The Wall Street Journal gazetesinin yorumcularýndan Gerald F. Seib, 21 Haziran tarihli yazýsýnda soruyor bu soruyu...
Seib'in yazýsýna geçmeden önce...
Son zamanlarda okuduðum iki makalenin baþlýðýný da sizlerle paylaþmak isterim.
Ýlki... Gerald Seib'in bahsi geçen yazýsýnda alýntý yaptýðý Tarihçi Niall Ferguson'ýn 18 Haziran'da The Free Press'te yayýnlanan yazýsý: "Artýk hepimiz Sovyet'iz".
Bir diðeri, Amerikan müesses nizamýnýn embeded yani iliþtirilmiþ-yorumcularýndan Hint asýllý Fareed Zakaria'nýn, Foreign Affairs'te Aralýk 2023'de yayýnlanan yazýsý: "Kendinden þüphe eden süper güç".
Her iki yorumcuyu da uzun zamandýr takip ederim.
Amerikan sisteminin yaþadýðý krizi iki farklý perspektiften deðerlendiriyorlar.
Ama hemen þunu da belirteyim...
Amerikan sistemi hakkýnda kim ne yazarsa yazsýn, son zamanlarda en azýndan bir þüphecilik kendini gösteriyor.
Þu bizim baðýmlý aydýnlarýn, gerçekçilik namýna Amerikan manipülasyonlarýný sorgulamadan kabul edenlerin buna tahammülleri yok, biliyorum, ama gerçek bu.
"Üçüncü Dünya Savaþý" tartýþmalarýnýn yaþandýðý bir zamanda Amerikan cephesini doðru okumak, gerçekleri omuzlamak açýsýndan bahsettiðim yazýlarýn ufuk açýcý olduðunu düþünüyorum.
Baþka bir þey daha söyleyeyim...
Malum, Amerika'nýn jeopolitik üstünlüðü, güçlü stratejik avantajlar saðlýyordu.
Özellikle, Ýkinci Dünya Savaþý'nda bu korunaklý alanýndan çýkarak anakaradan uzaktaki çatýþmayý yani Avrasya-Avrupasý'ndaki boðuþmayý bitirirken kendi düzenini tesis etti.
"Amerikan küreselleþmesi/ ya da hegemonyasý" dediðimiz olgu tam da budur.
Ýþte bugün bu sistemin büyük bir kriz yaþadýðýna þahit oluyoruz.
Krizin maliyetini -evet- bütün dünya çekecek, ama sistemin en tepesindekilerin kaosu anakaradan uzakta tutup tutamayacaklarý, finans sistematiðini de göz önünde tutacak olursak, merak konusu.
Onun için sistemin konforlu alanýndan vaat ettiði umut, eskisi kadar güçlü deðil.
Yaklaþan Amerikan seçimlerinde bile bunu görüyoruz.
Fareed Zakaria da bu görüþte.
Kýsaca diyor ki Zekaria, geçmiþin aksine son üç seçimdir kampanyalar 'karamsarlýk ve kasvet' üzerine kurulu. Trump, ABD ekonomisinin kasvetli bir durumda olduðunu ve ülkenin yurt dýþýnda saygýsýnýn kalmadýðýný, alay edildiðini söyleyerek 2016'da kazanmýþtý.
Biden'ýn 2021'deki "Amerika geri döndü" sözü de söylemden öteye geçmemiþti.
Deðiþen bir þey yok. Bugün de ayný söylemlerle seçime gidiyor Amerika. Biden-Trump düellosu da sadece bunun ispatý oldu.
Tarihçi Niall Ferguson da Amerika'nýn yaþadýðý krizin derinliðini 1990'da Sovyetler Birliði'nin çökmeden önceki resmiyle anlatýyor yazýsýnda: "sürekli açýk veren bir hükümet ve þiþirilmiþ bir ordu. Seçkinler tarafýndan itilen sahte bir ideoloji. Sýradan insanlar arasýnda kötü saðlýk. Yaþlanmýþ liderler. Tanýdýk geliyor mu?"
Ýþte tam þimdi Gerald Seib'in yazýsýna girebiliriz.
Seib, Amerika'nýn, Gayri Safi Yurtiçi Hasýlasý ile eþitlenmek üzere olan borcunu hatýrlatýyor ve buna siyasetin, en azýndan iktidarda olduklarý dört yýllýk dönemde borca 7'þer trilyon yük oluþturan iki adayýn da çözüm bulamayacaðýnýn altýný çiziyor.
Diyor ki Seib:
"Amerika keþfedilmemiþ bir federal borç denizine doðru yol alýyor; halk görünüþe bakýlýrsa bu rakamlardan rahatsýz deðil ve hükümet de bu durumu düzeltmekte yetersiz."
Akbaba deðiliz elbette...
Kötülük kumkumasý da.
Ama nesnel verileri de býrakýn konuþalým.
Amerika'nýn, rezerv paraya dayanan özgüvenine kapýlýp, dünyayý etkileyen krizini görmemek, güvenli liman algýlayýþýna devam etmek bizi yanýltýr diyorum.
Hele hele üçüncü dünya savaþýnda, kendi korunaklý alanýnda bizzat finans tarafýndan vurulan imparatorluðun tarihte çöken imparatorluklarýn alametlerini taþýdýðýný da görmemek, ancak hamakattýr.