yetersizliğini başkasını ezerek ve yok ederek gidermek ister. Yaratıcı için ise böyle bir şey asla söz konusu olamaz.

Hele de "yalnızlık" duygusu... Yaratıcının var olduğuna inanan bir insanın bu duyguya kapılması halinde gideceği kapı bellidir. Yalnız kalan kişi bilir ki herkes onu terk etse bile Allah kulunu asla terk etmez.

İnançsızlık, insanı Yaratıcı gibi bir dayanak noktasından da mahrum bırakır. Bunun sonucunda insan umutsuzluk deryasında boğulup gider. Maalesef modern yaşam tarzının insanı haz noktasına iteklemesi yukarıdaki tablonun ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Modern yaşam bize paramız kadar, güzelliğimiz kadar, gençliğimiz kadar değer veriyor. Bunlar olmadığında insan mutsuzluk ve umutsuzluk deryasına dalıyor!

Abdurrahmân Sâmî Paşa'nın dediği gibi:

"Allah bes baki heves..."

Bize Allah yeter, gerisi boş hevesten ibaret.