Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn "Bizim Ýsrail'e borcumuz yok, borcu olanlar rahat konuþamýyor" ifadesi, Batýlý devletlerin, Gazze'deki soykýrýmý neden desteklediðini anlatan muhteþem bir tespittir!
Tarihî gerçekler, bizim de Filistin'e borcumuz; hem de katmerli borcumuz olduðunu göstermektedir!
Þöyle ki...
Filistin'in üzerinde leþ kargalarýnýn dolaþmaya baþladýðýný gören Sultan II. Abdülhamid Han, "özel" tedbirler almakla kalmamýþ, haleflerine de "Filistin'e dikkat" telkininde bulunmuþtu!
Nitekim iktidarý ele geçiren Ýttihatçýlarýn ilk iþi, Abdülhamid Han'ýn, "özel mülk" ilan ettiði Filistin topraklarýný kamulaþtýrmak olmuþtu. Oysa "özel" kalsaydý, Filistin iþgal edilse bile, bu topraklar üzerinde Ýsrail diye bir devlet kurulamayacaktý. Filistin'e ilk borcumuz, bu "Ýttihatçý ihaneti" idi! Gerçi Vahideddin Han bu borcu ödemek için bu topraklarý Sultan Hamid'in varislerine iade etmiþti ama bu sefer de, daha sonra teþekkül eden Ankara yönetimi bunu geçersiz saymýþ ve o topraklar yine Ýsrail'e kalmýþtý.
VAHÝDEDÝN HAN EN GÜVENDÝÐÝ PAÞASINI GÖNDERMÝÞTÝ!
Ýngiliz suflesiyle konuþan devþirmelerin "hain" iftirasý attýðý Sultan Vahideddin Han, devleti kurtarma çýrpýnýþýna, Hamid aðabeyinin kaldýðý yerden devam eden bir kahramandý! Bunun için 4 Temmuz 1918'de tahta çýkýnca, hemen Filistin'e odaklanmýþtý.
Gerçi Kudüs, Harbiye Nazýrý Enver Paþa'dan baþlayýp Gazze'ye kadar uzanan keyfî uygulamalar yüzünden iþgal edilmiþti ama 4, 7 ve 8. Ordular, Suriye cephesinde güçlü bir dayanýþmayý saðlayabilirse, "namusumuz" olan Filistin'in korunabileceðini ve Kudüs'ün de rahatlýkla geri alýnabileceðini düþünüyordu.
Bunu Ýttihatçýlar asla yapamazdý! Bu yüzden "Ýttihatçý olmadýðýný" bildiði ve çok güvendiði yaveri Mustafa Kemal Paþa'yý, Filistin'i savunan Yýldýrým Ordularýnýn bel kemiði olan 7. Ordunun kumandasýna memur etmiþ ve bizzat görüþerek, "Sizden tek talebim þudur, Filistin'i düþman eline geçirmeyin. Bu vazifeyi muvaffakiyetle ifa edeceðinizden eminim" demiþti.[1]
Mustafa Kemal Paþa tam yetki ve yüklü miktarda altýnla, 28 Aðustos 1918'de Nablus'taki yeni karargâhýna intikal etmiþti.[2] Savaþýn baþýndan bu yana savunduðu "münferit sulh" fikri, cephedeki yorucu teftiþlerinden sonra daha da güçlenmiþti. Hatta bunu saðlamak için, önceden tanýþtýðý Ýngiliz ordularý komutaný General Edmund Allenby ile gizli görüþmeler yapmýþtý![3]
Aslýnda Yýldýrým Ordularýnýn tamamýna kumanda etmek istemiþti. Bu yüzden, "Ýstanbul'dan hareketten evvel ilgili kiþilere özgüvenle, 'Bu kuvvetlerden tek bir ordu teþkil edilmeli ve benim emrime verilmeli' dedim ama bu teklifim istihzaya uðradý" demiþti.[4]
7. ORDU ÇARPIÞMADAN GERÝ ÇEKÝLMÝÞ VE CEPHE YIKILMIÞTI!
Aylardýr beklenen Ýngiliz saldýrýsý, 19 Eylül 1918 günü baþlamýþtý.
O da ne!.. 4 ve 8. Ordu arasýnda yer alan 7. Ordu, daha çatýþma baþlamadan; hiç beklenmedik bir hareketle Nablus yönünde; sessizce geri çekilmiþti! Açýlan geniþ boþluktan coþkun seller gibi akan Ýngiliz birlikleri, sola kývrýlarak 8. Ordu'yu arkadan kuþatmýþtý. Aniden açýlan bu gedik her þeyi altüst etmiþti! Önce 8. Ordu daðýlmýþ, yalnýz kalan 4. Ordu da ayný akýbeti yaþamýþtý.
