Bir Akıncı hikayesi

Hizmet ve iyi yönetim her zaman kazanır. Bunu son dönemde daha iyi idrak ettik. Bu iki kavram, Türkiye sathında özellikle bazı alanlarda tüm dünyaya örnek olacak şekilde öne çıktı.

Ekilen her tohumun, dikilen her ağacın, imar edilen her yapının, atılan her adımın, başlanan her işin, çıkılan her yolun gün ola bir menzile varacağı muhakkak. Besmele ile koyul yeterki işe, “ben nasılsa görmem” deme. Bir ülkü ile, gelecek için, memleket için çaktığın bir çivi de olsa, unutma, sen çakmazsan o çiviyi, “mıh gibi sağlam olsun” demezsen, mesuliyet senindir.

Böyle bakman, böyle hissetmek gerek. Ben yapmazsam belki kimse yapmayacak, o halde mutlaka yapmalıyım. Bu taşı yerden kaldırmalıyım. O bayrağı dalgalandırmalıyım, o uçağı mutlaka uçurmalıyım…

Bayraktar Akıncı TİHA’nın (Türkiye’nin ilk Taarruzi İnsansız Hava Aracı) üretim sürecini konu alan belgeselini izlerken böyle bir duygu geçiyor insana; yapmalıyım diyorsun, ülküm için ben de bir şeyler yapmalıyım.

Sonra yapabileceğini düşünüyorsun, başarabileceğini… Belki zor ama imkansız değilmiş, anlıyorsun…

Bir özgüven hissediyorsun; özün gürleşiyor, şişmiyor ama…

Ülkene değer katmak insanı nasıl da değerli kılıyor görüyorsun.

Bugüne kadar neden olamamış peki? Hiç mi imkan yok muş? Hiç mi kimse çıkmamış “biz yaparız” diyen?

Çıkmaz mı! Çıkmız çıkmasına; Nuri Demirağlar, Vecihi Hürkuşlar, atılmış öne. Fakat onlara cesaret veren, ön açan kimse olmadığı gibi türlü engellerle karşılaşmışlar. Sonrası malum…

Necmettin Erbakan çıkmış bir de; yerli motordan, ağır sanayiden bahseden…

Kemalizmi sopa yapanlar onu da kovalamış.

Sonra da ülke, ithalatçı distribütör zenginlerin ve ülkeyi mavafakaten yönetenlerin vizyonsuz hatta yer yer ihanetleriyle, ne ölmüş ne gülmüş.

Sadece savunma sanayiinde son 18 yılda Türkiye’nin aldığı yol bile tüm olup biten hakkında fikir vermeye yeter.

Ekonomi ve savunma alanında yerli-milli olamamışsanız tam anlamıyla hür ve bağımsız da değilsinizdir.

2000’lerin başında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullandığı donanımın sadece yüzde 15’i yerli iken bugün bu oran yüzde 70’lere çıkmış vaziyette. Ne oldu peki? 80 yılda yapılmayan nasıl oldu da 18 yılda başarıldı.

Çok basit aslında. Birileri buna gönlünü koydu, birileri iradesini, birileri bilgisini, birileri sermayesini…

Eksik olan bunları bir araya getirecek idealmiş, ülküymüş meğer.

BAYKAR, 5 kiloluk bir dronla başladı bu işe; Aselsan’ın geliştirdiği radar sistemiyle havadaki hedefleri vurabilecek yetenekle donatılan 5,5 ton ağırlığındaki Akıncı TİHA, 2005’teki o istek, irade ve kararlılığın ürünüdür.

BAYKAR Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar’ı neden bu kadar sevdi bu millet? Özgüven aşıladığı için, başarmak için bir manimizin olmadığını gösterdiği için…

Gençlere rol model oldu.

“Havacılıkta akamete uğratılan serüvenimizin yeniden doğuşunun” simgesi oldu.

Sadece BAYKAR’ın yaptıkları değil, Türkiye Suriye’deki harekatlarında tamamı yerli savunma sistemleriyle çok büyük başarılar elde etti. SİHA sürüleriyle F 16’ların yapacağından daha iyisini başardık.

Bugün bismillah dediğiniz her iş, 10-15 sene sonrasına hazırlık. Bu ancak ileri görüşlü bir siyasetle mümkün olur. Bayraktar mini İHA ile başlayan insansız hava aracı üretiminde Bayraktar SİHA’lardan sonra Akıncı TİHA yapılabildi. TUSAŞ, ürettiği Hürkuş ve Hürjet’ten sonra, beşinci nesil uçaklar için çalışıyor. F-35’ler, F-16’lar için kimseye yalvar yakar olmayacağız. Bir üst nesil savaş uçağını kendimiz üreteceğiz.

Birileri karalamaya çalışsın, ne gam…

Birileri her şeyi tamamlanmış tarihi bir çeşmeye kurna takmayı marifet saysın. Başkalarının yaptığı eserleri açarak kendini gülünç duruma düşürsün.

Hizmet siyaseti ve iyi yönetim bu şaklabanlıklarla gölgelenemiyor.