Baudrillard'ýn kavramsallaþtýrdýðý "ayartma", dijital çaðda uðradýðýmýz- maruz kaldýðýmýz bir durum. Aslýnda, durum'dan çok, bizi çepeçevre kuþatan, yön veren bir fanus gibi de düþünülebilir... Ýnsan, ayartýlmaya açýk bir varlýk. Kubbealtý Lügati'nde; Kandýrýlýp aklý çelinmek, baþtan çýkartýlmak, doðru yoldan saptýrýlmak olarak tarif ediliyor; ayartýlmak. Ýnsanýn hakikati yitirmesi, pusulasýný þaþýrmasý gibi bir þey bu... Ýmgenin, gerçeðin yerini alýþ serüveni veya modelin aslýný yutmasý, kopyanýn hakikatin önüne geçmesi, sanal olanýn hayatýn atan nabzýný önemsiz hale getiriþi macerasý bu... Bizler, yani ayartýlmýþlar, dünya karnavalýnda dönüp duran þaþkýnlar...
"Milenyum" anonslarýyla kutlanan 2000'ler, gerçekliðin anlamýnýn altüst edilerek, yerine yapay olanýn ikame edildiði bir dönemi baþlatmýþtý. Gerçeðin gücünü elinden alarak onu buharlaþtýrma, yerine yenisini, "deðiþim' veya "iyileþtirme' adý altýnda ikame etme illüzyonu, her taraftan maruz kaldýðýmýz bir yaþama biçimine dönüþüyordu yavaþ yavaþ... Bir yandan internet iletiþiminin kazandýðý fiber optik hýz, küresel iletiþim aðlarýnýn hayatýmýzýn her anýný ele geçiriþi, sanattan, eðitime, týptan, politikaya, cinsellikten, modaya dijitalleþen ve giderek bir örnekleþen kitlelerin macerasý bu: "ayartýlma"...
Yeni dünyanýn türetilmiþ sanal alemi, aslýnda herhangi bir kökenden yoksundur, gerçek olarak ortaya atýlan üretilmiþ modeller, asýl olaný geçmiþ bir masal, demode bir bakýþ, deðerini yitirmiþ, gözden düþmüþ birer mit, hatta çoðu kez disipliner-baský unsuru olarak yaftalayýp, zihinsel hakimiyetin evrensel bayraðýný göndere çekmektedir... Ýmajlar ile gerçeklik arasýndaki çizgi, giderek bulanýklaþmakta hatta kalkmaktadýr artýk.
Günümüzde sanal olan her þey, kusursuz bir görüntü altýnda, önümüze konulmaktadýr. Pürüzsüz, mutlak, sürekli bir mükemmellik hedefi her ne kadar sanal dünyanýn dayatmasý olsa da insanlarý aþkýn þekilde ayartarak, hipnotize ederek, derin bir mutsuzluða, umutsuzluða hapsetmektedir. Bu anlamda, henüz doðmadan evvel, genetik testler aracýlýðýyla kusurlarý giderilerek genetik mühendisliði sayesinde mükemmel bir insan görünümü verilmeye çalýþýlan bebekler, sýradanlaþmýþ ayartýlma örneklerimizdendir... Oysa ki; gerçek kusurludur, pürüzlüdür! Geçenlerde haberdar olduðum bir ceza davasýnda, elinde bir kusurla doðmuþ bebek üzerinden dava edilen hastane ve hekim söz konusuydu mesela, ebeveynin þikayeti; "kusurlu" bir bebeðin kendilerine niçin önceden haber verilmediðiyle ilgiliydi. Önceden haberdar olsalardý, bu bebeðin sorumluluðunu almak istemeyeceklerini de dile getiriyorlardý... Ýnsan, evet karmaþýk bir varlýk. Ama mükemmellik takýntýsý, kusursuzluk özlemi, çaðýmýzýn en büyük ayartýsý...
"Trans", yani deðiþim-dönüþüm, sadece modanýn veya sanatýn deðil, siyasetin ve iktidar meselesinin en önemli kavramlarýndan oldu son 25 yýlda... Sözgelimi; insan, bedeninden duyduðu mutsuzluðu, onu deðiþtirerek gidermeye çalýþýrken, bunun aslýnda bir özgürleþme, iktidar deðiþtirme oyunu olduðunu da düþünüyor (aslýnda buna, düþünmeden çok belki sürüklenme demek daha doðrudur) Kadýnken erkek olmayý deneyimlemek, erkekken kadýnlýðýn aleminden geçmek, yeni bir beden arayýþý, daha genç, daha saðlýklý olmak, enfeksiyona ve yerçekimine meydan okuyan saðlam bir beden tutkusu, bunlarýn hepsi, aynaya baktýðýmýzda bizi mutsuzluða sevk eden kendi görüntümüzü unutmak, iyileþtirmek adýna geçtiðimiz sanal alemin ayartýlarý...
Keloðlan; bazý masallarda aynaya bakarken, kendisini aynanýn içine geçmiþ olarak buluverir. Burada her þey hayal dünyasýnýn açtýðý yeni bir evrendir artýk. Simülasyon çaðýnda önümüze sunulan – ama artýk dayatýlan- sanal evren de, Keloðlan'ýn özgürleþmesine benzer þekilde bize yeni bir benlik kopyasý, yeni bir evren giydirebilmektedir.
Ýnsanýn kendini mutsuz hissetmesi ve bunun giderilmesi dýþýnda her þey deðersizdir. Hatta anlamýn anlamý kalmamýþtýr. Anlamdan kopuþ, en büyük özgürlüktür. Aile, okul, mahalle, vatandaþlýk, kültürel kodlar, dini inanýþlar, her birisi özgürlüðü kýsýtlayan, sýnýr koyan, sorumluluk icap ettiren, demode ve derhal yýkýlmasý gereken, geçmiþ zaman tortularýdýr. Ýnsan egosu dýþýnda gerçek yoktur ve hazlarý tatmin edilmelidir. Sanal dünyanýn kulaðýmýza üflediði bu tekillik, tek baþýna sürdürülen yaþam, hedonizm, damarlarýmýza sinsi þekilde zerk edilmektedir...
Sahte'nin ayartýsý, büyük þenliði, büyük cümbüþü de diyebiliriz buna. Çünkü o artýk gerçeði öldürmüþ, cenazesini kaldýrmýþ, yerine geçmiþ gibidir...
Bu yüzden mesela "aile' meselesinde ýsrar edenler, nefret suçu iþlemekle eþit düzeydedir diyebiliyoruz... Bu yüzden, "cinsiyet kavramý psikolojik bir meseledir', bugün böyleyse yarýn da þöyle olabilir, cinsiyet bir geçmiþ zaman dayatmasýdýr diyebiliyoruz. Doðal, fýtri, olaðan, normal gibi kelimeler derhal ayýplanmalý, çünkü bunlar iktidar safsatalarýdýr diyebiliyoruz.
Diyoruz, diyoruz, diyoruz... Ama mutsuzluðumuz ve yalnýzlýðýmýz bir türlü bitmiyor...