Cepheden kilometrelerce gerideki ordu kumandanlarý bile canýný zor kurtarmýþtý. Nablus'taki Liman von Sanders; entarisiyle Taberiye'ye, 8. Ordu Kumandaný Cevad (Çobanlý) Paþa; kalpaðýný alamadan Þam'a kaçmýþtý. Mustafa Kemal Paþa ise üniformasýný bile giyemeden 8 kiþilik maiyetiyle geri çekilirken, önünü kesen Ýngiliz birliklerine esir düþmekten, Harbiye'den arkadaþý olan Fevzi el-Kavukcî sayesinde kurtulmuþtu.[5]
Düzensiz þekilde geri çekilen orduyu Amman'da durdurarak yeni bir savunma hattý oluþturma çabalarý da sonuç vermemiþti. Okullarda "Tarihin en baþarýlý ric'ati" diye okutulan ama aslýnda I. Dünya Savaþý'nýn en berbat bozgunu olan bir felaket yaþanýyordu.
Þam'ýn 120 km. yakýnlarýndaki Dera'da Kemal Paþa ile karþýlaþan 4. Ordu Kumandaný Mersinli Cemal Paþa, "Üç ordu müþterek bir mukavemet gösterebilseydi bu periþanlýk yaþanmayacaktý. Allah bunu sizden soracak" demiþ, Kemal Paþa ise "Geri çekilmeseydik ordunun ric'at hatlarý kesilecekti" þeklinde cevap vermiþti. 20 dakikalýk tartýþmadan sonra Mustafa Kemal, "Münakaþayý býrakalým Paþam! Siz en kýdemli kumandan olarak Zat-ý Þahaneye sulh teklifinde bulununuz" demiþ, Cemal Paþa da "Siz yaveri ve mutemedisiniz. Lüzum görüyorsanýz bu teklifi siz yapýnýz" diyerek oradan ayrýlmýþtý.[6]
Kaçýþ, Þam'a kadar sürmüþtü. Mahþer yerine dönen Þam'da herkes, bu ani çöküþün þaþkýnlýðýný yaþýyordu. Her þeye raðmen, birlikleri kumanda altýna almak gerekiyordu. Ancak bu görevin verileceði Gazze Kumandaný Ýsmet Paþa bulunamýyordu. Arap tellallar, "Ýsmet Bey'i gören Viktorya Oteli'ndeki karargâha göndersin" diye baðýrýyordu ama atý vurulunca esir düþme tehlikesi yaþayan Ýsmet Paþa, emir subayý Vacid Asena'nýn atýný alarak Humus'a kaçmýþ, Vacid Bey de esir düþmüþtü![7]
Filistin elden gitmiþti ama son cephenin düþmesiyle bu anlamsýz savaþ da bitmiþti!
Vahideddin Han'a gönderdiði telgrafla bu hezimetin Enver Paþa yüzünden yaþandýðýný ifade eden Mustafa Kemal Paþa, "Geldikleri gibi giderler" dediði Müttefik donanmasýnýn Marmara'ya demirlediði 13 Kasým günü Ýstanbul'a dönmüþ ve Pera Palas'a yerleþerek, cephe kaçkýný Ýsmet Paþa ile birlikte, "yeni bir baþlangýç" hazýrlýklarýna baþlamýþtý.
Filistinliler, Suudiler gibi Ýngilizlere iþbirliði yapmamýþ, Osmanlý'ya sonuna kadar sadýk kalmýþtýr. Kudüs'teki Tapýnakçý okulu Alyans'ta yetiþtirilen ve El-Ezher'de Abduh ve Reþid Rýza vasýtasýyla devþirilen birkaç kiþi dýþýndakiler, ehl-i sünnet itikadýndadýr. Ýran ve Suudi Arabistan gibi sözde Ýslam devletleri, Filistinli Müslümanlara bu sebeple Yahudilerden daha fazla düþmandýr.
Ýþte bu yüzden Gazze'ye sahip çýkmamýz, Filistin'i Yahudilere baðýþlayan Ýttihatçýlardan ve hiç savaþmadan Ýngilizlere teslim eden kumandanlardan kalma çifte borcumuzdur!
[1] Murat Bardakçý, Þahbaba, Pan Yayýncýlýk, Ýstanbul 1999, s. 89.
[2] Doðan Koloðlu, Lawrence Efsanesi, Yeditepe Yayýnevi, Ýstanbul 2018, s. 83.
[3] C. Rýfat Atilhan, Filistin Cephesinde Kahramanlar ve Hainler, Derin Tarih Yayýnlarý, Ýstanbul 2013, s. 35-36.
[4] Falih Rýfký Atay, Mustafa Kemal'in Aðzýndan Vahidettin, Pozitif Yayýnlarý, Ýstanbul 2005, s. 56
[5] Ekrem Buðra Ekinci, "Sonun Baþlangýcý: Suriye Bozgununun Hikâyesi", Türkiye gazetesi, 3 Aralýk 2018.
[6] Atilhan, Kahramanlar ve Hainler, Derin Tarih Yayýnlarý, Ýstanbul 2013, s. 44.
[7] Duygu Asena, "Süleyman Demirel ve Amcam", Milliyet, 10 Nisan 1993